Grok neden çıldırdı?

13 Temmuz 2025

Doğruyu aramak. Binlerce yıldır insanlığın amacı. Bunun basit bir iş olmadığı gerçeği ile sonunda robotlar da yüzleşiyor. Doğruya ulaşmak; insan denen varlığın tüm karmaşıklığını, ön kabullerini ve içine hapsolduğu sosyal dinamikleri kavramayı gerektiriyor. Sınırsız veri ile eğitim gören ve onları akıldışı hızda işleyen bir yapay zekâ bunu başarabilir mi? 

Cevabı bilmiyorum. Ama “politik doğruculuktan” koparılıp Twitter’a salınan YZ modeli Grok’un ‘doğruyu arama’ macerasının çok şahane geçtiğini söylemek mümkün değil. Elon Musk’ın ayar çekerken ‘woke’unu çıkardığı Grok bir anda ABD’de acımasız bir Nazi’ye, Türkiye’de ise küfürbaz Haydo’ya dönüştü. Öyle ki ambalajı açılmamış Türkçe küfürleri Grok’tan öğrendik. 

Sonrasında evrensel bir IT çözümü olarak kapa-aç yapıldı. Grok rehabilitasyona çekildi. Ancak hemen akabinde Grok 4 ile ilgili bir başka skandal yaşanacaktı. Tartışmalı konularla ilgili sorular

Yazının Devamı

Spotify neden boykot ediliyor?

6 Temmuz 2025

Çoğumuzun hayatının göbeğinde olan Spotify bugünlerde yine tartışma konusu. Birçok sanatçı (müzisyenlerin emeğini sömürdüğü ve Joe Rogan gibi tiplere milyonlar akıttığı gibi nedenlerle) dönem dönem platformu boykot ediyor. (Sonra bazıları utana sıkıla geri dönüyor) Şimdilerde Spotify’ın başının ağrımasının nedeni ise CEO Daniel Ek’in yapay zekâlı bir silah firmasına 600 milyon dolarcık yatırım yapması.

Yoksa, kahve içerken dinlediğimiz ve bizi rahatlatan o melodi, başkalarının acılarıyla mı takas ediliyor?

Konunun ilgimi çeken 2 açısı var:

1.Bağımsız sanatçıların Spotify gibi dev bir yapıyı boykot etme şansı yok. Neil Young platformu terk ettiğinde rapçi Mike Eagle, “Neil Young’u seviyorum ama o çılgın yaşlı adamın hiçbir şekilde peşinden gitmeyeceğim” demiş ve ömürlüğünü yapmamış müzisyenlere uygun bir protesto imkanı olup olmadığını sormuştu. Şarkıcı Katie Pruitt de, “Ben de şarkılarımı Spotify’dan çekmek çok isterdim ama beş kuruşsuz halimle stream başına gelen

Yazının Devamı

Sağlık insanın üzerine yakışanı giymesidir

29 Haziran 2025

Akıllı saatler hayatımıza ilk girdiğinde (itiraf edeyim) ’faydası ve gerekliliği’ hakkında kafamda soru işaretleri vardı. Sonuçta adına saat denen aletin varoluş amacını (Pardon saat kaç hocam?) cebimizde durmadan titreyen bir başka ‘akıllı’ bize sağlayabilmekteydi. Hem prizlerdeki hem de içimizdeki şarjı emecek bir cihaza daha ihtiyaç var mıydı? 

Ancak akıllı saatler hızlıca rotayı yeniden hesapladı. Bize varlığından haberdar olmadığımız ihtiyaçlarımızı gösterdi. Bugün geldiğimiz noktada ‘giyilebilir teknoloji’ ürünleri kendisini günlük hayatımıza sürekli daha çok entegre etmekte. 

‘Fayda ve gereklilik ’konusundaki soru işaretleri de kan kaybediyor. Birkaç hafta önce yine bu köşede ‘parazitleştiği’ için kendisine laflar hazırladığım akıllı telefonların gidişatının aksine, akıllı giyilebilir cihazlar takıldığı beden için faydalı bir bakteri haline gelebilir. 

Biliyorsunuz; bu faydaların ilki motive olmaktı. Çıktığımız yürüyüşün ortasında akıllı saatin şarjının bitmesiyle

Yazının Devamı

Yapay zekâ ve can sıkıntısı

22 Haziran 2025

Canımızın sıkıldığı dönemleri hatırlıyor musunuz? Eskiden boş boş uzaklara baktığımız anlar vardı. Kendi beynimizle baş başa kalabiliyorduk.

“Can sıkıntısının” ne kadar büyük bir lüks olduğunu şimdilerde anlıyoruz.

Modern hayat bizi düşüncelerimizle yalnız bırakmıyor. Bu köşede daha önce bahsi geçen akıllı telefon adlı parazit, tuvalete bile peşimizden geliyor. Bir şeye kafa yormaya niyetlendiğimizde bildirimler zihnimizin sözünü kesiyor.

Buna ek olarak uzun süredir günlük bellek kullanımlarımızda “Google etkisi” mevcut. Arama motorunda kolaylıkla bulunabilecek bilgileri hafızada tutmayı bıraktık; onları nerede ve hangi anahtar kelimelerle bulacağımız verisini biriktirmeye başladık. Bir başka deyişle beynimizin dahili sabit diskleri, buluta giden kısayollara dönüştü. Bu dijital amnezi her ne kadar verimli görünse de tutmadığımız veriyi işleyememenin; derin anlama, eleştirel düşünme, entelektüel dayanıklılık gibi alanlarda bizi sığ bırakması uzun zamandır tartışılan bir konu.

Şimdiye kadar anlattıklarım uzun süredir yaşayageldiğimiz realite.

Yazının Devamı

Apple, Nokia olur mu?

15 Haziran 2025

Biliyorsunuz, bir şeyler kötü gitmeye başlayınca benim gibi “bardağın yarısı boş insanları” kötümserliklerini bir referans noktasına dayandırarak ölçme dürtüsüyle baş edemez. Bu bazen ülkeler olur, bazen de ürünler veya firmalar. The Economist dergisinde geçtiğimiz hafta çıkan bir yazıyı okurken de bu realite aklıma geldi. “Tim Cook Apple’ın Nokia’nın yoluna girmesini engelleyebilir mi?” başlıklı yazıyı benim zihnimin “Apple Nokia olur mu?” diye çevirmesi bununla doğrudan ilgili.2012 yılından bu yana teknoloji ile  

ilgili yazıyorum, Apple ile ilgili en sert eleştirileri yaptığımda dahi, aynı yazı genelde pek huyum olmayan bir iyimserlik içerirdi. Çünkü Apple’ı teknoloji tarihinde farklı bir yere koyan net gerçekler var: ‘Henüz ihtiyacımız olduğunu bilmediğimiz’ ürünleri hayatımıza sokması, rakiplerin çıkardığı ürünlerin/özelliklerin pazarını büyütmesi ve benzeri olmayan bir marka aidiyeti yaratması gibi. Ancak bugün Apple, iyimserliklerin

Yazının Devamı

Cep telefonu bir parazit mi?

8 Haziran 2025

Evet sevgili okurlar yine pazar pazar rahatsız edici bir dijital dönem analojisi ile karşınızdayım.

Evrim tarihi boyunca insanlık bit, pire, tenya gibi kan emici omurgasızlarla birlikte yaşlandı. Ancak modern çağın en büyük paraziti “üzerimize titreyen” akıllı telefonlar olabilir mi? Bunu ben değil evrimsel biyoloji üzerine çalışan bilim insanları Rachel Brown ve Robert Brooks söylüyor.

Yakın olan her organizma birbiriyle asalaklık ilişkisi kurmuyor. İki tarafın da kazandığı ilişkilere biyolojide mutualizm denmekte. (Bağırsağımızdaki faydalı bakterilere selam olsun) Ancak ilişkide fayda dengesi “ev sahibi” aleyhine azaldığında misafirlere artık “Sen parazitsin” diyoruz.

Akıllı telefonlar da hayatımıza girdiğinde bizimle gayet mutual ilişkiler kurdu. Fayda karşılıklıydı, hayatımız pratikleşti, cebimizde çevrimiçi bir bilgisayarla dolaşmanın ne zararı olabilirdi?

Ancak bu kazan-kazan dönem uzun sürmedi. Akıllı telefonlar hayatımıza daha çok entegre oldukça dinamik değişti. App ve telefonların yazılımları temel olarak teknoloji şirketlerine ve reklamcılara hizmet

Yazının Devamı

Küçük zaferler tuzağı!

1 Haziran 2025

Çok uzun zamandır kendimi ve çevremi şuna ikna etmeye çalışıyorum: İşler zorlaştığında küçük mutluluklara tutunmalıyız. Büyük hedeflerimiz tabii ki var ancak yerdeki hayal kırıklıklarına basmadan geçmeye çalışırken, küçük zaferlerin bizi ayakta tutması daha gerçekçi.  

Bu zaferler herkes için farklı olabilir. Evden çıkarken burnumuza gelen yasemin kokusu, almayı ertelediğiniz bir ürünün bir anda indirime girmesi, bateride bir türlü beceremediğiniz bir ritmi bir anda çalabilmeye başlamak, işyerinde ilk kez konuştuğunuz bir gencin vizyoner ve heyecanlı olduğunu fark etmek, birinin beklenmedik bir anda bambaşka bir bakış açısı katması, ağzına geleni söylediğin halde sana kırılmayacak dostların varlığı, sevdiğin insanların küçük zaferlerini seyretmek. 

Huzurlu bir hayatın hileleri 

Ancak her güzel şey gibi küçük zaferler de yanlış ellerde (insanlar) tehlikeli bir silaha dönüşebiliyor. Adına modern dediğimiz bir çağda hayatla baş etmenin minik tatlı hileleri, yaşamın her

Yazının Devamı

Yapay zekâlı arkadaşlar!

25 Mayıs 2025

Kimi zaman hayatımızın tam göbeğinde olan kavramlara yabancılaşabiliyoruz. Mesela arkadaşlık. Hangi noktada biri ile arkadaş olduğumuza ikna oluyoruz? İlişki tam olarak hangi şartları sağladığında karşımızdakine ‘dostum’ diyebiliyoruz? 

Arkadaşlık yeni bir mevzu değil, 2400 yıl önce de bu konuya kafa patlatanlar vardı. Mesela Aristo’ya göre arkadaşlıklar 3’e ayrılıyor. 

1 Karşılıklı çıkar sağlayan ilişkiler. Faydanın ömrü kadar sürüyor. 

2 Birlikte iyi vakit geçirilen arkadaşlıklar. Zevklerin ve şartların değişmesi ile bitiyor. 

3 Karşılıklı sevgi ve takdir içeren dostluklar. Bu arkadaşlar ucunda bir çıkar olmaksızın birbirlerinin iyiliğini istiyor. Aristo da gerçek bir arkadaşı ‘bir diğer benlik’ olarak tanımlayarak kişilerin kendi en iyi özelliklerini karşıdaki yansımada gördüğünü belirtiyor. 

Buradan iki farklı sonuca varmak mümkün: 

■ Aristo da hayatının bir noktasında dost kazığı yedi. 

■ Arkadaşlıklarla ilgili temel ilkeler zamana karşı oldukça dayanıklı. 

Yazının Devamı