ZAMANE ÇELiŞKiLER

12 Kasım 2016

Bir yandan telefonla konuşuyorum, diğer yandan uzun zamandır aklımdaki çekmeceyi düzenliyorum. Telefondaki, “Ne yapıyorsun tıkır tıkır? Konsantrasyonum sıfıra indi” diyor. “Ay ne konsantrasyonu, alt tarafı dedikodu yapıyoruz!” diye karşılık veriyorum.
Bir süredir telefonda aşırı vakit kaybettiğimi fark ettim. O günden beri konuşmalarım sırasında yapmam gereken bir işi hallediyorum.

Tabii burada gariplik şu: Telefon çalmadan evvel lök gibi oturuyorum mesela. Ya da sosyal medyada iki saat boş boş dolanıp, telefon çaldığı anda harekete geçiyorum.

Normalde adım atmaya üşenen insanların yürüyen merdivenlerden koşarak çıkmak için ortalığı yıkıp geçmesi gibi… Ya da evden çıkmadan sallanıp trafikte beş dakika kazanacaklar diye tozu dumana katan sürücüler misali.

Düşünüyorum da yaşamımda öyle büyük çelişkiler var ki!

Sebzeleri çok pişmeden diri diri yiyorum sağlık için. Arkasından koca bir dilim pasta götürüyorum.

Yemeklere tuz ekmiyorum gene sağlık için, sonra iki paket cips yiyorum.

Kilometrelerce yol yürüyorum kilo almamak için, oğlum su istedi mi mutfağa gidiceğim diye gıcık oluyorum. Bakıyorum arkadaşlarım da benim gibi…

Yazının Devamı

İYİLİK BULAŞICIDIR

5 Kasım 2016

“İyilik bulaşıcıdır” deniyor ya son zamanlarda, ‘Kişisel Gerilim’ ve ‘Dişisel Gerilim’ kitaplarının başarılı yazarı İdil Hazal Kohen’in son romanı ‘İyilik’te biraz fazla bulaşıyor o iyilik…

Genç bir kız ve erkek tesadüfen yaptıkları iyiliklerden sonra hayatlarında çok güzel olayların gerçekleştiğini fark ediyorlar. İstem dışı bunu yaşadıkları kasabada herkese yayıyorlar. Sonra ne mi oluyor?
İyilik hırsa bürünüyor, insanlar iyilik yapmak uğruna birbirinin gözünü oymaya başlıyor.

Herkes şahsi çıkarları için iyilik yapmaya kalkıştıkça, kasabada neredeyse savaş çıkıyor!
İyilikten güç alan kocaman, kara ve aç bir kötülük yayılıyor etrafa. Karşılık biçilen bir iyi niyet gösterisi, pazarlığa soyunmuş ticari bir anlaşma kadar basitleşebiliyor. Fakir, zengin; zengin, fakir oluyor. Ve kim kimin yerine geçse, sanki o evreleri hiç yaşamamış gibi düşman kesiliyor diğerine.

Alışılmışın dışında, enteresan bir romana imza atmış bu sefer İdil. Önümüz kış…

Yazının Devamı

EL ÜSTÜNDE TUTUYORSA

29 Ekim 2016

Yanıma iki kadın oturdu; kendi hallerinde, toplumun belirlediği güzellik normlarına göre ortalarda bir yere konuşlanmış iki kadın… Konuşmalarından anladığım kadarıyla (sesli konuştular) iyi kariyerleri var, evli ve biraz mutlular. Özellikle birinde, aşk hiç kalmamış, kocasıyla arkadaşça takılıyorlar…

“Zaten çocuktan sonra aşk bitti, aile olmak kaldı” diyor biri ve ekliyor: “Elle tutulur bir gerekçem yok ayrılmak için. Eşim iyi bir baba, sorumluluklarının bilincinde, akşamları işi yoksa evinde. Hafta sonları da bizimle.”

Konuşma bu minvalde devam ediyor. Sık sık tekrarlanan cümleler var: “Beni el üstünde tutsun”, “Çocuk kızı el üstünde tutuyor”, “Kıymet bilmedi”, “El üstünde tutmadı”…

Prens ve prenses masalları

Hatırlarım, küçükken anneannem, “İlerde seni el üstünde tutacak bir kocan olsun” derdi… Gene onların muhabbetlerinde bu mevzu hiç eksik olmazdı.

Yazının Devamı

MAVİ KAPAK OLSUN DOĞRU ÖLÇÜ OLSUN

22 Ekim 2016

Birkaç sene önce engelli dostlarımıza tekerli sandalye
alınması için plastik kapak topladığımızı hatırlamayan yoktur. Kampanya bitti sanıyordum.
Meğer devam
ediyormuş.

Çarşamba
günü Ayşe Arman’ın köşesinde okudum.

Hatta şimdilerde Türkiye Omurilik Felçlileri ‘Kapak Olsun’ adlı harika bir videoyla kampanyayı hatırlatıyor.

Burcu Kara, Esra Erol, Doğan Cücenoğlu, Sarp

Yazının Devamı

YERLi BRANGELINA BiTiYOR MU?

15 Ekim 2016

Demet- İbrahim Kutluay, birbirine yakışan bir çift; aile olarak da güzel bir fotoğraftı.
Maalesef duvarda durduğu gibi durmuyor o resimler!

Bu ilişki baştan beri Demet Şener’in yoğun çabası ve fedakârlığı üzerine kuruluydu sanki… Kızlık soyadını zikredenlere gıcık olacak kadar kendinden vazgeçmişti bu evlilikte. Pamuklara sardı, altın bir kafese koydu ailesini.

Aslında çevremizde, ünlü olmayan cephelerde de bu tür kadınlar var. Sosyal medya hayatımıza girdiğinden beri daha çok görüyoruz. Adam iş gezisine gider, karısının bir tek göbek atmadığı kalır. Adam da fırsatını bulsa, çocuklar olmasa, düzen bozulacak diye korkmasa iki gün kadınla durmayacak. Ama Instagram profili ‘love forever’.

Evlilik yıl dönümlerinde standart iki kişilik romantik masa… Altına “Nice 20 senelere; el ele, diz dize, kalp kalbe”… Ve daha neler!

Yazının Devamı

‘TURBO DETOKS’ MUCİZESİ

8 Ekim 2016

“Kışın alınan kilolar baharda verilip yaza hazırlanılır” düşüncesi çok çok eskimiş bir metafordan başka bir şey değil bana göre…

Deneyim ve gözlemlerim tam tersini gösteriyor… Yazın geç yenen akşam yemekleri, akşamüstü içkileri; rakı-balık sefaları; karpuz partileri derken…

Hele de komşuyla ilişkiler vıcık vıcık olduğundan beri! Yunan Adaları’nda gece yarısı ahtapotları mideye indirmiş Türk tatilcisi şimdi kara kara düşünüyor…

Nasıl inecek o lömbür lömbür göbekler? Ben daha detoksun ‘d’sini yapamamışken…

Umay Villa’nın ‘Turbo Detoks’ adlı kitabı raflardaki yerini aldı…

Sosyal medyadan sıkı takipteyim Villa’yı… Kendisiyle ciddi düşünüyorum!

Gerçi şu an bu yazıyı tereyağlı kurabiyeler eşliğinde yazıyorum ama…

Zaten Villa’nın farkı da burada… Detoksla milleti iğne ipliğe döndürüyor ama Paris’e gidip Cafe De La Paix’nin meşhur beyaz kremalı milföyünü yemeden de

Yazının Devamı

TARKAN’IN ARKASINDAKİ PERDE

1 Ekim 2016

Çok güzel sesi ve harika bakışları olan 19 yaşında genç bir adam kareli pantolonu ve ‘Kıl Oldum Abi’ diye bir şarkıyla çıktı ortaya…

Ülkesinde aleyhine sesler yükselirken…

O bütün eksileri artıya çevirip uluslararası arenada merdivenleri tırmandı.

Gece kulüplerinde sahneye çıkmıyor… Sık albüm çıkarmıyor… Ama konserlerinde yer gök inliyor…

Her sınıftan, eğitim düzeyinden, küçük büyük her yaştan insanı o kalabalığa topluyor…

Tarkan fanı değilim, birkaç şarkısını severim, sesini beğenirim o kadar…

Ama yıllardır başarısını, sistemini, bu alanı nasıl yarattığını merak eder dururum herkes gibi…

İşte sorularımıza yanıt geldi…

Yazının Devamı

YUNAN SEVGİLİ MODASI

24 Eylül 2016

Çapkınların yeni gözdesi Yunan kadınlarıymış. Bunun sebebi, Yunan Adaları’nın kapı koşu olmasından doğan yakınlaşma mı?

Yoksa kadınlar ekonominin göçmesinin ardından bonkörlüğüyle bilinen Türk erkeklerine mi sardılar? Bilemem...

Bayram tatilinde kocasıyla Yunan Adaları’nı ziyaret edip, oradaki bir mekanda yemek yiyen arkadaşım, arka masada konuşulan hikayeye kulak misafiri olmuş:

İş dünyasının tanıdığı, orta yaşın biraz üzerindeki armatör iş adamı, uzun yıllardır Yunan bir sevgilisi olduğunu anlatıyormuş. Kendisinden 30 yaş küçük sevgilisinin peşinden iki sene koşmuş adamcağız. Üstelik adam bunu anlatırken karısı da masanın diğer tarafında grubun kadınlarıyla havalı havalı sohbet ediyormuş. Ee tabii yılbaşı ve bayram gibi özel günlerde kalpleri nerede atarsa atsın fiziken eşlerinin yanında olur erkekler!

Yazının Devamı