İktidar çevreleri yürütülen soruşturmaları ve tutuklamaları “Darbecileri temizliyoruz, demokrasiye ilerliyoruz” diye takdim ederken... Yıllardır Türkiye’nin demokrasi uygulamasından şikâyet eden Batı şimdi hiç aynı kanıda görünmüyor. Gidişatı demokrasi başarısı diye ele almıyor. Tam tersine ülkedeki manzarayı endişeyle izliyor. Örneğin İngiliz The Times gazetesi:
“NATO’nun direği, Avrupa Birliği’nin potansiyel üyesi ve Ortadoğu’da Batı’nın stratejik müttefiki Türkiye, bugün bir felaketin eşiğinde” yorumunu yaparken “Ankara ile ordu arasındaki gerginlik, bir felakete yol açabilir” ifadesini kullanıyor...
Amerikan Los Angeles Times gazetesi 27 Şubat tarihli baş yazısında aynı endişeleri başka türlü ifade ediyor:
“ABD ve AB haklı olarak, Türkiye hükümetine darbe iddialarıyla ilgili soruşturmayı şeffaf ve hukuka uygun olarak yürütmesi çağrısında bulundu.
Gerçekten de, tıpkı ordunun darbeler döneminin geride kaldığını kabul etmesi gerektiği gibi, hükümet de kan davasını ve siyasi fırsatçılığı reddedip hukukun üstünlüğünü kucaklamalı. Bu, Türkiye hükümetinin asker sanıkların sivil yargıda adil biçimde yargılanmasını sağlayarak örnek oluşturması için bir fırsat...”
Batı kimin adına endişeli? Tabii kendi stratejik çıkarları adına... Ancak unutmayalım; onların göreceği zarar dolaylı... Bizim göreceğimiz ise doğrudan ve katmerli bir zarar...
The Times yazmış: “Türkiye felaketin eşiğinde.”
Adamların işten atılma korkusu yok, rahat rahat yazıyorlar işte...
Haldun Ertem
Ülkemizde demokrasi “hesap verme ve hesap sorma rejimi” olmaktan çıktı, dokunulmazlıklar ardına sığınılarak “çamur atma” rejimine döndü...
Gülhan Elmas
Yazar fobisi
Tam askeri vesayet dönemini kapatıp birinci sınıf demokrasiye geçiyorduk! Tam normalleşiyorduk! Başbakanımız birden aşka geldi...
- Ey patronlar, diye haykırdı, yazarlarınıza bizim hoşlanmadığımız şeyler yazdırmayın, yoksa işiniz bitik...
Mesajın şakası yok. İşin ucunda Silivri var, Maliye var, var oğlu var.
Tabii en büyük mesaj biz yazarlara... O da şu:
"Bizi eleştirmeye devam ederseniz patronunuzun ve gazetenizin geleceğiyle oynarsınız..."
Bu kadar mı? Muhalif gazetecileri Balyoz davasına katmak için hazırlık yapıldığı da doğru mu?
Demokrat iktidarımız gazeteci ve yazarlar için başka hangi iyilikleri düşünüyor?
Poşet yasağı...
Kadıköy Belediyesi dün ilçe çapında plastik poşet yasağı başlattı. Doğada yok olmaları uzun yıllar süren, çevre kirliliğinin en büyük kaynaklarından biri olan plastik poşetler yerine Kadıköy’de kâğıt - bez torba, file ya da doğada çözülebilen çevre dostu bio - bozunur poşet kullanılacak. Bu yararlı girişimi kutluyoruz.
Söz Kadıköy’den açılmışken Başkan Selami Öztürk’e bir hatırlatma. Sayın Başkan, Kadıköy meydanında ne kadar ağaç varsa kurudu ya da kuruyor. Çünkü ağaçların bakımı yapılmıyor. İlgilenen yok. Sizi bu konuyla da ilgilenmeye çağırıyoruz.
Hocabey...
YÖK eski başkanı İhsan Doğramacı 95 yaşında hayattan ayrıldı... Ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Ölenler hayırla yadedilir. Ama icraatı tartışılır.
İhsan Doğramacı deyince akla YÖK gelir. YÖK neydi? 12 Eylül dikta düzeninin üniversiteye yansıması. O günlerin rengi anlatmakla bitmez. Bir gün üniversitede sakalı yasakladığı haberi gelmişti. Kâğıda kaleme sarılıp kararı gırgıra almaya hazırlanıyorduk ki, ikinci emir geldi; sakal yasağıyla ilgili yorum yasaklandı! Çok gülmüştük...
Profesör Korkut Boratav’ın SOL internet sitesinde yazdıkları o dönemi iyi anlatıyor:
“...12 Eylül darbesinden bir yıl sonraydı. Bir gece Doğramacı’yı, taşra üniversitelerinden birkaç rektörle birlikte bir TV programında gördüm. Üniversite düzeninin değişmesi gerekliliğini; Batı üniversitelerinde uygulanmayan seçim sisteminin verdiği zararları; kökten bir değişikliğin zorunluluğunu otoriter, adeta ‘tam yetkili’ bir üslupla vurguluyordu.
TV programına (başta Doğramacı) katılanlara ‘Sizinle meslektaş olmaktan gurur duymuyoruz’ cümlesinden oluşan bir telgrafı Ankara’daki üniversitelerden 15 - 20 kişinin imzalarıyla yolladık. Cunta hızla YÖK Yasası’nı çıkardı. Doğramacı başkan oldu. Telgrafa imza koyanlar, bir yıl sonra hemen hemen eksiksiz olarak (ve başkalarıyla birlikte) Ankara Sıkıyönetim Komutanı Recep Ergun’ün talimatı ve Doğramacı’nın rektörü Tarık Somer’in imzasıyla üniversitedeki görevlerimizden uzaklaştırılacaktık...”
Doğramacı’nın YÖK’ü, üniversitede yürekli, bilinçli bir nesli yok etti...
Ataol’un davası
Türkiye Yazarlar Sendikası, Edebiyatçılar Derneği, Tiyatro Eleştirmenleri Derneği ve Türkiye Gazeteciler Sendikası dün hep birlikte Cumhuriyet yazarı Ataol Behramoğlu’na Başbakanlık tarafından açılan davayı protesto ettiler.
Dava, Behramoğlu’nun 12 Ocak 2010 tarihinde katıldığı “Tarafsız Bölge” programındaki sözlerinden dolayı açılmıştı. Başbakan Erdoğan 10 bin, AKP 10 bin TL tazminat istiyor Ataol’dan. Sebebi mi? Ataol orada yaptığı konuşmada;
“AKP seçimle giderim dese de gitmemenin bir yolunu bulacaktır...”
anlamında bir şeyler söylemiş. Sebep bu!
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025