Yazarlar "Muz cumhuriyeti"

"Muz cumhuriyeti"

19.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Muz cumhuriyeti"

Muz cumhuriyeti

Ali SİRMEN

BAŞBAKAN Mesut Yılmaz'in siyasi çizgisine ve de partisine bir yakınlığım yok. Ama yine de Mesut Bey'in, desteksiz atmamaya özen göstermek ve söylediği lafın sorumluluğu altına girmek gibi, kimi siyasetçilerimizin semtine bile uğramamış, olumlu nitelikleri olduğunu yadsıyamam.
Lüksemburg toplantısı ve çıkan kararlardan sonra, ne yazık ki, Mesut Yılmaz bu niteliklerine gölge düşerecek yanlış açıklamalar yapmaktadır.
Bir noktayı iyice vurgulayalım: Türkiye son karardan sonra, AB ile diyaloğu başka bir tonda sürdürmeye karar vermekle iyi etmiştir.
Bunca istiskalden sonra, hala talepkar olmanın ne yararı vardır ne de hoş yanı.
Ancak olayı bu noktadan sonra tırmandırmamak ve tepki politikaları yerine, akılcı politikaları yürürlüğe koymak daha yararlıdır.
Zaten Avrupa'ya blok olarak gösterilen tepkiyi anlamak da mümkün değil.
Kaç kez yazıldı, yineliyorum, Türkiye bu haliyle AB'ye giremez, Brüksel'e vaatler yağdırıldığından bu yana da, Türkiye sosyal, ekonomik ve politik sorunlarını çözme yolunda adım atacağı yerde, onları daha da ağırlaştırıcı bir tutum izlemiştir.
Bu durumda Lüksemburg kararına kızıp tepki göstermek gülünç oluyor.
Aslında AB'nin son tavrı iyi de olmuştur.
Ya daha oyalayıcı sözlerle bizi uyutsalardı da, bugünkü gibi, kabul edilmez değil, insan hakları ve demokrasi alanında gelişme, enflasyonu düşürme, kayıt dışı ekonomiyi denetim altına alma gibi koşullar ileri sürselerdi, daha mı iyi olacaktı?
Nasıl olsa onları da yerine getiremeyecektik.
Şimdi bırakalım bunları bir yana, gelelim duygusal, akıl dışı, şoven tepkilere.
Her şeyden önce bu tepkiler, Avrupa konusunda çok yanlış tanılar koymamıza neden olduğu gibi, orada bize daha sıcak bakanlarla, karşıtlarımızı aynı sepete koymak gibi bir yanlışa yol açıyor.
Mesut Bey, şimdiye kadar çizdiği çizgiyle bağdaşmayan çıkışlarında bu hataların hepsine düşmüştür ve Bülent Ecevit tarafından da, eleştirilmiştir.
Mesut Bey'in en büyük yanlışlarından biri, AB'ye üyeliğimizin kabul edilmemesini din öğesine bağlamasıdır.
Evet Avrupa Hırıstiyan, daha doğrusu frenklerin Judeo - Chretienne dedikleri kültürün bir ürünüdür. Ama aldanmayalım, içindeki tutucu ve fanatiklere karşın, AB bir laik ülkeler topluluğudur. Din faktörü orada bizden çok daha az önem taşır.
Gelelim, Mesut Yılmaz'ın "muz cumhuriyeti değiliz" sözüne.
Biliyorsunuz, Latin Amerika'nın ekonomisi tek ürüne dayalı, siyasal, sosyal yapısı ve kurumları iyi oturmamış ülkeleri için çıkarılmıştır, "muz cumhuriyeti" deyimi.
Şimdi üzülerek de olsa, şu aşağıdaki sorulara içtenlikle ve yüreklilikle doğru yanıt verelim ki, zorunlu yeniden yapılanmamızı yaşama geçirebilelim.
Üç haneliye yaklaşan enflasyonlar, bir zamanlar daha çok muz cumhuriyetlerinde görülürdü. Şimdi orada bile görülmüyor.
Bu durumda enflasyonu % 100'lerin eşiğine dayanmış bir ülke muz cumhuriyetine benzemiyor mu?
Devletin içine kadar sızmış çeteleriyle başedemeyen bir devlete muz cumhuriyeti benzetmesi yapılmaz mı?
Polisi, laik düzene karşı olanlara hoşgörü gösteren, ama gençlerini acımasızca döven bir ülke muz cumhuriyeti sıfatını haketmez mi?
Seçmenlerinin ancak beşte birinden vergi alabilen bir ülke muz cumhuriyetine benzemez mi?
Sokaklarında dört milyondan fazla sivilin silahlı gezdiği bir ülke muz cumhuriyeti değil midir?
Koruculuk gibi bir kurum muz cumhuriyetleri dışında nerelerde görülür?
Soruları sayfalarca uzatmak mümkün, ama ne gerek var?
Önemli olan "muz cumhuriyeti değiliz" demek değil, muz cumhuriyeti olmamaktır.



Yazara Email A.Sirmen@milliyet.com.tr