Mümin Sekman’ın “Her şey Seninle Başlar” adlı kitabı 5 yılda 700 bin baskı yapmış, bu alanda rekoru elinde tutuyor. Kitap başarının sırlarını anlatıyor.
Bir köpekbalığını akvaryuma koymuşlar. Bir de küçük balık. Köpekbalığı acıkınca küçük balığı yutmaya teşebbüs etmiş. Ancak kafasını sert bir cisme vurarak geri çekilmiş. İkinci teşebbüsünde öyle. Üçüncü teşebbüsünde öyle. Çünkü köpekbalığı ile küçük balık arasına bir cam yerleştirilmiş, iki alan bölünmüş.
Sonra camı kaldırmışlar. Küçük balık büyük balığın burnunun dibinde dolaşmaya başlamış. Ancak büyük balık küçük balığı yutmaya artık hiç teşebbüs etmemiş.
Buna psikolojide “öğrenilmiş çaresizlik” deniyor.
Defalarca denediği halde başarılı olmayınca insanoğlu artık bir daha deneme cesaretini kaybediyor... Hayal kırıklığına uğramamak için denemekten vazgeçiyor. İnsanların hayatta istedikleri yere varamamasına genellikle bu çaresizlik duygusu yol açıyor. Anlaşıldığı gibi, başarısızlığa dış engellerden çok iç engeller sebep oluyor ve öncelikle bunların kaldırılması gerekiyor. Kitap bu yönde eşsiz bir kılavuz niteliği taşıyor.
Kitabın sonunda ilginç bir not var. Bu kitabı Karaman’da bir öğretmen okuyor. Çok beğeniyor. Bir işadamıyla (BİFA Bisküvileri’nin sahibi) anlaşıyor. ÖSS’de başarı sözü veren her öğrenciye bu kitaptan bir tane hediye ediyorlar. 2006’da bir yılda 25 bin kitap dağıtılıyoır. ÖSS başarı sıralamasında 2006’da 28. olan Karaman 2007’de dördüncü, 2008’de birinci, 2009’da yine birinci oluyor... Mucize...
Soykırım ve soytarılık
Temsilciler Meclisi alt komitesinden geçen Ermeni tasarısının ilginç bir noktasına Odatv.com işaret etmiş...
Tasarının “Bulgular” başlıklı ikinci maddesinin birinci fıkrası aynen şöyle:
“Ermeni Soykırımı, Osmanlı İmparatorluğu tarafından tasarlanmış ve 1915’ten 1923’e kadar uygulanmıştır.”
Önceki tasarılarda bu tarih “1915 - 1919” şeklindeydi.
Başkan Clinton döneminde hazırlanan karar tasarısında tarih 1923’e uzatıldı.
Sonraki tasarılarda da 1923 tarihi esas alınıyor.
Kurtuluş Savaşı’nın yaşandığı dönem ve Cumhuriyet Türkiyesi de suç kapsamına sokuluyor.
* * *
Bir de Almanya’ya bakalım... Hitler döneminde 6 milyon Yahudi, bir milyon Roman ve diğer ırklara mensup insan öldürüldü.
Alman halkı soykırıma büyük ölçüde katılmıştır.
Kâh korkudan, kâh gönüllü olarak Alman vatandaşları milyonlarca Yahudiyi ihbar ederek katline sebep olmuştur.
O Almanlardan bir kısmı hâlâ hayattadır.
Ancak dikkat buyrun... Bugün kesinlikle Alman soykırımı diye bir deyim duyamazsınız. Adı Nazi soykırımıdır.
Alman halkı işin içinden sıyrılmış, ihale Nazilerle birlikte tarihe havale edilmiştir.
Türkiye’de ise tersi olmuştur... 1915 olayından İttihat Terakki sorumludur. Mustafa Kemal’in Ermeni tehcirini ve Ermenilere reva görülen eziyeti savunan tek bir demeci yoktur. Buna rağmen ihale (yukarda görüldüğü gibi) allem kallem cumhuriyetin ve Türk halkının üzerine yıkılmak isteniyor.
Bu kadarı bile tarihle değil, büyük bir komployla yüz yüze olduğumuzu göstermiyor mu?
Kilise
Atina Belediyesi Pire kentini de içine alan Attika bölgesinde, Votanikos semtinde bir cami inşa etmeye hazırlanıyormuş...
Biz o caminin bittiğini görür müyüz? İnşallah... Geçmişte Atina’ya ne zaman gitsek tamir halinde bir cami görürdük. Tamirat yıllarca bitmedi. Hâlâ da bitmiş değildir.
Gelelim İstanbul’a... Geçen ocak ayında İstanbul Yunan Başkonsolosluğu’nda bir sergi açıldı... Konusu: İstanbul’da Tanzimat Öncesi Rum Ortodoks Kiliseleri... Düzenleyen: Zafer Karaca... İstanbul’da 13 ayrı din ve mezhebin kilisesi vardır. Rum Ortodoks kiliseleri çoğunluktadır. Sergi broşüründe 55 kilisenin adı verilmiş. Hepsi dimdik ayakta, büyük çoğunluğu ibadete açık... Dikkat buyrun, bunlar sadece “Tanzimat öncesinde” inşa edilmiş kiliselerdir. Sonrakilerle birlikte sayı 70’i bulur.
Evet bir dinsel hoşgörü eksikliğimiz vardır. Ama bir de Yunanistan’ın hoşgörü düzeyine ve aradaki farkı bakın.
Erzincan davasının gizli tanıkları, “Baskı altında ifade verdik” demiş.
Baskı yapıldığına göre gizli tanıkları tanıyanlar var demektir...
Haldun Ertem
Karakteriniz, şöhretinizden önemlidir. Karakteriniz, siz ne iseniz odur...
Oysa şöhretiniz, başkaları sizi ne sanıyorsa odur.
John Wooden
8 Mart
Biz kadınları hiç sevmedik!
Saçlarını sevdik hele bir de “sarışınsa” daha çok sevdik...
Ağızlarını sevdik hele bir de “şehvetli ve dolgun” ise daha çok sevdik...
Göğüslerini sevdik...
Bacaklarını sevdik, hele bir de sütun gibiyse bayıldık...
Kalçalarını sevdik...
Gerçekten güzel vücutlu ve “çıtırsa” daha çok sevdik...
Yolda, arabada, televizyonda, internette onlara hep “baktık”...
Her yerlerine iyice ve dikkatle!
Baktık...
Pek iyi görememiş olacağız ki bir daha baktık...
Bir daha ve bir daha...
Kadınların her yerlerine baktık ama
gözlerine ya hiç bakmadık ya da baktığımızda çok geç olmuştu...
Lütfen kadınların artık gözlerine ve beynine bakın...
Dr. Eray Aybar
Abdullah Gül, Ermeni tasarısıyla ilgili, “Türkiye’yi tehdit bir işe yaramaz” demiş.
“Türkiye’yi tehdit bir işe yaramaz” lafı bir işe yarar mı peki?
Fahrettin Fidan