Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

2001’in yükü halksız taşınmaz
2001’in yükü halksız taşınmaz

Türkiye ekonomisi IMF (Uluslararası Para Fonu) tarafından "kurtarılacak" noktaya gelene dek ekonomide ve mali piyasalarda her şeyin yolunda olduğunu söyleyen yalancı pehlivanların şimdi de "bütün dünyayı arkamıza aldık, krizi atlattık, aslanız, kaplanız" edebiyatına sarılmaları hiç şaşırtıcı değil. İşin acıklı tarafı, yaşanan bunca deneyime karşın, hala bu ucuz tezgaha gelen çok sayıda gafilin bulunması. Kafayı kuma gömerek gerçekleri göz ardı etmek ve iyimser masallarla avunmak, gerçeklerle yüzleşmekten çok daha kolay geliyor birçok kimseye.
Türkiye’nin çıkmazlara sürüklenmesinde bu anlayışın çok büyük payı var bence. Ekonomideki ve mali sistemdeki aksaklıkları zamanında görüp önlem almayınca böyle krizlere zemin hazırlanmış oluyor. Özellikle 1997’deki Asya krizinden sonra uluslararası mali piyasalar tüm ülkelerdeki gidişatı çok yakından izliyor ve riski artmış görünen ülkelerden kaçmak için fırsat kolluyor. Tam bu noktada, bizim bazı bankalarda olduğu gibi, fazladan bir risk unsuru devreye girerse bu kaçma niyeti eyleme dönüşüyor.

Ağustostan belliydi
Bizim son krizin koşulları da böyle oluştu. Hükümetin IMF’ye verdiği çok ayrıntılı bir niyet mektubuyla koşulları belirlenen ve 2000 yılı başında uygulanmaya başlanan "enflasyonu düşürme programıönın gerektiği kadar ciddiye alınmadığı sonbahara girilirken belli olmuştu. Ben kendi hesabıma, ağustos ayının ikinci yarısında (Milliyet, Entellektüel Bakış sayfası 15, 24, 26, 27, 29, 31 Ağustos) yazdığım, ekonominin sonbahara "bıçak sırtında" girdiğini vurgulayan bir dizi yazıyla bunun tehlikelerini ortaya koymaya çalışmıştım. Enflasyonda hedeflerin tutmayacağı, cari açığın hızla büyüdüğü, faizlerin aşırı düştüğü ve ekonominin taşıyamayacağı bir hıza eriştiği belliydi. Özelleştirmenin ve yapısal reformların vaat edilen tempoda yürümediği de ortadaydı. Bu arada, ekonomideki canlanmaya karşın, başta ücretliler olmak üzere, çoğu kesimde yaygın bir memnuniyet havası da yoktu. Tam tersine "öteki Türkiye" tartışmasıyla ekonomiden yeterince pay alamayan geniş kesimin durumu gündeme gelmiş ve ilgi görmüştü.

Sorun nerede?
Bunun temelinde yatan sorun, uygulanan programın halka anlatılamamış olması ve halkın programa sahip çıkmamasıydı. Bu ortamda, zaten fazla reform heveslisi olmayan politikacının doğal refleksi de işi ağırdan almak oluyordu. Ufak dozda da olsa popülizm yaparak programın gerekli gördüğü reformları savsaklamak politikacıya daha kolay geliyordu. Dünya Bankası’nın tam bu sıralarda yetkililere ilettiği Türkiye raporunda çok net biçimde yapılan, "reformlar tavsarsa kriz riski doğabilir" (bak. Osman Ulagay, Milliyet, 19 Eylül 2000) uyarısı da fazla ciddiye alınmıyordu.
Şimdi yaşanan kriz sonrasında hükümetin önündeki görev çok daha ağır. Geçen yıl 100 kiloyu kaldıramayan haltercinin şimdi 200 kiloyu kaldırmasını bekliyoruz sanki. Bu krizin yol açtığı güven erozyonunu aşarak, 2001 yılı bütçesini uygulamak ve program hedeflerini gerçekleştirmek için Temel Reis’in sihirli ıspanağı gibi bir gıdaya ihtiyacı var hükümetin. Bu gıdayı ise ancak halkın programa inandırılması sağlayabilir. IMF talimatıyla iş yapar duruma düşmüş görünen hükümetin bunu başarması kolay değil ama başka seçeneği de yok galiba.

Çözülme krizi
Krizleri yaşarken olumlu boyutları da olabileceğini düşünmek zordur. Son kriz sırasında da bir yandan "gene mi göz göre göre krize girdik" diye üzüldüm, bir yandan "bir şeyler zorla da olsa değişiyor galiba" diye düşünerek sevindim. Biraz gecikmiş olarak eş - dost kapitalizminin çözülüş sürecini yaşıyoruz sanki. Demirel’in Çankaya’dan inişiyle başlayıp bankalardaki temizlik operasyonlarıyla süren ve Etibank ile Demirbank’ın Fon’a alınmasıyla yeni bir aşamaya gelen bu süreçte etkili bir ilişkiler ağının çözülüşüne de tanık oluyoruz.
Bu ağın içinde yer alanlar, siyasetten, bürokrasiden, medyadan, iş aleminden çok iyi tanıdığımız isimler. Bulundukları devlet görevi nedeniyle sahip oldukları özel bilgileri ve imkanları bazı özel şahıslarla paylaşarak onların bankalarına, şirketlerine, medya kuruluşlarına özel avantajlar sağlayan mümtaz şahsiyetlerin rolü henüz yeterince ortaya dökülmüş değil ama umarız sıra onlara da gelecek ve biz de dünya standartlarında bir banka sistemine ve ekonomik yapıya kavuşacağız. Şimdilik alıştıkları özel ilginin kesilmesiyle ayakları yerden kesilenlerin dramlarını izliyoruz ve sağlıklı bir yapı oluşturmanın sancılarını çekiyoruz.
Bu yeni yapıda, bir yandan ağzındaki puroyla caka satarak ekonominin çıkmazlara sürüklenmesinde başrolü oynayan, diğer yandan yakınlık kurduğu gruplara özel avantajlar sağlayan politikacı tipinin de yeri olmayacak.

Perahia ve belediyenin Kültür Sanat takvimi
Dünyanın önde gelen piyanistlerinden Murray Perahia’yı Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda dinlemek büyük bir ayrıcalıktı doğrusu. CRR Uluslararası Piyano Festivali, Yapı ve Kredi Bankası’nın desteklediği bu muhteşem resitalle noktalandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin CRR’de, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde, Atatürk Kitaplığı’nda ve Şehir Tiyatroları sahnelerinde düzenlediği sanat ve kültür etkinlikleri ise sürüyor. Çeşitli konulardaki ilginç söyleşileri de içine alan bu etkinlikler hakkında bilgi edinmek isteyenlere İstanbul Büyükşehir Belediye’sinin aylık Kültür ve Sanat etkinlikleri broşürüne bir göz atmalarını öneririm. İyi hazırlanmış olan bu broşürdeki bilgilere internette www.kultursanat.org adresinden de erişmek mümkün.

Greenspan etkisi
ABD’de merkez bankası görevini gören Federal Rezerv Bankası’nın efsanevi Başkanı Alan Greenspan ekonomiyi tam bir maestro gibi yönetiyor. Ekonomideki ısınma ya da soğuma belirtilerini adeta tılsımlı bir aletle izleyerek, ekonominin dengelerini bozmadan sağlıklı büyümeyi sürdürecek bir faiz politikası izlemeye çalışıyor. Göz ucuyla da borsayı izleyen Greenspan’in ağzından çıkan her sözcüğe büyük önem veriyor piyasalar. Örneğin geçen hafta ABD ekonomisindeki soğuma sinyallerini dikkate alarak faizlerin gevşeyebileceği izlenimini verince Dow Jones endeksi hızlı bir çıkış yaşadı.
"Greenspan etkisiöni ilginç örneklerle anlatan kitabın Türkçe çevirisi Literatör Yayıncılık tarafından yayınlandı. Özellikle ekonomi yönetimiyle borsalar arasındaki ilişkilere ilgi duyanlara önerilir.