Yazarlar Medyaya kızma sen medya ol

Medyaya kızma sen medya ol

26.12.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Medyaya kızma sen medya ol

Medyaya kızma sen medya ol


Medya, kamuoyunun sesi ve aynasıdır. "Aynaya kızılmaz" şeklindeki, ayağa düşmüş lafın yerine, ben size, bir punk grubundan aparttığım şu sloganla seslenmek istiyorum: MEDYAYA KIZMA, MEDYA OL! ("Medyadan nefret etme, kendin medya ol" Dead Kennedys grubunun lideri Jello Biafra'nın sloganı)
***
İyi ki Milliyet'in bir Okur Temsilcisi var. İyi ki orada bir Yavuz Baydar var. Onun sayesinde gazeteciliği düşünüyor, tartıyor, okurun tepkilerini alıyoruz. Bu arada gözümüzden kaçan pek çok şeyi de orada görüp öğreniyoruz. Mesela, Yavuz Baydar yazmasaydı, Boston Globe'un ombudsmanı Jack Thomas'ın, 13 yaşındaki bir okurun "Neden sizde olumlu haber yok?" sorusuna verdiği cevabı, ben nerede görecektim? (Milliyet, 25 aralık)
***
Thomas, mesleğin bir ağababasıyla, Chicago Tribune'ün dış haberler muhabiri George Seldes'le (ki o zaman 102 yaşındaymış) yaptığı bir röportajı, küçük okura cevap olarak yayımlıyor. Asırlık gazetecinin sözlerinin özeti şöyle:
• Biz gazeteciler amigo değiliz. İyi haber vermek, mutlu tablo çizmek zorunda değiliz. İşimiz sadece haber vermek. Peki haber nedir? (Sıkı durun!) Birilerinin, halkın duymasını istemediği şey. Gerisi propagandadır.
• Gazeteler dünyayı ayağa kaldırmalı. Gazete, yerleşik düzenin nasırına basmalı. Bir gazete "her şey iyi gidiyor" derse, inanma! Halka gerçekleri değil, duymak istediklerini söyleyen gazeteye, güvenme!
***
Bizim için bir ders. Peki, gazeteciliğin bu olmazsa olmaz ilkelerine kim sahip çıkacak?
(1) Gazeteci: bu ilkeleri benimseyecek, hayata geçirecek.
(2) Okur: iyi bir medya istiyorsa, iyiye itibar edecek. Gazetenin bir "okuru olduğunu", okurun gazete için "her şey demek olduğunu" her dakika hissettirecek.
13 yaşındaki okur, gazetesine hesap soruyor. Okur Temsilcisi, öyle böyle değil, gerçek bir cevap veriyor. Türkiye'de de, gazeteleri ve gazetecileri sıgaya çekecek gençler var. Seslerini ben mi duyamıyorum?

Öyle yalanlar vardır ki, suçlusu, söyleyen ağız değil, dinleyen kulaktır. (Amin Maalouf'un Afrikalı Leon adlı kitabından)

Amigolu demokrasi
Yukarıda biraz kışkırtıcılık ettim, okuru, izleyiciyi (özellikle de gençleri) "söylemeye" çağırdım. Şimdi hemen bir sınırlama getireyim: slogan atmayı bilmeyene, toplantı ve gösteri yasağı getirilmeli. Demokrasi bir uyum rejimidir, kakofoni değil. Bu sloganlarla hak aramak, demokrasi, olmaz. Ne ses uyumu var, ne hece sayısı tutuyor, ne yaratıcılık... Kızıyorum, çünkü isteyince yapabildiğimizi biliyorum.
Bir yanda demokrasiye uymayı bilenler:
Dinciler: Ya Allah, Bismillah, Allah - ü Ekber (Tempolu)
Ülkücüler: Türkiye sizinle gurur duyuyor (Erkekçe)
Tribünler: Ahmet Dursun, yönetim gitsin (Açık ve net)
Öte yanda amigosu olmayan gariban:
Memurlar : Meee - mu - ruz Haaak - lı - yız Kaaa - za - na - ca - ğız!
Etiketsizler : Suuus - ma Suuu - sun - ca Sııı - ra Saaa - na Geee - le - cek!
Ne diyeyim, Allah iyiliğinizi versin!

Gazetecilik okulu öğrencisi Kenan Dayı, 25 yıl önce Ankara'da öldürüldü. Katili aranmadı bile. Yakalansaydı da, bu, katilin milletvekili hatta bakan olmasına engel miydi? Kenan, gazeteci olacaktı. Adı gazetede bir kere geçti, resmi bir kere yayımlandı: 26 Aralık 1975 günü, gazetelerde ölümüyle haber oldu. 19 yaşındaydı. Hem kardeş çocuğu, hem arkadaştık.










Yazarlar