Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Çözüm Ülkelerin yönetim biçimi ister demokrasi ister krallık olsun, bu güçler her zaman sahnededir. Aslında, demokrasi denilen şey, "kral"ın belli bir süre için seçilmesi ve zamanı gelince değişim olanağının korunmasıdır. "Güçler ayrılığı" sistemi, hâkim sınıfların birbiri üzerinde olası baskı ve hâkimiyetini önlemek üzere getirilmiştir. Özerk kurumlar bulunması, seçilmiş bir meclisin olması, ülkenin meclisin seçeceği bir hükümet tarafından yönetilmesi ile tarafsız ve anayasayı savunan bir cumhurbaşkanının bulunması, "güçler ayrılığı" sisteminin bir gereğidir. Bunlara, "milli güvenlik kurulu" ve "anayasa mahkemesi" gibi kurumları da ekleyebiliriz. Ülkeleri yönetenlere bakınız. Bütün dünyada ülkeler elit bir sınıf tarafından yönetilir. Bu sınıf, bürokratlar, medya sahipleri ve çalışanları, yargı organları üyeleri, üniversite mensupları, sanatkârlar ve bunları finanse edenler ile ülkenin zenginleri tarafından oluşturulur. Gelişmekte olan ülkelerde, bu sınıfa "silahlı kuvvetler"i de eklemek gerekir. Zaten, anayasalar da bu esasa göre hazırlanmıştır. Siyaset adamları genel olarak yönetici sınıfın temsilcileridirler. Halka söylenmesi gerekeni söyler, ama denileni yaparlar. Bu yüzden, halk, haklı olarak, çoğu zaman siyasetçilerin söylediklerine inanmaz. Yine bu yüzden, siyasetçiler "iş yapacak" değil, "denileni yapacak" kişiler arasından seçilirler. Halkın, yönetici sınıfın istekleri doğrultusunda çalışmama olasılığı olan siyasetçileri seçme olanağı da vardır. Bunu engellemek için gelişmiş ülkelerde, seçilebilecek kişi sayısı mümkün olduğu kadar azaltılır ve rakiplerin tümü, hâkim sınıf tarafından kontrol edilir. "Başkanlık" sistemi" sayesinde aday sayısı ikiye düşürülerek bu iş çok daha kolay yapılır. Örneğin, ABD'de başkan adaylarının ikisi de kontrol altındadır. ABD'deki Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler ile İngiltere'deki Muhafazakâr ve İşçi partilerinin görüşleri çok farklı değildir. Hatta, çoğu zaman olaylar karşısında, daha önce rakiplerinin savunduğu görüşleri savunurlar.Bizde de bu anlamdaki demokrasi yerleşiyor. Oy kapma uğruna, vatandaş satın alınmaya çalışılıyor. Vatandaşa doğru söylenmiyor. Gerçekler saklanıyor. Örneğin, kamusal alanlarda "simge haline gelmiş bulunan başörtüsü" yasağını kaldırmaya kimsenin gücü yetmez. Ama, bu konuda söz veriliyor. Aslında, "simge" biçiminde olmasa, "başörtüsü" için kimse bir şey demezdi. Hatırlanırsa, eski solcular da birbirlerini yanlardan sarkan bıyıklarıyla tanırlardı. Oy kapma uğruna... Aslında, ekonomiyi ve yerleşmiş ekonomik kuralları hiçbir parti değiştirmeyecek. Yani, kim gelirse gelsin, yabancılar tarafından sağlanan bu ekonomik iyileşme devam edecek. IMF ile bir süre daha beraberiz. Mazotu bir liraya indirmek gibi, dengeleri bozacak işler, yapılamayacak. Çünkü, bütçe gelirlerinin bir bölümünün, belli bir işe tahsis edilmesi dönemi bitti. Rahmetli Özal, kurduğu fonları kullanarak bütçe dışı işler yapabiliyordu. Özal'dan sonra, fonlar iyi yönetilemeyince, bütçe disiplini de bitti. Sıkıntılar yeni aşıldı ve yeni fonlar oluşturulmasına izin verilemez.Kim mi kazansın? Tayyip Bey'i, Deniz Bey'i ve Devlet Bey'i kafanızda yan yana oturtun. Kimi "başbakan" görmek isterseniz ona oy verin. Artık, hiçbirinin hâkim sınıfları karşısına almaya çalışacağını sanmıyorum. ytoruner@milliyet.com.tr IMF ile beraberiz