
ABD’nin barış çerçevesi, Trump’ın “Abraham” diye nitelendirmeyi sevdiği İbrahim Antlaşmaları, bunlar Ortadoğu’da sonucu çok değiştirmeyecek.
Gelecek 30 yılda İsrail’in ve ABD’nin nüfus yapısı bir büyük savaşa neden olacak.
Bir kehanette bulunmuyor, istatistiklere bakarak varacağımız noktayı yazıyorum.
Önce bugüne bakalım; 2025-26 eğitim ve öğretim yılında İsrail’de din okuluna başlayan öğrenci sayısı ilk kez laik okullara başlayan öğrenci sayısını geçti.
2023 yıl sonu verilerine göre İsrail’in Haredi topluluğu toplam nüfusun %13,6’sını oluşturuyordu.
Haredi topluluğunun nüfusu yıllık %4 artıyor, kadın başı doğum oranı 6.4 çocuk.
Buna karşın İsrail’in nüfus artış hızı sadece yüzde 1,4.

Projeksiyonlara göre Harediler 2030 yılında nüfusun yüzde 16’sını, 2065’te de yüzde 32’sini oluşturacak.
Tüm Haredi nüfusu aynı kefeye koyma hatasına düşmeyeyim, Aşkenaz Yahudiler ile Sefarad Yahudileri siyasi olarak ayrışırlar ama son dönemde ortak noktaları ve Büyük İsrail bakışlarında paralellik oluşmaya başladı.
Bugün İsrail Maliye Bakanı olan Smotrich aynı zamanda Batı Şeria’yı işgal edenlerden birisi, evi orada. Kendisi ve partisi ilhakın bir numaralı savunucusu.
Sefarad Yahudilerinin daha az eğitim alması ve daha düşük gelirle yaşamasının yarattığı öfkenin bir sonucu olarak doğan Şas Partisi bir başka bilinmezlik.
Liberman’ın başında olduğu İsrail Evimiz Partisi bugün muhalif parti statüsünde ama Gazze ve Batı Şeria konusunda diğer partilerden farklı noktada değil.
Birleşik Tevrat Yahudiliği Partisi Lideri Goldknopf, Gazze’ye Yahudilerin yerleştirilmesi gerektiğini savunan isim.
Baş provokatör Ben-Gvir ve partisi Otzma’nın Mescid-i Aksa eylemleri bile aslında ne olduğunu anlamak için yeterli.
Tüm bunları alt alta yazıp, nüfus projeksiyonuna baktığımızda gelecekte barışı korumanın daha da zor olacağını söylemek mümkün.
Kaldı ki bugün yaşanan soykırımın daha da beter hale gelmemesinde özellikle yüksek yargıda etkin olan seküler kesimlerin etkileri var.
O kesim olmasa ve Haredilerin büyük ortak olduğu bir koalisyon kurulsa katledilenlerin sayısı şimdiki sayının 4-5 katı olurdu.
İsrail’in kalıcı bir barışa ihtiyacı var, bunun yolu da sistemdeki tüm öğrencilere “Büyük İsrail” hedefinin gerçekçi bir hedef olmadığını anlatmaktan geçiyor.
Aksi takdirde bugün varılacak bir barış 20-25 yıl sonrasının bir başka büyük savaşına kadar verilmiş bir aradan başka anlam taşımayacak.

CHP’nin dutluk ve bülbül halleri…
Sosyal medya CHP’liler arası meydan muharebesi yerine döndü.
24 Ekim’deki mahkeme kararı öncesinde Kılıçdaroğlu’nu savunan tüm hesaplar harekete geçti.
Televizyona çıkanlar, Kılıçdaroğlu’na cumhurbaşkanlığı seçiminin bilerek kaybettirildiğini iddia ediyorlar.
Hem klasik hem de sosyal medyada en çok seslendirilen mesaj “Temiz CHP” istiyoruz.
İlk bakışta insana çok idealist gelse bile biraz düşününce akla başka sorular da geliyor.
Mesela, İlhan Cihaner’in 4 avukatın da katkı sağlamasıyla hazırladığı iki önceki CHP Beşiktaş Belediyesi Raporu’nu Kemal Bey ne yapmıştı?
“Temiz siyaset” için harika bir fırsat sunan o rapor, Genel Başkan’a teslim edildikten sonra niye çekmecede kaldı?
Ekranda ve sosyal medyada “Atatürk’ün partisi bu hallere düşmemeli” söylemine de geçelim:
Kemal Bey, hazırladıkları Anayasa taslağından Türk kelimesini çıkaran, federatif yönetim modeli öngören 10 Aralık ekibini partinin tepesine çıkarırken CHP Atatürk’ün partisi değil miydi?
Ya da Atatürk’ün partisinde FETÖ Liderine Taraf Gazetesi’nde “Modern zaman Şamanı” diye övgüler düzmüş birisi, 5 yıl genel başkan yardımcılığı yapıp sonra İzmir’den 1. sıra milletvekili adayı olabilir miydi
“Delege iradesi satın alınamaz” deniliyor ya, doğru delege iradesi siyasi partiler için ana omurgadır.
Peki Kemal Kılıçdaroğlu, delegenin, iradesiyle isimlerini çizdiği iki genel başkan yardımcısını, danışman adı altında aynı koltuklarda tutarken ne yaptınız?
CHP’nin 2023 seçimlerindeki devasa bütçesinin nasıl kullanılacağına karar veren ekip, delegeden yetki almış bir ekip miydi, yoksa delege iradesine rağmen Kılıçdaroğlu tarafından atanmış isimler miydi? O zaman itiraz eden oldu da kimsenin haberi olmadı mı?
Daha bir sürü soru sorulabilir ama zannedersiniz ki CHP bir zamanlar dutluktu, yanlışları görenler de birer bülbüldü.
Durum öyle değil, bugün yanlışlara dikkat çektiğini söyleyenler o zamanlar koltuklarında oturuyorlardı.
Ekrem İmamoğlu meselesine gelince, ideolojisi ve siyasi geçmişinin CHP’yle çok kesişim noktası olmayan Ekrem Bey’i keşfeden, önce ilçe sonra İBB Başkan Adayı yapan kişi de Kemal Kılıçdaroğlu değil mi?
Kemal Bey, tüm belediye başkanlarının yüzüne “CHP’yi bilen ve bagajı olmayan birini getirin” demişti ya, insan madem bagajının dolu olduğunu bildikleriniz vardı, neden zamanında parti disiplin kurulları çalıştırılmadı diye merak ediyor.
Bülbül güzel bir hayvandır, dut bahçeleri de insana huzur verir ama bir zamanlar dut yemiş bülbül olduklarını bildiklerimiz sadece sorular bırakıyorlar arkalarında…
Burası Çakaristan mı?
Şu çakarlı araç meselesi giderek can sıkıcı hale gelmeye başladı.
Kuzey Marmara yolundan Başakşehir’e doğru gidilen gişelerde artık ciddi trafik yükü oluşmaya başladı.
İnsanlar sırada beklerken çakar takma hakkı verilmiş araçlar, birden ışıldaklarını açıyor ve sıranın en önüne geçiyorlar.
Korunan şahısların yol güvenliğini sağlamak için verilen bu çakarların kötüye kullanımı durumunda geri alınmasını sağlayacak bir kabahatler listesi yok mu?
Yoksa da hazırlanması ve keyfi kullanımı gören vatandaşın şikâyeti için de bir telefon hattı oluşturulması şart.