
“Bu topraklarda yaşamak için nedenler var, / Bu toprak, toprakların anası / Başlangıçların anavatanı, bütün sonların anavatanı / Filistin olarak biliniyordu, / Sonsuza dek Filistin olarak bilinecek.”
İngiliz aktör Benedict Cumberbatch, Londra’da, “Filistin İçin Birlikte” organizasyonunda, sürgünde ölen Filistinli şair Mahmud Derviş’in yukarıdaki şiirini okudu. Her dizesi, kalabalıktan yükselen seslerle kesildi. Sanki herkes, konforlu Londra’dan değil de Gazze’nin göbeğinden haykırıyor gibiydi.
“Toprağım, vatanım, sen yaşamak için bir sebepsin” dizesine geldiğinde, sanki bir yumruk oturdu yüreğimize. Yaşama sebebi “vatanı”, dünyanın gözleri önünde çoluğun çocuğun öldürülme sebebi olmuştu, nasıl bir ters yüzse…
Derviş’in “Ben oradan geliyorum, anılarım var. / Doğdum, herkes gibi doğdum. / Bir annem var. / Ve bir evim var çok pencereli. / Kardeşlerim var, dostlarım var” dizeleriyle “herkes gibi”likleri vurgulanan Gazze’lilerin, “hiç kimse”leşmesi de ne ölümcül bir gerçek.
Şimdi orada, Gazze’de kapana sıkıştırılmış 400 bin insan var. Hepimiz gibi doğan, ailesi, evi olan, çocuk, bebek. Gidecek yerleri yok. Evleri yok. Yaralılar, hastane yok. Sığınacak kimseleri yok, herkes diğerinden daha zorda. Kaçıyorlar, kurtulamıyorlar. Ya oldukları yerde öldürülüyorlar ya da gittikleri yerde.
Sıcak evinde rahatça ölmekten başka isteği kalmamış yaşlı kadın, öyle bir acıyla sürüklüyor ki bedenini toprak yolda, adımlarıyla yazılmış bir ağıt sanki. İnsanlığın gördüğü en büyük katliamlardan biri, insan haklarının en geliştiği çağda yaşanıyor. Nasıl bir tezat.
Sanki Gazze halkı “hiç kimse.” Gazze ise “hiçbir yer.” Katlediliyorlar ve katleden cezalandırılmıyorsa, Gazze halkının “hiç kimse”liğinden. Vatanlarının turistik belde yapılması planlandığı gün, kendileri de çoktan inşaat hafriyatına dahil edilmişlerdi.
Dünyanın geri kalanı Gazze’nin başına gelenleri görüyor ama Gazze, dünyanın geri kalanının varlığını hissetmiyor. O zaman, Gazze’den bakınca dünyanın geri kalanı da “hiç kimse”leşiyor. Bu gerçek herkesi, kötücül saldırılar karşısında eşitlemiyor mu? Eşitliyor.
Üç cümlede Trump
Bir, Putin’e: “Beni hayal kırıklığına uğrattı.” (Duygusal)
İki, Tiktok’a: “Sayesinde seçimleri kazandım.” (Gerçekçi)
Üç, komedyen Kimmel’e: “Onun yaptığı işi, herkes yapabilir.” (Acımasız)
İletişim notları
Bir, uzun zamandır CHP kurultayları konuşuluyor. “İptal edilecek mi, edilmeyecek mi” tartışmalarından öteye yol gitmiyor. Halkla teşkilat, teşkilatla genel merkez arasındaki ilişkilere sıra gelmiyor. Öyle olunca sorunların da sonu gelmiyor.
İki, yeni Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Safi Arpaguş’un Mevlâna üzerine bilimsel çalışmaları çok önemli. Görevi süresince akademik çalışmalarındaki bulgularını iletişim diline de yansıtmasını, ortak değerleri öne çıkaran birleştirici bir işlev görmesini umuyorum.
Üç, Hükümetin spor politikası nedir? Adeta sınırsız bütçelerin konuşulduğu futbolda dökülüyoruz. Milli Takım 6, en pahalı yabancıların oynadığı Galatasaray 5 gol yiyor. Görece daha az bütçeli, daha az popüler spor alanlarında daha çok galibiyet kazanıyoruz.
AKLIMDA KALAN
Öğretmenlere telefon yasağı: MEB’in “öğretmenlerin sınıfta cep telefonu kullanmaması” genelgesi çok yerinde oldu. Maalesef sosyal medya salgını, öğretmenleri de kapsıyor. Ancak genelge tek başına yeterli değil. Okul ve Bakanlık yönetiminin de cep telefonunu bilgilendirme aracı olarak kullanmaması ve “veli WhatsApp grupları” uygulamalarını da düzenlemeye dahil etmesi gerekir. Ve elbette, mesai saat içerisinde cep telefonu kullanımı yasağı, dikkat gerektiren başka meslek gruplarını da içermelidir.