R.Hakan Kırkoğlu

R.Hakan Kırkoğlu

pembenar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Çoğu zaman, astrolojinin bir bilim dalı olarak kabul edilmesi gerektiği yönünde mesajlar alıyorum. Belki haklı olarak bu kişiler astrolojinin en azından matematiksel bir tabanı olduğunu ve astronomik verilere dayalı olarak açıklamalar yapılabileceğini ifade ediyorlar. Ancak astrolojinin günümüz düşünce sistemleri içinde bir bilim olmaktan çok bir okuma sanatı olduğunu söyleyebiliriz. Astroloji her ne kadar gezegenlerin hareketleri ile yakından ilişkili olarak gözükse de günümüz bilimsel anlayışında yer alan neden-sonuç ilişkisini maddi düzeyde ortaya koyamıyor. Bugün biliyoruz ki Mars’tan gelen bir ışının ya da dalganın insanı ve dünya olaylarını birebir ilişki içerisinde etkilemez.
Astroloji Rönesans döneminde zirveye ulaşmıştı. 1700’lerden önce pek çok üniversitede ayrı bir ders olarak okutuluyordu. Zira her tarihsel dönem kendi içindeki düşünüş tarzı ile evrene bakış açımızı ve doğru olarak kabul ettiğimiz düşünceleri şekillendirmekte. Rönesans’ın bakış açısı evrendeki her şeyin birbiri ile bir iletişim içerisinde olduğuna dayanıyordu ve bu nedenle, astroloji bu ilişkiler bütününü anlatan önemli bir açıklama aracı idi. Ancak klasik dönemde bu bağın koptuğunu, seküler bir anlayışın öne çıkarak fiziksel açıdan açıklanamayan fenomenlerin bilim dışın kaldığını biliyoruz. Astrolojinin eski çağlardan bu yana ortaya koyduğu kutsal olanla bağlantı günümüzün bilimsel anlayışının dışında.
Ancak astrolojiyi günümüz bilimsel modelleri ile açıklayamamamız onun geçerli olmadığını göstermez. Günümüzde yaygın olan görüş, bir şeyin doğru kabul edilebilmesi için ille de ‘bilimsel’ olması şartına bağlıymış gibi sunuluyor ve aradığımız şeyin sağlam olduğunu savunabilmek için bilimsel kelimesi sık sık kullanılıyor. 20’nci yüzyılda astrolojinin deneysel aşamada tekrar edilmesinin zorluğu kimi zaman istatistiki ispatlar yoluyla aşılmaya çalışılmış olsa da (Örneğin Gauquelin’in araştırmaları) bu yönde de önemli eksikler söz konusu. İstatistikler doğruları sunmaz, tekilden tümele giden evrensel kuralları ve bu kuralların fiziksel açıklamalarını sağlayamaz.
Halbuki astroloji bilimsel olmaktan çok kültürel bir olgu zira onu her uygarlığın içerisinde görmekteyiz. Bugün Çin’den Maya’ya, Kızılderililere kadar değişik coğrafyalarda değişik anlatım biçimlerinin, astroloji sistemlerinin geliştirilmiş olduğunu biliyoruz. Gerçek şu ki, astroloji içinde bulunulan kültüre dayalı olarak gelişmiş, son derece detaylı ve kendi içerisinde tutarlı bir sistem ve jargon oluşturmuş bir bilgi disiplini olarak ortaya çıkıyor. Astroloji sadece hesaplamaya dayanmıyor, onu okuyup yorumlayacak bir yorumcuyu da gerektiriyor. Bu nedenle, öznel ve objektif olmaktan çok kendi içerisinde bir açıklama gücü olan bir okuma yöntemi olarak görülmekte. Günümüzde insani bilimlerin tümü aslında farklı modeller içerisinde benzer okumalar yaparken, astrolojinin de daha ciddi ve samimi yaklaşımlara ihtiyacı var.