Verda Özer

Verda Özer

verdaozer@gmail.com

Tüm Yazıları

İnsanın kendi hayatının değiştiğini kabul etmesi nedense çok zor oluyor. Yaşamının merkezindeki şey bile değişmiş olsa, yine de “Her şey yeniden eskisi gibi” olacak inancından bir türlü kendini kurtaramıyor. Hani Şems-i Tebrizi’nin meşhur “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?” deyişindeki gibi... İnsan altlar-üstler birbirine karışmasın istiyor. Yeniliğe, değişime direniyor.

Bunu aklıma getiren, hepimizin şu pandemi döneminde olan bitene bakışımız oldu. Hep bir “Ne zaman normale döneceğiz?” sorusu gündemde. Her şey ne zaman eskisi gibi olacak? Bunu konuşup, bunu sorup duruyoruz. Oysaki şunu görmekten kaçıyoruz: Bir şeyler kökten, derinden değişti. Bundan böyle “eski normal”e dönüş yok. Artık yeni bir normal var. Yeni bir düzen ve buna göre yeni alışkanlıklar var. Buna da ne kadar çabuk adapte olursanız, o kadar rahat edersiniz. Özellikle de ülkeler olarak. Çünkü eski kodlarla yeniyi anlayamazsınız.

Haberin Devamı

*

Aslında böyle olmamız anlaşılabilir çünkü bugüne kadar tüm dünyayı dönüştürecek bir kırılmayı biz hiç yaşamadık. Dahası, şu kısa ömrümüzde zaten sürekli bir şeyler oldu ve bir şeyler değişti. Düşünün ki televizyonun olmadığı yıllardan, bugün “Televizyon devri bitti, artık Youtube var” noktasına ışık hızıyla geldik. Yani mütemadiyen o kadar çok şey değişti ki değişimi kanıksar olduk. O yüzden şu an yaşadığımız süreci de öyle bir şey sanıyoruz.

İnsan-dünya ilişkisi

Ama değil! Zira bu sefer olan şey, herkese değdi ve herkesi aynı şekilde etkiledi.

Her şeyden önce, bırakın bizim yaşamlarımızın süresini, insanlık tarihinde böyle bir şey daha önce görülmedi. Tüm yerküre aynı anda aynı şeyi hiçbir zaman yaşamadı. Dünya savaşları bile sadece belli bir coğrafyayı kapsadı. Kaldı ki o zamanlar iletişim araçları bu kadar yaygın olmadığı için, dünya üzerinde birçok ülkenin bu savaşlardan haberi bile yoktu. Daha önceki küresel salgınlar da aynı şekilde. Dünya bugünkü kadar küreselleşmemiş olduğu için, önceki salgınlar korona gibi tüm dünyayı aynı anda sarıp sarmalamamıştı.

Haberin Devamı

Dolayısıyla, bu çok derin bir kırılma çünkü aslında bugün olmakta olan şu: Modern insan doğayı, dünyayı, evreni, kendi yaşamını kontrol edebileceği sanısı üzerine yaşadı bugüne kadar. Doğadan üstün olduğunu, iklimi bile kontrol edebileceğini sandı. Doğanın bir parçası olduğunu, yani kendi doğasını unutup tamamen ekonomiyi merkez alan bir düzen kurdu. Bu yüzden çevresine ve kendi canına verdiği zararı umursamadı.

İşte şimdi dank etti. “İnsanın doğa üzerindeki egemenliği” zannı sona erdi. Bir virüsü kontrol edemedik. Sağlığımız mevzubahis olunca, o çok önemsediğimiz ekonomik düzeni tüm dünya bir anda durdurmak zorunda kaldık Diğer her şey aniden önemsizleşti. Hepimiz bugün bir maskeye muhtacız. Hayatlarımızda şu an en değerli, en vazgeçilmez şey o. Olmasa, sokağa bile çıkamazsınız. Çıksanız da kendi hayatınızı ateşe atarsınız. Kim derdi ki tüm insanoğlu için 1 liralık bir maske her şeyden önemli olacak?

Devrim

Kısacası, uyanıyoruz. Gerçekliğe uyanıyoruz. Kendimizi kandırdığımız o yapay gerçeklik bitiyor. Bundan böyle daha az yıkıcı olmak zorundayız. Bu bir tercih ya da seçenek değil. Şu an olan bitenler, bizlere bunu dayatıyor. Kendi çevremizle, doğayla, diğer canlılarla, dünyayla ilişkimizi mecburen gözden geçiriyoruz.

Haberin Devamı

En azından şunu fark ettik: Ne kadar çok kişi bizim için bir sürü şey yaptı ve yapıyor değil mi bu dönemde? Sağlık çalışanları başta olmak üzere, apartman görevlileri, kuryeler, bekçiler, market-bakkal çalışanları, polisler... Bizler evlerimizde sağlıkla kalabilelim diye, onlar arı gibi çalıştılar. Sayelerinde ne aç kaldık, ne susuz. Sırf bu yüzden bile birbirimizle, çevremizle, dünyayla ne kadar bağlantılı olduğumuzu biraz olsun anladık. Kendi canımızın ve diğer canlıların canının kıymetini ilk kez fark ettik.

Kısacası, aynı anlayışla ilerleyemeyeceğimizi biliyoruz artık. Yeni bir dünyaya uyanıyoruz. Bakın Çin, GSMH odaklı büyümeden, insan-odaklı büyümeye geçtiğini ilan etti bile. Birçok ülke şimdilerde benzer şekilde sosyal yanını güçlendiriyor. İnsana hizmet eden sağlık, eğitim gibi alanlar öne çıkıyor. Paranın değil, insan canının merkezde olduğu bir döneme giriyoruz. İlk kez tüm insanlar maskelerin ardında zar zor nefes alıyor. Kendi nefesimizin her şeyden önemli olduğu yeni bir gündeyiz...