
Cuma gecesi soluk soluğa geçti, Hamas’ın Trump’ın daha çok bir çerçeveyi andıran planına yanıtı, Trump’ın bu yanıtı “Hamas barışa hazır” diye kabul etmesi ve İsrail’e Gazze’yi bombalamayı durdurun talimatı vermesi, ABD ve İsrail medyasının bu gelişmeleri ABD Başkanı’nın egosunu tetiklemek adına “Kısmen kabul” diye sunmuş olması...

Tüm bunlar birkaç saat içerisinde yaşandı.
Bu sonuç bir anda ortaya çıkmadı.
Hikâyenin başlangıcı, MİT Başkanı Kalın’ın 30 Eylül’de Katar’a yaptığı uçuştan, New York’ta Trump’ın Arap ve Müslüman ülke liderleriyle yaptığı zirveden çok öncelere gidiyor.
★★★
Önce Ankara’nın yıllardır seslendirdiği “Filistin sorunu çözülmeden Ortadoğu’da kalıcı barış sağlanamaz” okumasını hatırlamamız lazım.
Bu okuma sır değil Cumhurbaşkanı Erdoğan, zaten bu okumayı defalarca seslendirdi.
Sır olan, Ankara’nın bu okumanın ardından neler yaptığı ve kalıcı barış için taraflara neler söylediği.
Konuya dair ilk bilgilere ulaştığım dönem Gazze’de İsrail’in soykırım adımlarının başında olduğu, MOSSAD’dan Türkiye’de de operasyon yapabilecekleri yolunda açıklamalar yaptığı dönemdi.

O dönem iki önemli gelişme yaşandı:
MİT Başkanı İbrahim Kalın, MOSSAD Başkanı’na telefon açıp Türkiye’de bir operasyon yapma fikrini akıllarından dahi geçirmemelerini söyledi.
Konu sadece bu telefon diplomasisiyle sınırlı kalmadı.
MİT, tüm gücüyle sahaya yüklendi, hem İsrail adına casusluk faaliyetinde bulunanlar yakalandı, hem de olası bir provokasyona girişmesi muhtemel tüm örgütler baskı altına alındı.
İkinci önemli gelişme Hamas’a verilen mesajlardı.
Burada çok önemli bir noktanın altını çizmem lazım, Türkiye, 7 Ekim’den önce de kalıcı barışa ulaşmak adına görüşmeler yapıyordu.
O görüşmelerde en fazla dile getirilen fikirlerden ikisi, Hamas’ın, silahlı kanadının Filistin polisine devri ve Ramallah ile ortak yönetim oluşturulması konusundaki planlamalardı.
Bu bilgiyi bu köşede birden çok kere yazdım, katıldığım televizyon programlarında da seslendirdim.
★★★
Asıl büyük sürprizi cuma gecesi, Hamas’ın açıklamasını gördüğümde yaşadım.
Hamas’ın, Trump’ın 20 maddelik planına ki aslında tam bir plan değil çerçeve metin demek daha doğru olur verdiği yanıtta masaya koydukları Türkiye’nin uzun zaman önce kalıcı barış adına önerdikleriyle büyük paralellik taşıyor.
Aslında sadece önerilen değil, Hamas’ın daha önceki metinlerinden farklı olan dil ve diplomasi becerisi de çok şey söylüyor.
Doha’da Mısır ve Suudi Arabistan’ın, Trump’ın taslağının aynen kabul edilmesi için Hamas’a baskı yaptığı bir ortamda, Türkiye, Katar ve Pakistan’ın ABD’nin de kabul edebileceği bir metni çıkarmada gösterdiği çaba önemlidir.
O metindeki barışa gidecek yol haritasında Ankara’nın okuma ve önerilerinin neredeyse aynen yer alması çok değerlidir.
★★★
Türkiye’nin bu konudaki rolünü hesap ederken dikkat etmemiz gereken bir paralellik daha var.
İletişim Başkanlığı’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump arasında yapılan görüşmeye dair yaptığı açıklamaya bir bakın.
O açıklamanın en temel iki maddesi ABD Başkanı Trump’ın açıklamasında da yer aldı.
İletişim Başkanlığı metninde Türkiye’nin barış arayışının sadece Gazze’yle sınırlı olmadığı, tüm bölgeyi kapsadığı vurgusu var, Trump da gelinen noktada sadece Gazze değil tüm bölge için barış sağlanabilir dedi.
Türkiye, İsrail’in bombardımanının barış arayışlarını güçleştirdiğini söyledi, Trump, İsrail’e bombalamayı durdurun dedi.
Belli ki Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Trump, Hamas’tan gelecek açıklamada ne olduğunu bilerek konuşmuşlar, belli ki, önümüzdeki dönemde barış takviminde Türkiye, daha fazla etkin olacak ama bunun nasıl olacağını, biz yaşandıktan sonra öğreneceğiz.
★★★
İsrail’in soykırımcı kabinesi, bu işi sulandırmak, Trump’a geri adım attırmak, kurulacak masayı devirip, sorumluluğu Hamas’a atmak adına tüm yolları ve provokasyonları deneyecektir, buna hiç şüphe yok.
Netanyahu “Suriye’de kiminle savaştığımı biliyorum” diye cümleler kuruyordu, İsrail’in 77 yıllık devlet aklı, Türkiye’nin neredeyse 5 bin yıldır var olan devlet aklı karşısında kaybetti, ABD Başkanı Trump, 4-5 saat önce demediğini bırakmadığı Hamas’ın barış istediğini tüm dünyaya açıkladı.
Şu an Akdeniz’de seyreden Özgürlük Filosu, depolarında tansiyon ilacı varsa bir gemiyi Gazze yerine Aşdod Limanı’na yönlendirmeli.
Netanyahu yaşamalı ki, soykırım yaptığı Gazze’den çekilme emrini versin, Filistin Devleti’nin kurulduğunu görsün ve yaptığı soykırımın hesabını hukuk önünde versin.