Bu yıl zor!

3 Mart 2010

Her yıl nisan ayı yaklaşırken hep aynı korkuyu yaşar, hep aynı iki soruyu sorarız milletçe kendimize;
- Ermeni tasarısı ABD Temsilciler Meclisi’ne gelecek mi? Gelirse geçer mi?
- ABD Başkanı, konuşmasında ‘soykırım’ sözcüğünü kullanır mı?
Yine nisan ayına yaklaşıyoruz, aynı sorular yine gündemimizde. Bu yıl işimiz geçmiş yıllara göre biraz daha zor görünüyor. CHP’li Onur Öymen bu yılın neden daha zor olduğunu anlatıyor:
- Başkan Obama’nın soykırımı tanıyacağına dair geçmişte verdiği bir söz var. Bundan dönmesi biraz zor görünüyor. Amerika, tasarının geçmesini istemiyorsanız Ermenistan’la olan protokolleri onaylayın diyor. Tayyip Erdoğan, bunu Karabağ işgalinin sona erdirilmesine bağladığı için Amerika’nın bu isteğini yerine getirmemiz mümkün değil. O protokolleri imzalamamızın ne kadar yanlış olduğu şimdi daha iyi anlaşıldı. Bir diğer sebep de Temsilciler Meclisi üyelerini etkileme çalışmalarımıza bu yıl biraz geç başlamamız.
- Neden geç başladık?
- Onu hükümete, Başbakan’a sormak lazım. Kaldı ki o da muhalefet olarak bizim ısrarımız sonucunda gerçekleşti. İktidar anlayamadığımız bir nedenle heyeti o kadar dar kapsamlı tuttu ki, bizden bir tek Sayın Şükrü Elekdağ’ı

Yazının Devamı

Batı da endişeli!

2 Mart 2010

İktidar çevreleri yürütülen soruşturmaları ve tutuklamaları “Darbecileri temizliyoruz, demokrasiye ilerliyoruz” diye takdim ederken... Yıllardır Türkiye’nin demokrasi uygulamasından şikâyet eden Batı şimdi hiç aynı kanıda görünmüyor. Gidişatı demokrasi başarısı diye ele almıyor. Tam tersine ülkedeki manzarayı endişeyle izliyor. Örneğin İngiliz The Times gazetesi:
“NATO’nun direği, Avrupa Birliği’nin potansiyel üyesi ve Ortadoğu’da Batı’nın stratejik müttefiki Türkiye, bugün bir felaketin eşiğinde” yorumunu yaparken “Ankara ile ordu arasındaki gerginlik, bir felakete yol açabilir” ifadesini kullanıyor...
Amerikan Los Angeles Times gazetesi 27 Şubat tarihli baş yazısında aynı endişeleri başka türlü ifade ediyor:
“ABD ve AB haklı olarak, Türkiye hükümetine darbe iddialarıyla ilgili soruşturmayı şeffaf ve hukuka uygun olarak yürütmesi çağrısında bulundu.
Gerçekten de, tıpkı ordunun darbeler döneminin geride kaldığını kabul etmesi gerektiği gibi, hükümet de kan davasını ve siyasi fırsatçılığı reddedip hukukun üstünlüğünü kucaklamalı. Bu, Türkiye hükümetinin asker sanıkların sivil yargıda adil biçimde yargılanmasını sağlayarak örnek oluşturması için bir fırsat...”
Batı kimin adına

Yazının Devamı

Hasan uyanıyor!

26 Şubat 2010

Malatyalı Hasan Topal, iki ayı aşkın süredir Ankara’da çadır kurup eylem yapan Tekel işçilerinden biri... Arkadaşımız Fahrettin Fidan dün Tekel işçileriyle konuşurken özellikle Hasan Topal’a kulak verdi. Hasan dedi ki:
- Ben iki ay öncesine kadar günde beş vakit namaz kılan biriydim. İki aydır günde beş vakit namaz kılan bir komünist oldum. Bize solcuları, komünistleri canavar gibi tanıtmışlardı. Bu eylemimizde onları tanıdım. Çankaya Belediyesi maddi - manevi bütün gücüyle arkamızda oldu. O kadar ki, çadırlarımıza ruhsat verdi. Elektrik bağlattı. Liseli, üniversiteli çocuklar harçlıklarını bizim için harcadı. İki ay önce biri bana türbanlı işçilerle meyhanede, barda sabahlayacağımızı söylese güler geçerdim...
- Nasıl yani? Eylemden sonra gece bara mı gidiyorsunuz!
- Yok beyim, Sakarya Caddesi’nde barlar, birahaneler falan gece müşteriler gittikten sonra anahtarları bize bırakıyor. Biz de geceyi orada geçiriyoruz. Sakarya esnafının çoğu solcu. Bize inanılmaz destek veriyorlar. Halk da, öğrenciler de, aydınlar da öyle... Bizim Malatya’da Sümerbank bizden önce özelleştirilmişti. O zaman Sümerbank işçileri, bizim fabrikanın önünden, ‘Susma, sustukça sıra sana gelecek’ diye slogan

Yazının Devamı

Normalleşiyoruz...

25 Şubat 2010

Gazetevatan’ın Yayın Müdürü Aylin Duruoğlu 10 ay hapis yattıktan sonra ancak yargıç karşısına çıktı ve tahliye oldu... Aylin Duruoğlu’nun adını bile bilmediği bir örgütün mensubu olduğu suçlamasıyla hapis yatmasından daha vahim olan nedir?
Tutukluluğunun ancak 10’uncu ayında yargıç karşısına çıkabilmesi...
Türkiye normalleşiyor... Askeri vesayet bitiyor. Demokrasi geliyor. Hukukun üstünlüğü hayata geçiriliyor...
Sonuç yukarda...
Yalnızca Aylin değil...
Türkiye’de şu anda binlerce insan ne hapis yatmalarının sebebini biliyor, ne yargıç karşısına çıkacakları zamanı... Böyle demokrasi mi olur?
Aylin’in anlattığına göre iddianamede kendisine yönelik suçlamalardan biri de şuymuş:

Yazının Devamı

Pakistan’a doğru

24 Şubat 2010

Bir günde 48 albay ve generalin evlerinin aranıp kendilerinin gözaltına alınması, Baykal’ın dediği gibi kamuoyunda “acaba dün gece darbe mi oldu?” merakını uyandırdı. Bu subaylar adeta darbe yaparken suçüstü yakalanmışlardı. Oysa kendilerine yönelik suçlama bundan 7 yıl öncesine aitti... Ve bir plan semineri görüntüsü altında darbe planı yapıldığı iddiası sözkonusuydu. Olayın bilmediğimiz yönleri olabilir. Onun için soruşturmanın ve davanın sonucunu beklemek durumundayız. Ne var ki bugün için bunu söylemek de çok anlamlı olmuyor. Zira bir tek mahkemenin üzerine yıkılan bu davalar bir türlü ilerlemiyor.
Prof. Ersan Şen dün ekranda: “Şüpheliler ifade vermeye önce davet edilir gelmezlerse gözaltına alınır” diyordu. Neden bu albay ve generaller davet usulüyle ifadeye çağırılmadı. Bu da soru işareti...
İlginç olan... Yabancı basının gerçeği bizden daha net görmesi... Mesela Financial Times ne diyordu dün:
‘Hükümet, yargı ve ordu ile açık ve acı bir güç mücadelesine bulaşmış durumda, bu da siyasi istikrara büyük zarar verebilecek bir çatışma riskini artıyor’
Aynı görüşte ve endişedeyiz... Dönüşü olmayan bir bölünmeye sürükleniyoruz. Saflar kemikleşiyor. Bakışlar düşmanlaşıyor. AKP,

Yazının Devamı

Genç bakış...

23 Şubat 2010

Dünya ölçeğinde sömürgeciliğin sloganlarına bakınız:
Amerikan yerlileri ‘uygarlaştırmak, Hıristiyan yapmak’ adına katledilmiş, toprakları yağmalanmıştır.
Afrika, ‘uygarlaştırmak, Hıristiyanlığı yaymak’ adına yağmalanmıştır.
Asya, ‘özgürleştirmek, uygarlaştırmak’ adına yağmalanmıştır.
Şimdi Irak, ‘demokrasi getirmek, uygarlaştırmak’ adına yağmalanmaktadır.
Irak’ta bir milyon kişi öldürülmüş, bütün tarihi hazineler yağmalanmıştır.
Afganistan işgal edilmiştir.

Yazının Devamı

Talihsiz hafta...

21 Şubat 2010

Uğursuz bir haftayı geride bıraktık... Hükümet ile yüksek yargı arasındaki çatışma yetmezmiş gibi hafta sonunda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un bir telefon konuşması düştü internete. Yandaş kanallar her gece tekrar tekrar bu konuşmayı yayınlıyor. İktidarın herhangi bir eleştirisi yok. Başbakan Erdoğan’ın Rezmi Gür ile yaptığı bir telefon konuşmasını yayınladıkları için Aydınlık Dergisi ve Ulusal Kanal’ın birer yetkilisi hâlâ hapisteler. Org. Başbuğ’a saldırı ise serbest... TSK’nın ve ülke güvenliğinin bir takım komplolarla darbe yemesini bazıları memnunlukla izliyor demek. Bazıları da hâlâ bu yoldan demokrasiye gidildiği düşüncesinde... Ne uyku?
Başbakan dün Dolmabahçe’de sanatçılarla toplandı. Sanatçı diye çağırılanların tamamına yakını şarkıcıydı. Demek klasik müzik sanatçıları, ressamlar, heykeltraşlar falan sanatçı sayılmıyor iktidar katında. Sesi güzel olanların beyninin de güzel olduğu düşünülüyor!
Başbakan Dolmabahçe’de kendi sanatçılarını kabul ederken Rutkay Aziz, Tarık Akan gibi sanatçılar da Ankara’da Tekel çadırındaydı. Onlar da sanatçı... Ancak aynı zamanda “aydın”lar... Aydın adam halkın, ezilenin, yoksulun yanında yer alır... Yeri orasıdır.

Goethe ile

Yazının Devamı

Pulsuz dilekçe!

20 Şubat 2010

Türkiye günlerdir yargıda yaşanan depremi konuşurken Ergenekon davasının sanık avukatları da isyan bayrağını çekti.. Dün bu yazının yazıldığı sıralarda avukatlar Silivri’de hukuki aksaklıklarla ilgili şikâyetleri içeren bildiriyi okudular. Özetle dediler ki:
- Tutuklu sanıkların bilgisayarla çalışma olanağı en asgaride tutularak, suçlandıkları metinleri okuma ve bunun doğal sonucu olarak savunma imkânları yok edilmektedir. Askeri cezaevinde ise, tutulan asker sanıklar için bu olanak hiç bulunmamaktadır.
- Milyonlarca sayfadan ibaret ve sanıklar tarafından dahi okunamaması için her türlü çabanın sarf edildiği “iddianame” yetmiyormuş gibi, CMK hükümlerine tümüyle aykırı olarak her oturumda yeni suçlamaları içeren klasörler iddiaya eklenerek savunma olanağı fiilen ortadan kaldırılmaktadır.
- Dava dosyasına gelen evraklar, taraması yapılmadan ve yargıç izni olmadan savunma avukatlarına verilmemekte ve böylece avukatların belge asıllarına ve delillere ulaşma hakları hiçe sayılmaktadır.
- Tutuklamalarda daha ağır fiillerle suçlananlar serbest bırakılırken, (ki bu şahıslar bakımından tahliye kararlarının isabetli olduğuna bizler de katılmaktayız), çok daha az bir ceza istemi ile

Yazının Devamı