Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami KOHEN

YUNANİSTAN'ın AB ile bütünleşme yolunda attığı yeni adım, maalesef Türkiye'nin lehinde olmayan bir karşılaştırmayı gündeme getiriyor.
Yunanistan mali entegrasyon konusunda açıkladığı son kararla daha da "Avrupalılaşırken", Türkiye giderek AB'den uzaklaşıyor ve önde gelen bazı Avrupa ülkeleri ile de kavgalı durumuna düşüyor...
Yunanistan'ın Sosyalist PASOK hükümeti AB ile bütünleşmek için gereken ekonomik önlemleri uygulamaya koymak cesaretini gösterirken, bizde koalisyon hükümeti, siyasal ve ekonomik istikrarı sağlayacak reformları hayata geçiremiyor...
AB, Yunanistan'ı "şımarık çocuk" olarak saysa dahi, onu kendi bünyesi içinde görüyor ve zaman zaman kaprislerine de katlanıyor. Türkiye ise bir "outsider" olarak AB'yi fazla etkileyemiyor; ayrıca da (şimdi tekrar tartışmaya açılan rejim sorunu gibi konularla) dışarıya AB standartlarına uymayan bir ülke imajını yansıtıyor...
* * *
ASLINDA Yunanistan bugünkü hali ile, AB'nin "sondan birinci" üyesi durumundadır!
Bütçe açığı, borçları, enflasyon oranı gibi göstergeleri ile, Yunan ekonomisi radikal düzenlemelere muhtaçtır. Aksi halde Yunanistan Maastricht süreci içinde öngörülen hedeflere ulaşamaz ve partnerlerinin çok gerisinde kalır.
Bu hedeflerden biri de, gelecek yıl gerçekleşmesi beklenen Avrupa Para Birliği'ne (EMU) dahil olmaktır. Atina'nın bu sisteme 1999'da katılacak hali yoktur. Ama gayret gösterirse, bunu 2001 yılında gerçekleştirebilir.
Maastricht Anlaşması'na göre, bu noktaya ulaşabilmek için, en az 2 yıl önce, Avrupa Kur Mekanizması'na (ERM) girmek gerekiyor. Bunun yolu da, sistemin öngördüğü mali ve ekonomik önlemleri uygulamak ve ulusal paranın değerini, genel ERM mekanizmasının kriterlerine göre ayarlamaktır.
Ekonomist Yunan Başbakanı Kostas Simitis, ülkesini iki aşamada AB'nin tek para sistemine sokmayı aklına koymuştur. Bunun için ilk aşamada Atina'nın ERM'e dahil olması lazım.
PASOK hükümeti şimdi bu yönde kararlılığını ortaya koymuş bulunuyor. İlk iş olarak drahminin değerini aşağıya çekmek gerekiyordu. Bu, yüzde 14'lük bir devalüasyonla yapıldı. Ama "kur ayarı" yetmiyor. Bunu sabit kılmak ve ayrıca yapısal reformları gerçekleştirmek için, başka radikal önlemler de almak zorunlu. Simitis yönetiminin ilan ettiği kararlar arasında, başta dev telekomünikasyon şirketi OTE olmak üzere 11 büyük kamu firmasının ve 3 bankanın özelleştirilmesi, işçi - memur ücretlerinin dondurulması, kamu harcamalarının kısılması, sosyal güvenlik sisteminin değiştirilmesi de var.
Simitis ve ekibi, bu program sayesinde 2 yıl içinde Yunan ekonomisinin EMU kriterlerine ayak uyduracak hale geleceğini ve böylece AB'nin yeni parası EURO'ya geçebileceğini umuyor...
* * *
BUNDA ne kadar başarılı olacağı zamanla görülecek. Kuşkusuz bu reform programı, acı bir reçeteyi de içeriyor. Devalüasyon, başta ekonomiyi ve halkın bazı kesimlerini sarsacak. Halen yüzde 4.3 oranında seyreden enflasyonun yıl içinde yüzde 6.6'ya çıkması da olası. Bu arada ücretlerin dondurulması (veya en çok yüzde 2.5'luk bir zam yapılması) sendikaların hoşuna gitmeyecek. Bu yüzden sosyal huzursuzluklar da beklenebilir.
Ama Yunan hükümeti, halkını mutlaka bu yoldan geçmek gerektiği konusunda ikna edebilir ve yolun ucundaki ışığı gösterebilirse, başarılı olabilir. Yani Yunanistan planladığı gibi 2001 yılında ERM yolundan EMU'ya geçebilir ve diğer partnerlerinin arasına katılabilir...
Yunanistan'ın 2004 Olimpiyatları için şimdiden hazırlandığı da dikkate alınırsa, küreselleşme ve uluslararası camiada yerini almak konusunda önemli atılımlar gerçekleştirmekte olduğunu da kabul etmek gerekir...
Türkiye'nin Yunanistan'la sorunlarını ve ilişkilerini değerlendirirken bu faktörleri hesaba katmasında yarar var. Atina şimdi attığı adımların avantajını zamanla daha fazla kullanabilecektir. Aranın daha fazla açılmamasını, hatta aranın kapanmasını sağlamak da, bizim yöneticilerin yeteneğine ve basiretine bağlı...


Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr