Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Suriye’de iç savaş on yıldır sürüyor. Esad’ın talihi Rusya’nın oyuna girmesiyle döndü. Bu iyi haberdi. Ülkenin yüzde 70’inde kontrolü sağlamış durumda. Sadece askeri haritalara bakarak yorum yapılacak olursa, Esad iç savaşın bu aşamasında “iyi iş” çıkarmış görünüyor. 

Ancak Esad için iki de kötü haber var. Birincisi, artık iç savaşın konusu sadece Esad’ın egemenliği geri kazanmasına odaklı değil. Savaş, ABD ve Rusya’nın niyetlerinin/hedeflerinin taşıyıcısı haline gelmiş durumda. Nitekim ABD, Suriye’yi Rusya, İran ve Esad’a kelepir fiyatına bırakmak istemiyor. Esad için diğer kötü haber şu: ABD’nin Suriye’de izlediği karma stratejide askeri çatışmalar tali hale gelirken, ağırlık noktasını “ekonomi, diplomasi ve bunun üreteceği sosyal/silahlı hareketler” oluşturuyor.

Haberin Devamı

ABD oyunun ağırlık noktasını, rakiplerinin en zayıf olduğu alana, ekonomi üstüne kurmuş durumda. Ne Esad ne Rusya ne de İran’ın ekonomik performansları on yıldır süren iç savaşın çökerttiği, umutsuzluğun zirve yaptığı “Suriye ekonomisini” ayağa kaldıracak kapasitede değil. İlk aşamada ihtiyaçlarının 250-300 milyar dolar olduğu yazılıp çiziliyor. İç savaşın ilerleyen safhalarında toparlanamayan bir ekonomi, “kronik istikrarsızlık ve yeniden çatışma ortamı” demektir.    

Savaş pahalı bir iştir. Sürüncemeye dökülmüş iç savaş ise daha da pahalı bir iştir. Esad ve müttefikleri bir yandan askeri operasyonları yürütürken, bir yandan da ele geçirdikleri bölgelerde hayatı normale döndürecek işler yapmak zorundalar. Ama savaşın bu cephesinde işler iyi gitmiyor. Çok sayıda devlet ve devlet dışı aktörün farklı biçimlerde yer aldığı iç savaşlarda askeri üstünlük, doğrudan meşruiyet sağlayamadığı gibi, istikrar da her daim pamuk ipliğine bağlıdır. Yeni düzen inşası, yasaların hakimiyeti, işlevsel bir ekonominin kurulması, temel kamu hizmetlerinin sağlanması ancak kurumlar ve parayla mümkündür. Eğer yeterli kaynak yoksa, çatışmalar kendisini yeniden üretecek demektir. Suriye bu açmazla karşı karşıya bulunuyor. Devletin meşruiyeti zayıf, toplum parçalanmış, kaynaklar kıt ve olası toplumsal başkaldırıyı engelleyecek güç de yok. 

Haberin Devamı

Suriye ekonomisinin dibe vurduğunu, altyapının çöktüğünü belgeler ortaya koyuyor. Dünya Bankası verilerine göre, Suriye’de konutların yüzde 25’i yıkılmış, yüzde 45’i ise ağır hasarlı. Sağlık, eğitim ve öğretim tesislerinin yarısı kullanılmaz halde. Savaş öncesi 1 dolar 47 Suriye Lirası iken, bugün karaborsada 2900 Suriye Lirası olduğu söyleniyor. Akaryakıt kıtlığı da had safhada.

İç savaşın neden olduğu onca ölüme, korkuya, acıya rağmen halk yer yer gösteriler yaparak ekonomik durumu protesto ediyor. Yakın tecrübeler, yaşanmış travmalar, silaha erişimin kolaylığı ve dış destek, baskı dikkate alınınca, protestoların karakter değiştirebileceği, yeni bir ayaklanmanın yayılabileceği fikri yabana atılmamalı.    

ABD’nin yaklaşımını dikkate alınca, Esad’ın kontrolündeki bölgelerde huzursuzluğun artışının tesadüf olmadığını görebiliyoruz. Bunlar, iyi planlanmış bir “stratejinin” olağan çıktısı olarak görülmeli. Nitekim ABD’nin “ekonomiyi” yeni dönem stratejisinin ağırlık noktası olarak seçmesi, diplomasiyle desteklemesi ve sahadaki savaşla yakından ilişkilendirmesi Esad ve müttefiklerini kaygılandırıyor olmalı. 

Haberin Devamı

Söz konusu stratejinin bileşenlerine bakınca, ilk sırada, ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlar geliyor. İran, artık, Suriye’de eskisi kadar bonkör değil. İkinci olarak, ABD’nin Suriye’nin doğusunda petrol ve tarım alanlarını kontrolü Esad’ı sarsmış görünüyor. Yine Suriye için hayati öneme sahip Lübnan bankacılık sistemi üzerindeki baskı ve kontroller de bardağı taşıran son damla oldu. Öte yandan, başta BAE ve Bahreyn olmak üzere, Suriye’ye yardım yapmak isteyen Arap ülkeleri üzerinde kurulan baskılar işe yaramış olmalı. Avrupa Birliği de bu stratejinin doğal bir parçası. ABD’nin Suriye için kabul ettiği, Suriye’de sivillerin korunmasını içeren Caresar yasasını da listeye dahil edince Esad’ın durumu her geçen gün zorlaşıyor. Üstüne üstlük, koronavirüs salgını, düşen petrol fiyatları, artan Suriye faturası, Libya,  İdlib operasyonları da Esad, Rusya ve İran’ı mutsuz ediyor olmalı.

Esad ve müttefiklerinin bu stratejiye hangi araçlarla, nasıl ve nereye kadar cevap vereceklerini/verebilecekleri herkes için önemli bir soru. Bigâne kalmaları, sokakların yeniden karışmasına ve zayıflayan Esad’ın devrilmesine yol açabilir. Türkiye, “klonlanmaya çalışılan” iç savaşın geleceğinden ve getireceklerinden etkilenmeye en açık, “iştirak halindeki komşulardan biri.” Haliyle, şimdiden derslerine çalışmaya başlaması gerekiyor.