Yazarlar Tek kitaplıdan korkulur!

Tek kitaplıdan korkulur!

29.12.1996 - 00:00 | Son Güncellenme:

Oktay Akbal

Tek kitaplıdan korkulur

"BİR kitapta her şeyi bulan, bütün kitapların düşmanıdır. Okumadığı bir kitabın halka zararlı olacağını söyleyenlerden daha aşağılık insan olur mu?"
Vedat Günyol, Sabahattin Eyuboğlu'nun böyle söylediğini yazıyor.
"Bir tek kitaba (hele çağın çok çok gerisinde kalmış bir kitaba) bağlanıp kalmak düşünce ve duyguları bir yerde dondurmak, ışıklı dünyaya kapılarını kapamak, kendi içinde çürüyüp gitmek demektir."
Akşamları odama çekilirken kitaplığından iki üç romanı, şiiri, denemeyi aldığımı gören büyükbabam bir gün:
"Sen hiçbir zaman korkulacak bir insan olamazsın. Bakıyorum odana çekilirken koltuğunun altında birçok kitap var. Tek kitabı olanlardan korkulur. Öyleleri, yaşamda ön yerlere gelir" demişti.
Bu sözü hiç unutmadım. Tek kitapların, tek bir kitabın etkisinden yaşam boyu kendilerine kurtaramayanların, belli bir süre başarılı olsalar da, sonuçta sıkıntılı, üzüntülü durumlara düştüklerini gördüm.
Yıllar önce bir okur sormuştu: "Bizim köyün kitaplığına bakanlıktan, başka yayınevlerinden kitaplar geliyor. Hangisini okuyacağımızı bilemiyoruz. İçlerinde bize zarar verecek olanları da vardır. Ya böyle zararlı bir kitabın etkisinde kalırsak, o kitap bizi yanlış yollara iterse..."
Kitap korkusu bugünün işi değil. Yüzyıllardır sürüp gelmiş bir olay. Ortaçağdan yirminci yüzyılın ortasına hatta bugünlere dek toplumlar zaman zaman kitap korkusundan kendilerini kurtaramamıştır. Hitlercilerin, Thomas Mann'ları, Zweig'ları, Romasque'ları, kendi kafalarına uymayan nice değerli bilim ve sanat yapıtlarını kent meydanlarında yaktıklarını unutabilir miyiz? Bırakın o kadar uzağa gitmeyi, kendi ülkemizde, 12 Mart'larda, 12 Eylül'lerde evleri basarak kitap toplatıp insanları süründürme olaylarını hep yaşamadık mı?
Her akşam TV ekranlarında birtakım kitapların "suç kanıtı" olarak gösterildiği günlerde yaşananlar daha anı bile olmadı? Bir emekli subay arkadaşım öylesine korkmuştu ki, bilimsel kitapları bir torbaya doldurup mahallesindeki yıkık bir medresenin avlusuna atmıştı. Bir başkası da, hem de yüksek bir öğretmen, Mao ile, Marx'la ilgili yapıtları sobasında yakmıştı. Kimi denize attı, kimi toprağa gömdü! Evinde kitaplık bulundurmak nerdeyse suçlu sayılmanın, daha beteri vatan düşmanı bilinmenin kanıtı sayılır olmuştu.
Bütün bunlar kitap düşmanlığının sonucudur. Biraz da tek kitaba bağlanmanın, tek kitapta yazılanlara körükörüne bağlanmanın... Toplumları karanlıklara sürüklemenin yoludur tek kitaba bağlılık, bilmediği, okumadığı, anlamadığı kitaplara düşman olup, varsa yoksa tek yanlı, tek yönlü bir tutuma kendini bağlamak...
Hep merak ederim, ülkenin sorumluluğunu üstlenmiş politikacılarımızın evlerindeki kitapları, kitaplıkları? Örneğin Çiller Hanım'ların yalıdaki kitaplıkta acaba edebiyatla, sanatla, genel kültürle ilgili Türkçe, İngilizce kaç kitap vardır? Varsa da, ev sahipleri bunları okumuşlar mıdır? Erbakan'dan Kazan'a konuyu yaygınlaştırdık mı iş sarpa sarar! Kuşkusuz çağın gerisindeki bir düzene gönül verenler bin yıl önceki yaşam koşullarını bugünlere uygulamak isteyenler ne diye roman, öykü, şiir ya da bir kültür, bir bilim kitabı okusun? Onların bir "tek" kitabı var, yetmez mi?
Zaman zaman büyükbabamın sözünü anımsıyorum: "Sen korkulacak bir insan olamazsın, çok kitap okuyorsun, tek kitaplılardır toplumlarda etkin olan" demişti. Öyle de oldu! Korkulur bir kişi olmayı neden isteyeyim? Ben dünyası, insanları, toplumları anlamaya çalıştım, sevdiğim sevmediğim, katıldığım katılmadığım pek çok kitabı okuya okuya.. Bir kitabın verdiğini bir başka kitapla perçinleyerek ya da ondan vazgeçerek! Kısacası değişik kitapların verdiği etkilerden bir sentez yaparak.
Bir Yunan bilgesi "Ben bir tek kitap okuyandan korkarım" demiş. Günyol bu sözü andıktan sonra ekliyor:
"... gerçekten bir tek kitap okuyandan korkulur, hele o kitap, gelmiş geçmiş çağları bir potada eritip ilerilere el uzatırsa...