Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Paris’te yaşayan yönetmen-gazeteci Bülent Gündüz, Uludere faciasının filmini çekmiş.
Filmin adı insanın yüzüne çarpıyor:
Roboski Mon Amour.
Fakültedeyken, sinema dersinin hafızalarımıza kazıdığı başyapıtlardan biriydi Hiroşima Mon Amour.
Fransız yönetmen Alain Resnais’in filmini uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Bilenler iyi bilir.
2. Dünya Savaşı yıllarında aşık olduğu Alman askerini kaybettikten sonra kendinden ve dünyadan soyutlanan Fransız Elle, (Emmanuel Riva) 1959’da barış temalı bir film çekmek için Hiroşima’ya gider ve burada Japon mimar Lui’ye (Eici Okada) aşık olur.
Film; en sade gerçeklikleri, karmaşık bir yapıda, geri dönüşlerle yansıtır.
Düşmanına aşık olmak, sonra beklenmedik bir başka aşka tutulmak, öldürmenin, yok etmenin en kolay, en sıradan halleri. Uzak şehirler, yakın insanlar, kendinden nefret etmenin, varlığını aşağılamanın dayanılmaz hafifliği.
Bütün bu olup bitenlerin ana teması düşman kardeşler gibidir:
Unutmak ve unutamamak.
Filmin en çarpıcı repliklerinden biri sonundadır:
“Bak seni nasıl unutuyorum. Bak seni nasıl unutuyorum Hiroşima.”
Sevgiliye söylenen bu söz aslında seyirciye sorulan soruların özeti gibidir:
Atom bombasıyla yakılan-yıkılan insanlık senin için ne ifade ediyor? Bunu unutabilecek misin? “Unutmuyorum” derken gerçekten unutmuyor musun?
Bülent Gündüz filmine çarpıcı bir isim bulmuş. “Roboski Sevgilim” demiş.

İtiraz neye yarayacak?
Uludere’de sönen hayatlar, orta metrajlı bir filme esin kaynağı. Davadaki gelişmeler ise belgesellere konu olmaya aday.
Malum; Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 17 ay boyunca “terör veya örgütlü suç” kuşkusuyla yürüttüğü soruşturmayı görevsizlik kararıyla, kimsenin ifadesini almaya gerek görmeden Genelkurmay Askeri Savcılığı’na havale etmişti.
Savcılığa göre yapılan değerlendirme hatasıydı. Suç; taksirle ölüm ve görevi kötüye kullanma.
Şimdi, görevsizlik kararına avukatlar tarafından yapılan itiraz Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca reddedildi. Gerekçe; suçtan zarar görenlerin görevsizlik kararına itirazda bulunamayacağı.
Başsavcılık, yasa gereği, suçtan zarar görenlerin sadece, “kovuşturmaya yer olmadığına” dair kararlara itiraz hakkı olduğunu hatırlatmış.
Uludereli ailelerin avukatlarından Emin Aktar, savcılığın böyle bir karar vermemesi için itiraz dilekçelerine örnekler koyduklarını ve karara yeniden itiraz edeceklerini söylemiş.

Bu hesap dökülmeden
Akil adamların raporları gösteriyor ki, çözüm sürecinin niye kendisine sorulduğunu anlamaya çalışan yurdum insanı, “madem sordunuz söyleyeyim” diyerek, hep aynı şeye işaret ediyor. Doğudan, batıdan, kuzeyden, güneyden, merkezden ve herkesten gelen talep aynı. Daha çok demokrasi, daha özgürlükçü bir anayasa.
Demokrasi her şeyden önce hesap sorabilme-hesap verme üzerine kurulu değil mi?
Peki Uludere’nin hesabını Türkiye’nin önüne dökmeden bu işler nasıl olacak?
Öyle olacak işte.
Filmin sonundaki gibi:
“Bak seni nasıl unutuyorum Hiroşima.”
Muhammet Encü, Erkan Encü, Orhan Encü daha 14’ten gün alıyorlardı.
Çocuklar; davanız bitmeden filminiz çekildi, haberiniz olsun.