Ali Sirmen Cumhuriyet’teki sütununda anlatıyor:
Silivri’de görülmekte olan Ergenekon davasının savunma avukatlarından biri müvekkili için dilekçe vermiş, o da diğerleri gibi hukuk dışı uygulamalardan müşteki, o da müvekkilinin bir tedbir olan tutuklama kurumu aracılığıyla infaz edilmesinden şekvacı.
Avukatın adına baktım: Tarık Kale.
Bu isim bende bir şeyler çağırıştırıyor. Anında hatırladım. Bizim Barış Derneği davasının üç askeri yargıcından biri...
O üç kişi, tutukluluk yoluyla bizi 38 ay içeride tutmuşlardı...”
Ali Sirmen ve diğer Barış Davası tutukluları beraatle sonuçlanan davada 3 yılı aşkın süre hapis yatırıldılar. Onları yatıran askeri yargıç şimdi avukat olarak müvekillerinin tutuklu kalmasından şikâyetçi..
Cezaya dönüştürülen tutukluluğun nasıl bir hukuk dramı olduğunu en iyi o bilir herhalde...
* * *
Gözümüz Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasında Mustafa Balbay’ın boş sütununa gidiyor... Tek bir cümle okunuyor:
“Mustafa Balbay 345 gündür tutuklu...”
Bir yılın dolmasına sadece 20 gün kalmış... 11.5 aydır yatan ve savunmasını da yapmış bulunan Mustafa Balbay neden hâlâ tutuklu?
“17 aydır suçumun öylenmesi konusunda yaptığım başvurulara yanıt verilmemektedir” diyen Tuncay Özkan neden tutuklu? Ya Hikmet Çiçek ve öteki gazeteciler?
Tutukluluğun “haksız ceza”ya dönüştüğü nokta çoktan aşılmadı mı?
Malezya, “Allah” kelimesinin kullanımıyla ilgili tartışma nedeniyle kutuplaşıyormuş.
Onlar bizden ilerde tabii... Biz benzer tartışmayı ancak “Peygamber” düzeyinde yaşayabildik...
Haldun Ertem
Le Monde ilkeleri
Dünyaca ünlü Le Monde gazetesinin ilkelerini hem okurları hem meslektaşlarımızı bilgilendirmek için özetleyerek gözden geçiriyoruz...
+ Le Monde gazetesi Fransa Cumhuriyeti’nin şiarı olan özgürlük, eşitlik ve kardeşlik değerlerini savunur.
+ Gazeteci “gerçeğe”, kendisi için doğuracağı sonuçlar ne olursa olsun, kamunun gerçeği bilme hakkının gereği olarak saygı duyar.
+ Gazeteci her türlü baskıyı reddeder, yazıişleri sorumlularından başka hiç kimseden talimat kabul etmez.
+ Maddi değeri 70 euro’dan fazla olduğu düşünülen bir armağan, gönderene iade edilir.
+ Gazeteciler bölüm şeflerinin iznini almaksızın bedava basın gezilerine katılamazlar.
+ Bir gazeteci aile üyelerinden veya yakın çevresinden birinin yetkili bir görev üstlenmiş olduğu alanda habercilik yapmaz.
+ Yazıişleri çalışanları toplu dilekçe ve bildirilere imza koymazlar.
+ Le Monde’da yayımlanan bir düzeltmeye yazıişlerince hiçbir yorum eklenmez. Bir olayı (gösteri, duruşma vb) izleyen gazeteci, olay sonuçlanmadan olay yerini terk etmez.
+ Birden çok gazetecinin imzası bulunan bir haberde imzalar alfabetik sıraya göre dizilir.
+ Bir kamuoyu yoklamasında, anketi gerçekleştiren kurumun adı, anketi sipariş eden kurumun adı, anketin gerçekleştirildiği tarih ve sorgulanan kişilerin sayısı belirtilir. Uzun röportajlarda söyleşiyi yapan kişinin röportajı önceden okumasına izin verilir.
+ Gazeteci masumiyet karinesine saygı duyar. Bitmemiş davalarda kişiyi suçlu gösteremez. Hakkındaki iddiaların “iddia” olduğunu ve sanığın bunları kabul etmediğini belirtir.
Disk
İngliz British Museum’dan konuk gelen Disk Atan Atlet (Townley Discobolus) heykeli, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenmeye başladı.
Düzenlenen törene Kültür Bakanı Günay ile birlikte British Museum yetkilileri de katıldı.
Hazır İngilizler de buradayken şunu sorsak olmaz mı?
- Yıllar önce Türkiye’den götürdüğünüz antik eserlerinden hiç değilse bir kısmını iade etmeyi düşünmez misiniz?
Mesela Bodrum’dan götürülen Maussolleion Mezar Anıtı’nı?
Ali Kılıçkaya, “Anadolulu Olabildik mi?” adlı kitabında anlatır.
Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen ünlü yazarımız Cevat Şakir Kabaağaçlı, yıllar önce İngiliz Kraliçesi’ne bir mektup yazarak bu eserlerin iadesini rica eder. Bu sanat harikalarının esas değerinin Bodrum’un mavisiyle bütünleştiğinde ortaya çıkacağını, ait oldukları yerde teşhir edilmelerinin çok daha anlamlı olacağını anlatır. Kraliçe mektubu British Museum Müdürü’ne iletir. Müdür’den Halikarnas Balıkçısı’na şu sefil yanıt gelir:
“Önerinizi çok ciddiye aldık, eserlerin sergilendiği salonların duvarlarını Ege mavisi ile boyattık.”
Bu eserleri istemeye devam etmeliyiz.
Elazığ Valisi Muammer Erol, “1 milyon lira için hazır duran Başbakan istemiyorum. ‘One Minute’ diyen başbakan istiyorum” demiş.
Biz de yalakalığı onursuzluk sayan vali istiyoruz...
* * *
Tayyip Erdoğan, “Seçim barajının inmesine Türkiye henüz hazır değil” demiş.
Türkiye dediği kendisi!
Fahrettin Fidan
Balkon
Bu bir kısa filmin senaryosudur.
Küçük bir sinemada seks filmi oynatılmaktadır.
Sinema çok tenhadır. Ön sıralarda oturan bir karı koca sık sık arkaya dönüp bakarlar. Çünkü adamın biri seks sahneleri devam ederken “Aaah .. Oooohhh” diye nahoş sesler çıkarmaktadır.
Adam yer göstericiyi çağırır. Ve arkadaki adamı şikâyet eder. Yer gösterici arkaya gider. Adama biletini sorar. Bakar:
- Beyfendi bu balkon bileti, der, bununla burada oturamazsınız...
- Tamam, der adam inleyerek, ben de balkondaydım, aşağı düştüm...
Erdoğan “Bir sendikacı bana TEKEL işçileri için sürgün teklif etti” diyor ama bu sendikacının adını vermiyor.
“Böl yönet” politikasından sonra “Dedikodu yap yönet” politikası...
Gülhan Elmas
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025