Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçenlerde Wired dergisine bir röportaj veren Jack Conte, teknoloji alemindeki bence en önemli insanlardan biri. Sadece milyarlarca dolar değer biçilen Patreon’un kurucusu ve sahibi olduğu için değil, aynı zamanda internetin ve teknolojik gelişmenin geleceği gibi konulardaki alternatif fikirleri açısından da önemli biri. Yani parası var o yüzden ne derse doğrudur diye ağzının içine bakılan Elon Musk tipi teknoloji megalomanlarından değil.

Farklı bir teknolojik gelecek mümkün

2013’te kurulan ve günümüzde her türden içerik üreticisine takipçileri üzerinden gelir elde etme imkanı sunan modeliyle büyüyen Patreon, 10 milyar dolar ödemeyi geçmiş geçenlerde. 10 milyar dolar ödemiş içerik üreticilerine bugüne kadar. Röportajın vesilesi de bu.

Haberin Devamı

Conte dergiye, Patreon’u nasıl kurduğunu da anlatıyor. Gelir sıkıntısı çeken müzik grubuna kaynak yaratmak için girişmiş bu işe. Ne Spotify’dan elde ettiği gelir yetiyor, ne konser biletlerinden kesilen vergiler ve salon kirasından kalan para dişe dokunuyor. Patreon fikri böyle doğuyor. Sizi seven dinleyen, takip eden, yazarsanız yazılarınızı takip eden, araştırmacıysanız çalışmalarınızdan faydalanan, sinemacıysanız filmlerinizi sevenlerin dünyanın her yerinden size destek olmasını mümkün kılıyor. Bugün pek çok yayıncının, gazetecinin Patreon’da faaliyet gösterdiğini biliyoruz. Teknoloji hızla değişirken ve tabiri caizse yayıncılığa, müziğe, sinemaya baltayla dalarken Patreon aynı teknolojinin farklı bir yüzünü gösteriyor.

Teknoloji insanların hayatını dümdüz etmeden de, sektörleri darmadağın edip yıkmadan da, Chat GPT eski CTO’su Mira Murati gibi “eğer bazı meslekler yok oluyorsa demek ki aslında gereksizlermiş” demeden de gelişebilir. Bunun kanıtı Patreon ve Substack gibi nice uygulamalar.

Conte şöyle demiş: “İnternet Tiktok’laştı. Kiminle temasa geçeceğini senin belirlediğin takip esasına göre abonelikten, kiminle temas edeceğine algoritmanın karar verdiği, kararları senin değil platformun verdiği abonelik sistemine geçildi. Bunun somut sonucu şu: Günde 500 içerik üreticisiyle etkileşimdesin ama onlarla derin ilişkiler kurmak yerine sadece yüzeyden geçip gidiyorsun.”

Haberin Devamı

Daha açık ifade etmek gerekirse kiminle etkileşime geçeceğinize, kimi göreceğinize, ne izleyip ne duyacağınıza, ne okuyacağınıza artık siz karar vermiyorsunuz. Platformlar karar veriyor. X, TikTok ya da benzeri alanlar artık bize ait değil. Hani bazen soruyoruz ya “ben takip ettiğim insanların paylaşımlarını neden göremiyorum” diye. İşte nedeni bu. Siz birini takip de etseniz, o kişinin post ettiği içeriğin önünüze düşmesi algoritmaya bağlı. Bir başka deyişle elimiz kolumuz bağlı bir şekilde bir ekranın karşısına oturtulmuşuz, gözlerimiz kapanmasın diye beyniniz devamlı olmadık görüntülerle uyarılmakta. Mahkûm olduğumuz sosyal medya deneyimi artık bu. Çünkü platform bu şekilde para kazanıyor.

Patreon gibi platformlar “insanlar hangi içeriği izler” sorusunun değil, “insanlar hangi içeriğe para öder” sorusunun yanıtıyla ilgileniyor. Ücretli içerik de doğal olarak daha derin ilişkileri ve içerikte kaliteyi getiriyor.

Haberin Devamı

Başka bir internet, başka bir sosyal medya kültürü, başka bir teknolojik gelişme mümkün mü? Evet. Elbette. Belli başlı teknoloji tekelleri bizi tersine inandırmaya çalışsa da gerçek apaçık ortada.