Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Tunca BENGİN

       Çadırkent değil mezarkent ... Depremzede yanma ve donma tehdidiyle çaresiz. Sentetik kumaş ve muşambadan yapma çadırlar tüp sobaların sıcağına dayanmıyor. Bir hafta içinde kavrulan bebek sayısı iki... Arife bebekten sonra şimdi de 2 aylık Suzan bebek... Soğuk, bakımsızlık, pislikten Düzce ve Kaynaşlı'daki çocuklar arasında kanlı ishal ve solunum enfeksiyonları başlamış. Daha da ayıbı, devlet hastaneleri tedavi için bölgeden getirilen çocuklardan para alıyor (Ankara Numune Hastanesi hariç). Yuh olsun... Hani parasızdı. Hem de üniversite ve özel hastaneler dahil. Hükümet 17 Ağustos sonrası geç de olsa yayımladığı genelgede böyle demiyor muydu?.. Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhi Şirin, 'İstanbul'a getirdiğimiz her çocuğun tedavi ücretini ödedik. Hem de elimizde muhtardan kağıt olmasına rağmen' diyor. Gerçekten ayıp ve yazık...
       Şirin, Düzce ve Kaynaşlı'da 25 bin çocuk olduğunu söylüyor. Hamile kadınların, yeni doğmuş bebeklerin gözardı edildiğini anlatıyor. Bakan Osman Durmuş'un aksine bölgede çok ciddi sağlık sorunları olduğunu savunan Şirin, şunları söylüyor:
       "Bakan Bey televizyondan değil, gelsin bizim yanımızdan söylesin. Hastaneler parasız bakmıyor. Neymiş efendim, Ankara'ya götürülmesi gerekiyormuş. Garibanın İstanbul'da yakını varsa Ankara'ya nasıl gidecek? Depremzedeye ücretsiz bakım illa göçük altında kaldı diye mi yapılacak? Özellikle çocuklar kriz hali yaşıyorlar. Pazar günü bölgede tarama yaptık. Kanlı ishal oranı yüzde 15, solunum enfeksiyonu 30 - 35 civarında. Soğuk ve ortamın hijyenik olmamasından kaynaklanıyor. Bölgede uyuz başlamış."

Ne yapılacak

       Çocukların mumla oyun değil ısınmaya çalıştığını belirten Vakıf Başkanı, tüplü sobaların büyük tehdit oluşturduğunu vurguluyor. 'Çadırı ısıtmak zor, o nedenle soba çok açılarak yakılıyor. Sentetik kumaşlar anında tutuşuyor' diyor. Peki ne olacak? Yanarak ölümler birbirini mi izleyecek? Şirin, yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:
       "Öncelikle bölgedeki çocuklar yaş gruplarına göre sınıflandırılmalı. Bebekler anneleriyle birlikte ısıtılmış hangar çadırlarda barındırılmalı. 3 - 6 yaşlara yönelik çadır kreşler oluşturulmalı. Her iki çadırlarda da aileler nöbetleşe beklemeli. Okul çağındaki çocuklar için de demir ranzalar bulunan büyük çadırlar kurulmalı. Aynı şey, yaşlılar için de geçerli.
       Ayrıca bu çocuklar ülke genelindeki devlet yatılı okullarına bir an önce yerleştirilmeli. 11 bin kontenjan ayırdık dediler. Daha bir çocuk bile gitmedi. Sadece 34 çocuk Çocuk Esirgeme Kurumu'na yerleştirildi. O da önceki depremden.
       Unicef'in çadırları boş duruyor. İçlerinde tek bir ranza yok, kanepe yok. Çünkü heyecanları yok. İzmit, Yalova'daki bu hangar çadırlar Düzce'ye kaydırılamaz mı? Hani dünya çocukları için bir şeyler yapacaktık?"

Balinalara koruma

       Devlet, Düzce, Kaynaşlı'daki kavrulan bebekleri seyrederken, eloğlu Akdeniz'de balinalar için koruma alanı oluşturuyor. İtalya, Fransa ve Monako Çevre Bakanları Roma'da bu amaca yönelik bir protokol imzalamış. Ve bu anlaşma Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF)'nın yürüttüğü kampanya kapsamında dünyaya verilen bir armağan olarak kabul ediliyor.
       Buna göre; Monako, Fransa'nın Cote d'Azur, İtalya'nın Ligurian kıyıları ile Sardinya ve Korsika adaları arasında kalan 84 bin metrekarelik (İsviçre'nin iki katı büyüklüğünde) bölgede balina ve yunuslar için sığınak amaçlanıyor. Anlaşmaya taraf olan ülkeler deniz ve kara kaynaklı kirliliğe karşı çalışma vaat ediyorlar. Daha da açığı yaz aylarında artan açık deniz yarışmaları, deniz trafiği, düzensiz turizm faaliyetleri ve açık deniz balıkçılığına sınırlamayı okeyliyorlar. WWF Akdeniz Programı Müdürü Leonardo Lacerda 'Sığınağın oluşturulması çevre koruma çalışmalarındaki işbirliği açısından büyük başarı' diyor.



Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr