Haberin Devamı

AKP ile MHP arasındaki kavganın üslubu çok çirkin... Taraflardan birinin dili öbüründen daha düzeyli değil.
Daha vahimi, bu kaba üslup tarafların sözlerindeki ‘doğru’ların bile üstünü kapatarak kör bir kutuplaşma yaratıyor.
CHP üslubunu o kadar bozmuyor ama o da ‘gerilim siyaseti’ yapıyor, meselenin özüne dokunmuyor.
Nedir meselenin özü?
Seksen yıldır çözülememiş bir sorun! Son çeyrek asırda 5 bin şehit verdik, 30 bin PKK’lı öldürüldü ama dağa çıkmalar bitmiyor! Çünkü tabandaki etnik milliyetçi potansiyel dağa çıkmaları besliyor...
Bu potansiyelin tansiyonu nasıl düşürülür? Taban nasıl daraltılır?
Meselenin özü budur.
CHP ve MHP de bu konuda bir şeyler söylemeli, değil mi?
AKP elbette yanlış yapıyor olabilir, ama muhalefetin de askeri mücadelenin yanında neler yapılması gerektiğini söylemesine ihtiyaç yok mu?

Ve Türk Ocakları

Türk Ocakları, Türk milliyetçiliği düşüncesinin yüz yıllık kültürel kuruluşudur. Tarihi bir birikimin ve tecrübenin mirasçısıdır.
1931’de, diğer bağımsız kuruluşlarla birlikte kapatıldı; keşke kapatılmasaydı.
Ziya Gökalp mektebinden gelir Türk Ocakları...
Cumhuriyetin ilk yıllarında Kürtler hakkında araştırma yaptırmış bir kuruluştur.
Siyasi hırsı olmadığı için soğukkanlı düşünebilecek bir konumdadır.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın görüşme isteğini, Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri Gürgür olgunlukla kabul etti; 1.5 saat gibi uzun bir süre görüştüler.
Süreci sağduyu ve olgunlukla götüren Beşir Atalay, Ocaklar’a yabancı birisi değildir zaten.
Sonunda ikisi de problemin ciddiyetine uygun ağırbaşlılıkta açıklamalar yaptılar.
Gürgür bir de 5 sayfalık rapor verdi Atalay’a.

Raporun içeriği

Türk Ocakları’nın Bakan’a verdiği rapor, her şeyden önce bir gerçeği vurguluyor:
“Ortada çok zor bir problemin bulunduğu ve çözümünün kolay olmadığı açıktır!”
Gerçekten, etnik milliyetçiliğin nasıl güçlü ve provokatif bir hissiyat olduğunu herkesten önce Türk milliyetçilerinin anlaması, ona göre düşünüp taşınması gerekmez mi?
Rapor, istatistiki verilere dayalı olarak “sosyolojik görünüm”ü anlatıyor; iç içe geçmişliğin tablosunu veriyor. “Jakoben devlet” uygulamalarının “tüm ülkede olduğu gibi Güneydoğu’da da huzursuzluk ve tepkilere yol açtığını” anlatıyor; 12 Eylül rejiminin vahim rolünü hatırlatıyor.
Çözüm bahsinde “PKK-DTP sözcüleriyle neoliberal-demokrat çevrelerin demokratik açılımdan söz ederken meseleye tümüyle etnik açıdan bakmalarını” eleştiriyor.
Üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümlerinin açılmasını yanlış buluyor, “Kürt Araştırma Enstitüsü açılabilir” diyor.
Elbette ulus devlet ve üniter devlet kavramlarının hayati önemini vurguluyor. Rapordaki şu satırların altını çiziyorum:
“Modern ulus devlet anlayışı ve liberal demokrasi, bireysel özgürlüklerin önünü kapatmaz; tam tersine, bireysel kültürel özgürlükleri genişletir, kalitesini artırır. Bütün çağdaş demokratik toplumlarda birlikte yaşamayı sağlayan üst ortak kimlik vardır. Ancak bunun dışında ikincil kimlik özelliklerine sahiplenilmesi, yaşanılması doğaldır.”
Rapor, CHP ve MHP’nin de katılımıyla bir “devlet planı” hazırlanmasını öneriyor. Haklı, ama nasıl olacak bu?!
Aklın yolu belli: Dalaşmadan düşünmek, bağırmadan konuşmak.
AKP, MHP ve CHP; bunu bari yapamaz mısınız?