‘İlkler’ hem iyi, hem çok kötüydü

31 Ekim 2012

Atatürk başta olmak üzere “Kurucu Babalarımız” tarafından temelleri oturtulan, ancak AKP’ye oy vermeyen “her iki kişiden birine” göre, yönü değiştirilmeye çalışılan Cumhuriyetimizin 89’uncu yılını bu kez farklı bir şekilde “idrak ettik.”
Gazetelerin flaş ifadesiyle bu yıl bir “ilkler” yılı oldu. Bunların bazıları olumlu, bazıları ise son derece olumsuzdu. Olumlu gelişmelerin başında, dini, inancı, siyasi eğilimi ne olursa olsun Çankaya Köşkü’ndeki Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunun bu kez herkese açılmış olması geliyor.
Önceki yıllarda yaşanan “burası benim, senin yerin değil” türünden saçma tartışmalara son verilmiş olmasında Cumhurbaşkanı Gül’ün sahip olduğuna her zaman inandığımız demokratik güdülerinin önemli rol oynadığı kesin.
Başta Emine Erdoğan olmak üzere, bu konuda daha önce haksızlığa uğramış olan başörtülü eşlerin de resepsiyonda hazır bulunmaları, ayrıca BDP’nin de davet edilip temsilci göndermesinin yanı sıra, isteyene içki ikram edilmiş olması, iç huzura bir nebze de olsa katkıda bulunacak gelişmelerdir.
Bunlar Türkiye için “normalleşme” belirtileridir, ancak ne yazık ki bu yılki Cumhuriyet Bayramımız aynı zamanda “anormalleşme” emareleri de taşıyordu.
Öz

Yazının Devamı

Haberi niçin ABD’li komutandan alıyoruz?

29 Ekim 2012

ABD basınından yansıyan ve tümüyle hatalı olmadığı anlaşılan bilgilerin yanı sıra, “suyun başındaki” ABD’li yetkililerin kritik konulardaki açıklamalarının Türkiye’nin resmi açıklamaları ile pek uyuşmadığını görüyoruz. AKP’nin tüm yumurtaları tek bir sepete koyduğu Suriye konusunda bu özellikle sırıtıyor.
ABD’nin Avrupa Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Mark Hertling’in son açıklamaları da bu türden. Geçen hafta Ankara’da temaslarda bulunan Hertling görüşlerini ülkesine döndükten sonra Washington’da bir konferansta açıkladı.
Hertling, Suriye’den Türkiye’ye düşen top mermileri hakkında, “Bu mermilerin Suriye güçlerinden mi, Türkiye’yi işin içine daha fazla dahil etmek için muhalif gruplardan mı yoksa, Suriye’deki PKK’dan mı geldiği noktasında kafa karışıklığı var” demiş.
Hertling’in sözleri, bu top mermilerinin Esad güçlerinden geldiğine dair bir algıyı oturtmaya çalışan hükümet açısından elbette ki sıkıntılı. Sonuçta TSK, nereden geldiği belli olmasa da, Esad güçlerine karşı “misillemede” bulunuyor.
Hertling, top merilerinin “Türkiye’yi işin içine daha fazla dahil etmek isteyenler tarafından atılmış olabileceğini” ima ettikten sonra, “NATO ülkelerinden hiçbir askerin

Yazının Devamı

Türkiye’nin berbat karneleri

27 Ekim 2012

Okul günlerimizden hatırlayalım. Eve kötü karne getirdik mi suç hiçbir zaman bizde olmazdı. “Önyargılı hoca taktı” veya “Sistem bozuk, onun için yeteneklerimizi görmeye yeterli değil” türünden bahanelerle sorumluluğu üzerimizden atmaya çalışırdık.
Son dönemde Türkiye eve tam anlamıyla felaket olan iki karne getirdi. Bunlar özellikle demokrasi açısından sınıfta kaldığımızı açıkça gözler önüne serdi. İlki bu yılki AB İzleme Raporu’ydu. Diğeri ise New York merkezli, Gazetecileri Koruma Komitesinin son Türkiye (CPJ) raporu.
Ülkemizde resmi ve gayri resmi kurumlarla işbirliği içinde toplanan nesnel verilere dayanılarak hazırlanan bu raporlar Türkiye’nin demokrasi ve temel haklar açısından ilerleyen değil, gerileyen bir ülke olduğunu tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
Bu arada AKP’nin, “demokrasi” ve “düşünce ile basın özgürlüğü” gibi evrensel kavramlara “nesnel” değil “öznel” anlamlar atfettiğini hükümetin söz konusu raporlara gösterdiği tepkilerden çıkarmak kolayca mümkün.
Son seçimlerde AKP’ye oy veren “her iki kişiden biri” bunu öyle algılıyor mu bilemeyiz, ancak, hükümetin yaptığı gibi, AB İzleme Raporu’nun altını çizdiği yapısal eksiklikleri “ciddiye almamak” ve bu

Yazının Devamı

İsrail diyalogda niçin ısrarlı?

24 Ekim 2012

İsrail Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Pinhas Avivi’nin bir grup Türk gazeteciye “önkoşulsuz diyaloğa” hazır olduklarını söylemesi Türkiye’de belli bir heyecan yarattı. Ankara’dan İsrail’e anında gelen, “Basın yoluyla diyaloğu kes ve Mavi Marmara ile ilgili koşullarımızı kabul et” şeklindeki sert tepki ise bu diyaloğun yakın zamanda mümkün olmadığını gösterdi.
İsrail’in nafile çabalarla diyalog kanalları açmaya çalışması yine de dikkat çekiyor. Bunu şu anda Türkiye’deki en rütbeli İsrailli diplomat olan Maslahatgüzar Nizar Amer’e sorduk. İsrail ile diplomatik ilişkimizi asgariye indirmiş olmamızdan dolayı genç yaşına rağmen beklenmedik şekilde kıdem kazanan Amer, Avivi’nin somut bir öneride bulunmadığını ve yeni bir şey söylemediğini belirtti.
Amer, “Yakın geçmişte benzeri çağrıların Başbakan Netanyahu ve Dışişleri Bakanı Lieberman’dan da geldiğine” işaret ederek, Ortadoğu’daki karmaşa ortamı düşünüldüğünde, İsrail’in Türkiye ile ortak çıkarlar ekseninde diyalog aramasının doğal olduğunu kaydederek İsrail’in “ulusal çıkarlarının” bunu gerektirdiğini söyledi.
Amer daha fazla detaya girmekten çekinirken, yokladığımız diplomatik kaynaklar, iki ülkenin özellikle

Yazının Devamı

Ortadoğu giderek ısınıyor

22 Ekim 2012

Lübnan’da Sünni kökenli istihbarat şeflerinden Wissam el Hassan’ı öldüren saldırı, kontrol edilemezse Suriye’deki mezhepsel iç savaşın nasıl yayılacağını gösteriyor. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Yemen yolunda el Hassan için “Lübnan’da bir denge unsuruydu ve ölümü Sünni kesimde olağanüstü tepki yaratacaktır” demesi ise manidardı.
“Bu olay Lübnan’ı karıştırabilir” gibi “nötr” bir ifade kullanabilecek iken “Sünni kesime” referansta bulunması dikkat çekiciydi. Bu sözlerde bir tespitten çok bir temenni mi yatıyor, artık bunu okurun takdirini bırakıyoruz.
Ancak Esad’a destek veren ve el Hassan suikastının faili olmasından şüphe edilen Lübnan Hizbullah’ının bu sözlerden kendince bir anlam çıkaracağı kesin. Mezhepsel dayanışmanın arttığı Ortadoğu’daki gelişmelerin Türkiye için tehlikeli boyutlar kazanmasıyla, Ankara-Washington hattındaki askeri eşgüdümün derinleşmekte olduğunu ise yine önde gelen bir ABD gazetesinden öğreniyoruz.

ABD ile askeri işbirliği artıyor
Washington Post, önceki gün, isim vermeden “yetkililer”e dayandırarak, iki ülkenin Suriye’de uçuşa yasak bölge için çalıştıklarını açıklamakla kalmadı, Ankara’ya indirilen Suriye uçağı için istihbaratın ABD’den

Yazının Devamı

Diplomaside hayal gücünün önemi

20 Ekim 2012

Dış politika açısından “vizyon” önemlidir. Ancak hayal gücü de önemlidir. Vizyon, özü itibariyle sabit odaklı olup belli hedefleri kollar. Başarılı olunursa ortaya önemli sonuçlar çıkabilir.
Ancak uluslararası ilişkilerdeki belirsizlikler nedeniyle başarı şansı kesin değildir. Bu nedenle hayal gücüne dayalı esnekliğe de önemli rol düşüyor. Büyük krizleri sonlandıran da çoğu kez bu çerçevede üretilen diplomatik formüller oluyor.
Türkiye hem Beşar el Esad ile “flört” ettiği dönemde, hem de Şam rejimi ile girdiği kavgada kendi vizyonuna göre hareket etti. Önce “komşularla sıfır sorun” daha sonra “insani değerler” dedi.
Ancak her iki durumda da evdeki hesap çarşıya uymadı. Bölgenin gerçekleri ve hesaba katılmayan dengeleri, planları bozarak Türkiye’yi ciddi açmazlarla karşı karşıya bıraktı. Bu nedenle Ankara için esnek davranarak krize hayal gücüne dayalı yeni çözümler üretmeye çalışmaktan başka çare kalmadı.
Başbakan Erdoğan’ın İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad ile Bakü’de yaptığı ve planlı olmasa da olumlu sonuçlar verdiği anlaşılan görüşmeden de bu çıktı.
Erdoğan’ın görüşme sonrasındaki açıklamalarında, Ankara’nın Suriye politikasında ciddi bir rötuşa gitmeye

Yazının Devamı

Daha fazla mülteciye hazırlanalım

17 Ekim 2012

Suriyeli mültecilerde ‘psikolojik’ 100 bin sınırının aşılması, Suriye topraklarında bir tampon bölge kurulmasını tekrar gündeme getirdi. Bu bölgenin sadece mültecilere değil, Türkiye’ye de yarayacağı kesin. Zira mülteci akınını önlemenin ötesinde, gelmiş olan mültecilere de gidecek güvenli bir yer sağlamış olacak.
Ancak bu tür bir tampon bölge Esad rejimince “işgal” olarak görülecektir. Bu nedenle de havadan ve karadan korunması gerekecektir. İlk sıkıntı da burada başlıyor, zira ne Batı’da, ne de bölgede bu tür bir askeri maceraya girmek isteyen tek bir ülke yok.
ABD’deki Lehigh Üniversitesi profesörlerinden İstanbul doğumlu Henri Barkey, Radikal’de önceki gün yayımlanan söyleşisinde, ülkesinin tecrübelerine de dayanarak, bu konuda çarpıcı tespitlerde bulunmuş.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Ortadoğu uzmanı olarak da çalışmış olan Barkey, İsrail ile uzun düşmanlığı nedeniyle en modern teçhizatla donatılmış olan Suriye hava savunma sistemlerine işaret etmiş. Suriye’nin bu sayede geçmişte Amerikan uçaklarını düşürdüğünü de itiraf etmiş.
Barkey, bu nedenle tampon bölge konusunda, “ABD olarak istemiyoruz... Obama seçilirse kesinlikle yapmayacak. Romney seçilirse de çok küçük

Yazının Devamı

AB ve zor yoldan öğrenme huyumuz

15 Ekim 2012

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin AB’nin perspektifine güçlü destek vermeye ve hükümete bu konuda önemli telkinlerde bulunmaya devam ediyor. Bunun son örneğini TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmada gördük. Gül’ün bu tavrı kuşkusuz geleceğe dönük gerçekçi değerlendirmelere dayanıyor.
Doğrudur, AB bugün kriz içinde. Türkiye’yi dışlayıcı tavırlar ise inkâr edilemez. Nobel Barış Ödülü’nün AB’ye böyle bir anda verilmesi de zaten manidar. Sonuçta bu ödül genellikle baskı altında olan veya zorda olan kişilere veya kurumlara teşvik amacıyla veriliyor.
Ancak AB, yaşanan tüm zorluklara rağmen, yapısal reformlar sayesinde sonunda toparlayacaktır. Hem kıta olarak Avrupa için, hem de münferit Avrupa ülkeleri için, birçok nesnel nedenden dolayı, AB’den başka seçenek de yok.
Avrupa’nın aşırı sağcı partileri AB karşıtlığıyla şu sıralarda belli ölçülerde siyasi prim yapsalar da, uzun vadede kaybetmeye mahkzm oldukları ortada. Nitekim, Hollandalı ırkçı ve AB karşıtı Geert Wilders’in popülist “Özgürlük Partisi” bile eylülde yapılan seçimlerde ciddi kayıplara uğradı.
Yunanistan’da bile, aklıselim hiç kimse kurtuluşun AB’den çıkmakta olduğunu düşünmüyor bugün. Atina’da AB bayrakları

Yazının Devamı