Çevresel şartlar, beslenme, stres, yaşamsal koşullar, meslek, sosyal ilişkiler, uyku vb. gibi epigenetik durumları etkileyen faktörler iyileşme mekanizmasını bozuyor. Yaşlanma doku bozulmasına yol açan yıpratıcı (dejeneratif) bir süreçtir. 5 gün önce yayınlanan bu çalışmada epigenetik faktörlerin vücut mekanizması üzerinde etkisi olduğu gösterilmiştir. İyileşme mekanizmasını bozan etkenler epigenetik faktörlerin olumsuz birikimleri olduğu söylenmiştir. Epigenetik sistemi bozan etkenler ne kadar fazla ve birikmiş ise yıpranma o kadar yüksek olur. Bunlarla birlikte epigenetik gürültüde ki birikim sinir sistemininde tekrar yenilenme ve iyileşme gücünü olumsuz etkilemektir. Sonuç olarak; Yorum: Beslenme, sosyal çevre, hareket, uyku, yaşamsal koşullar vb. Epigenetik yapıyı etkileyen unsurlar düzeltilmediği takdirde kalıcı bir iyileşme sağlanamaz. Uzm. Fzt. Ahmet Burak Sezgin Referans PMID: 33268865
Yeni koronavirüs hastalığı 2019 (COVID-19), küresel olarak tüm insanlarda fiziksel aktivitede büyük bir etkiye sahip görünüyor. Pandemi, Dünya çapında birçok insanı evde kalmaya zorladı.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ),
-6-17 yaşındaki kişiler için 60 dakika / gün orta-şiddetli fiziksel aktivite (serbest olarak)
-Yetişkinler ve yaşlılar için 75 dakika / hafta şiddetli Sporcular için ise; 150 dakika / hafta orta derecede fiziksel aktivite önermektedir. Egzersiz modelleri olarak ise; sırasıyla kas ve kemik güçlendirme egzersizleri yapılabilir.
Bisiklet sürme, yürüyüş, aerobik egzersizler etkilidir. Vücut ağırlığı ile yapılan güçlendirme egzersizleri, dans ve bireyi aktif tutacak video oyunları ile evde aktif kalmak pratik birkaç örnek olabilir.
Egzersiz; COVID-19’un zararlı fiziksel ve zihinsel yan etkilerini önlemeye yardımcı olabilir.
Egzersiz kişinin doğal bağışıklığını geliştirir ve viral enfeksiyonlara karşı koruma sağlar. Ayrıca sosyal izolasyona bağlı olarak gelişen stres, anksiyete ve hareketsizlik gibi izolasyonun olumsuz etkilerini hafifletir.
SARS-CoV-2'nin insan vücudunda ki davranışı hala tam olarak anlaşılmadığından ve çoğu insan beslenme, psikolojik yüklenim, stres artışı gibi bağışıklığı zorlayıcı ortamlarla sınırlı olduğundan, egzersizin aşırı yoğunluklarda ve zorlayıcı hacimlerde yapılması tavsiye edilmeyebilir.
D vitamini, sağlık için kesinlikle gereklidir. Güneş ışığı vitamini olarak da bilinir, güneş ışığına maruz kaldığında cildinizde üretilir. Buna rağmen D vitamini eksikliği Dünyadaki en yaygın besin eksikliklerinden biridir. ABD'deki yetişkin nüfusun% 42'sinde düşük D vitamini seviyesi vardır ve bu da çeşitli sağlık sorunlarının başlıca nedeni olabilmektedir.
D VİTAMİNİ NEDİR?
D vitamini vücutta steroid hormon gibi işlev gören önemli ve yağda çözünen bir vitamindir. 300’den fazla rahatsızlığın kaynağı olarak yorumlanmaktadır. Covid-19 ile mücadelede adını sıkça duyduğumuz vitaminlerin başında gelmektedir. Bizlerin fizyoterapist olarak kas-iskelet sistemi problemlerinin rehabilitasyonu konusunda da en çok önem verdiği vitaminlerdendir.
Besinlerde iki çeşit D vitamini vardır;
-D2 Vitamini (ergokalsiferol): Bu D vitamini bazı mantarlarda bulunur.
-D3 Vitamini (kolekalsiferol): Yağlı balıklarda, balık karaciğer yağında ve yumurta sarısında bulunan türlerdir. D3 vitamini her iki türden daha güçlüdür.
Aynı zamanda Güneş ışığına uygun zaman ve durumlarda maruz kalındığında ciltte var olan D vitamini reseptörleri aracılığıyla vücutta depolanmaya başlar. Güneşten gelen sağlıklı UV ışınlarına maruz kalındığında, cildinizde de büyük miktalarlarda D vitamini üretilebilir. Yaz mevsiminde bu oran en yüksek seviyelerdedir. Fazla D vitamini daha sonra kullanılmak üzere vücut yağında depolanabilir.
Vücudumuzda ki her hücrede, D vitamini için bir reseptör vardır. Bu reseptörler bu vitaminlerin açığa çıkmasını sağlayarak, kemik sağlığı, bağışıklık sistemi işlevi ve kansere karşı koruma dahil olmak üzere birçok işlemde rol oynar.
BEL AĞRISI NEDEN OLUR?
Kronik bel ağrısı yada omurga ağrısı; bel bölgesinde en az 3 ay süren ve devam eden sürekli ağrılı bir sendrom olarak ifade edilebilir. Kronik Bel Ağrısı; Dünya genelinde kişilerin hayat kalitesini bozan ve ekonomik olarak etkileyen problemler sıralamasında 2. Sırada gelmektedir. Özellikle yetişkin bireylerde kronik bel ağrılı hasta sayısı oranı son 10 yılda %100 oranında artmıştır. Yaşlanan nüfus ile birlikte bu oran daha da fazla artmaktadır.
BEL AĞRISI TEDAVİSİNDE BÜYÜK ÖNEME SAHİP SORU
Bel ağrısı problemi ve buna eşlik eden omurgaya bağlı problemler tüm etnik gruplarda hem erkekleri hem de kadınları etkilemekte ve bireyin hareket kapasitesini bozmakla birlikte var olan mesleki faaliyetler üzerinde de önemli bir olumsuz etkiye sahip olmaktadır. Bu durum bireyde; stres, depresyon ve anksiyete gibi psikolojik faktörlerin etkilenmesini beraberinde getirebilir. Dolayısıyla bel ağrısı olan ve omurga problemli bireylerde fizyoterapiye dair değerlendirme ve karar verme ağrının bu karmaşık yapısından dolayı zor hale gelebilir. Bu hastaları anlamak ve omurga problemleri, bel ağrısı gibi durumları çözüme kavuşturmakta kilit soru; Ağrı Neden Olur ? Ağrıyı oluşturan nedenler nelerdir ? sorularına cevap vermektir. Çünkü yanlış gözlem ve değerlendirme tedavi programında hatalar yaptırabilir.
YILLARDIR DEVAM EDEN BEL AĞRINIZLA VEDALAŞIN
Geleneksel olarak, lomber back pain dediğimiz bel ağrısı vakalarının% 80-% 90'nında nedenin bilinmediği fikri onlarca yıldır yanlış olarak sürdürülmüştür. Bel ağrısı problemleri kendine özgün özellikleri ve osteopati, psikonöroimmünoloji, fizyoterapi ve manuel terapi gibi farklı tedavi olanaklarıyla neden ağrı oluştuğu cevabına bağlanabilir. Bu cevapla birlikte de kronik olarak süren bel ağrısı problemini çözmek ve iyileştirmek mümkün hale gelebilir. Burada çözülebilecek ağrılı problemlerin başında da; radiküler ağrı, faset eklem ağrısı, sakro-iliak eklem ağrısı, lomber stenoza bağlı ağrı(bel daralması), boyun daralması, kanal daralması, diskojenik ağrı, disk dejenerasyonu, black disk gibi faktörlerin çözüme kavuşturulabileceği bilinmelidir.
Sağlıklı günler.
Kötü bir beslenme şekline sahipseniz;
Bel fıtığı,
Belde kanal daralması,
Bel kayması vb. ameliyatlar sonrası yaşayabileceğiniz olumsuzluklar artabilir!
2005 - 2012 yılları arasında yapılmış 2017 yılında yayınlanmış güzel bir çalışma.
65-84 yaş arası lomber bölge cerrahisi geçirmiş ve ameliyattan 3 ay önce ‘kötü beslenme tanısı’ almış hastaların cerrahi sonrası iyileşme süreleri, enfeksiyon riskleri, başarı oranları vb. durumlar araştırılmış.
'Kötü beslenme tanısı' olmayan bireyler aynı yaş aralığında ve cerrahiye maruz kalma sonrası süreçleri karşılaştırılmış.
Sonuç:
Migreniniz varsa size bir kaç önerim olacak!
Migren günümüzde çok yaygın bir sorundur. Dünya'da kadınların %18'ini, erkeklerin ise %6'sını etkilemektedir.
Bazı çalışmalar migrenin genetik bir bozukluk olduğunu göstermiştir.
Ancak yapılan farklı ve bir çok çalışma ise;
-Çevresel düzenlemeler ile,
-Yaşam tarzı değişimleriyle,
-Doğru beslenme teknikleri ve önerileriyle birlikte düzenleyecekleri programlarla migren hastalığını kontrol altına alabileceklerini göstermekte.
Migreni neler tetikler?
2017 yılında 28 kişi (16 kadın, 12 erkek) üzerinde yapılmış bir çalışma.
Çalışmaya katılan bireylerin yutkunmaya dair hiç bir bozukluğu yok.
Katılımcıların yaş ortalaması 30-50 arasında değişmekte.
Çalışma; boyun pozisyonları değiştirilerek oluşan boyun kasları gerginlikleri ve yutkunmada kullanılan eklem-kas fonksiyonları videoflorografik ölçüm yapılarak değerlendirilmiş.
Sonuç; boyun mekaniğindeki değişim ve boyun kaslarında ki artan gerginlik yutkunma refleksini olumsuz olarak etkilemiş.
Yorum
Hastalarım her zaman bilirler ve her zaman söylerim; Vücut bir bütündür. Her hastalık bütüncül bir pencerede değerlendirilmelidir. Duruş bozukluğu başta olmak üzere mekaniği bozulmuş boyun yapısı ve boyun kaslarında ki gerginlik ‘ Yutkunma Refleksinizi ‘ dahi etkilemekte
Referans
Kolajen; vücudunuzda en fazla bulunan proteindir. İnsan vücut yapısının %70’inde vardır diyebiliriz. Ayrıca protein bileşimlerinin de yaklaşık üçte birini oluşturur.
KOLAJEN VÜCUDUMUZDA NEREDE BULUNUR?
Kolajen;
-Kemiğin,
-Cilt yapısının,
-Kasların,
-Tendonların,
-Bağların,