Bursa Çok garip bir dönemden geçiyoruz

Çok garip bir dönemden geçiyoruz

30.05.2020 - 00:26 | Son Güncellenme:

Küresel salgına dönüşen koronavirüs ülkemizde de kendini yoğun şekilde gösteriyor. Hepimizin endişeli olduğu bu dönemi, atlatabilmemiz için birlik ve beraberlik içinde kurallara uyarak hareket etmemiz ve uyarılara kulak vermemiz gerekiyor. Bu zor günlerde Hürriyet Bursa olarak iş ve cemiyet hayatının tanınmış isimleriyle koronavirüslü yaşam hakkında kısa sohbetler gerçekleştirdik ve bir yazı dizisi hazırladık. Birlikte başarmak dileğiyle.

Çok garip bir dönemden geçiyoruz

UMUT OĞUZ: OYUNCU, TİYATROCU VE MODERATÖR

Çok garip bir dönemden geçiyoruz
Merhaba. Ben Umut Oğuz. Siz beni oyuncu olarak biliyorsunuz. Doğru da biliyorsunuz. Bilmediğiniz bir iş alanım daha var; Kurumsalhane. Nedir Kurumsalhane? Normalde halka yaptıklarımızın, yazar, oyuncu kadromuz ve danışmanlarımızla kurumsal dünyaya yaptığımız halidir. Kurumsal çalışanlarının büyük bir kısmı baskı altında çalışıyor. Hedef baskısı, yönetici, patron baskısı, müşteri, tedarikçi, bayi baskısı, küresel ve iç piyasa dengesizliklerinin baskısı vs. Büyük bir kısmı baskı altında.

‘BU BİZİ DE MOTİVE EDER’

Bizim işimiz; bu gazı almak. Mizahı kullanarak ironilerle bazı gerçekleri de dile getirmek. Dışarıdan bakınca motivasyon gibi görünse de onunla sınırlı kalmıyoruz. Güldürmek. Enerjiyi yükseltir, aidiyet hissini körükler, kitle kendini değerli hisseder ki zaten değerlidir. Biz sadece ayna tutarız. Bunu onlara hatırlatırız. Bu bizi de motive eder. Sürekli aynı döngüye hapsolmuş harika firmalarımız var. Kocaman sermayelerin iskeleti insan. Akışta en çok ihmal edilen yine insan. Bu yüzden insanı insana, insanca ve insanla anlatan bir gücümüz var elimizde; tiyatro.

‘UZAKTAN DA OLSA GÜLDÜRMEK’

Günümüzde bunu dijital ortama da aktarmayı başardık. Canlısı gibi olmasa da uzaktan da güldürmek aşkların en güzeli oldu pandemi sürecinde. Kurumsalhane’nin prensipleri var. İş ahlakı, iş bitene kadar ki süreç yönetimi, ekibin doğru kurulup, bilgilendirilmesi vs. Bunları çalıştığımız firmalar ve ekip arkadaşlarım iyi bilir. Benim şahsi olarak yıllardır ödün vermediğim önemli bir prensibim ise ‘bunu kağıt üzerinde göremezsiniz’ çalıştığım birimden ricamdır; ‘Her iş sonrası miras bırakmak.’

‘OLUMLU DEĞİŞİMLER OLUYOR’

Herkesin şapkasını önüne koymasını, özeleştiri yapmasını ve mümkünse güldüğü şeyler üzerine bir süre daha düşünmesini hatta sorgulamasını isterim. El sıkışıp ayrılırken farkındalık bırakmadan iş kapanmış olmaz bizim için. Bu zor olanı tercih etmektir ama genelde bu bize aynı firmadan başka işler getirdiği gibi diğer firmalara tavsiye edilmemizle de sonuçlanıyor. Bizim en değerli besin kaynağımız firmalardaki bizden sonraki olumlu değişimler oluyor.

‘ZOR OLANI SEVİYORUZ’

Bugün dirsek temasında, göz göze, omuz omuza yaptığımız bütün işlerimizi şartlardan dolayı dijital ve online yapmak zorunda kalıyoruz. Aslında evriliyoruz. Her gün yeniden “böyle de oluyormuş” diyoruz. Naçizane, oluyor da bizim adımıza eskisi gibi olmuyor. Herkes memnun, çok güldük, bayıldık, çok duygulandık diye geri bildirimler verse de, kahkahalarla, alkışlara hasret kalıyoruz. Alışmışız biz zor olanı seviyoruz.
Tez bitsin şu süreç, kavuşalım insanlığın yeni sahnesinde “perde” demeye!
Yepyeni derslerle, önce insan, önce doğa demeye.
Boğazda zıplayan yunuslardan özür dilemeye.
Havasını kirlettiğimiz çocuklarımızdan af dilemeye.
O zamana kadar dijital ortamdan “perde!”

BİLGEHAN BALTACI: TASARIMCI

Çok garip bir dönemden geçiyoruz
Koronavirüs salgınının getirdiği korku ve kayıplara rağmen, aynı zamanda bu sürecin yeni rutinler keşfetmek, büyümek ve gelişmek için de çok özel bir zaman olduğunu düşünüyorum. Başlangıçta herkes gibi benimde kafam karışmıştı, fakat bir şekilde korkumu yenmeliydim. Bunu zihnimi sürekli bir şeylerle meşgul ederek başarabileceğimi anladım. Evde kalarak yapabileceğim çok şeylerde vardı, tabii ki. Zamansız yaşayarak zamanda kalmak. Peki nasıl olacaktı bu? Farkındalık, değişen öncelikler; bedenimi ve ruhumu iyi dinlemek ve kendime karşı daha nazik olmak.

‘ÜRETİM ATÖLYEMİZ BURSA’DA’

Aktif olarak iş hayatımı iki farklı sektörde, Türkiye ve İngiltere arasında bölmüş bulunmaktayım. Karantina döneminde çalışma hayatımı aksatma lüksüm olmadı. Çünkü özellikle kendi işinizin sahibi iseniz onu her şekilde yaşatmak zorundasınız. Yıllardır tekstil ve moda sektöründeyim, ve çalışan iş kadınlarına yönelik kurduğum Mimi+Alice bayan giyim markamın alt yapısında bazı köklü değişiklikler yapmak istiyordum. Bursa’daki üretim atölyemiz ve yeni ekimiz üzerine yoğunlaşmak, daha çok sürdürebilinir ve benim dinginleşen ruhumu yansıtan daha sofistike tasarımlar ile global digital pazarda daha da geniş alana ulaşmak vs gibi. Hızlı geçen tempoda duraklamak imkansızdı. Ve daha önceleri hiç aklımın ucundan geçmeyen yüz maskesi tasarlamak da artık yeni hobim oldu.

‘PANDEMİ SÜRECİ ZOR GEÇİYOR’

Girişimciyim ve risk almayı seviyorum. Ve bir kaç ay öncesinde ağabeyimle beraber yeni faaliyete geçirdiğimiz Renerkom Enerji firmamızın Bursa-Londra arası yeni düzeni oturtmak ve bu süreçle beraber değişen yeni yol haritamızı tekrardan belirlemek bizi oldukça yoğun tempoda tuttu. Enerji sektöründe hizmet servisi verdiğimiz için işimiz her sekilde devam ettirmeliyiz. Bu süreçte ekibimiz ile birlikte kendimize sanal ofis ve iş sahaları arasında yeni bir rutin oluşturmak zorunda kaldık. Tabiki bu pandemi süresince yol arkadaşlarımla birlikte büyük risk alarak ve bunu minimize ederek devam eden saha projelerine bakmak pek kolay olmadı.

‘HIZLI UYUM SAĞLAMAK ÖNEMLİ’

Hayatta sürekli öğrenmek, yenilenmek, değişime hızlı uyum sağlamak önemli. Biz zaten yaşam için her şekilde mücadele veriyoruz, belki bir ormanda belki bir şehirde. Bu pandemi bize verilmiş evrensel bir mesajdı. Bir durun! Bir yavaşlayın! der gibi. Ve sadece biz degil dünyamız için de öyleydi.

‘VOLUNTEAR’DA GÖNÜLLÜ ÇALIŞIYORUM’

Ve bu yoğun karantina tempomda gün için görevlerimi tamamladıktan sonra, ertesi günümü planlamayı seviyorum. Güne organize olmak ve sürekli olarak yeni ulaşılabilir, hedefler belirlemek önemli ve bu benim zihnimi olumlu ve odaklanmış tutmaya yardımcı oluyor. Gün içinde sevdiklerimle, ailemle sürekli iletişimde kalmamda çok önemli. Aynı zamanda İngiltere’de Covid-19 için destek amaçlı kurulan Royal Voluntear’da gönüllü çalışıyorum. Telefonla bu süreçte zorluk çeken insanlara moral desteği vererek onları motive ediyorum. Onları uzun konuşmalar sonunda mutlu olarak bırakmak beni sevindiriyor.

DOĞA KENDİNİ YENİLİYOR

Hiperaktif bir yapıya sahip olduğum için evde sürekli hareket halindeyim. Fırsat buldukça kurallara uyarak parklarda uzun yürüyüşlere veya koşuya çıkıyorum. Yaşadığım bölgede çok büyük ormanlıklar mevcut, bol bol keşiflere çıkıyorum. Doğanın kendisini yenilemesini izlemek harika bir deneyim. Yoğun tempodan dolayı unuttuğum doğa ile bağımı bu süreçte tekrardan yakalamak bende derin bir uyanış gerçekleştirdi. Bu süreçte planlı olmak sevimsiz görünse de, bunu yapmak, özellikle dünyanın bu kadar kaos göründüğü bir zamanda benim için çok rahatlatıcı oldu. Hayatıma yeni anlamlar yükleyerek yaşadığım her şeye rağmen pozitif ve güçlü kalabildiğim için minnettarım. Yeter ki her yeni değişimi kabul ederek sağlıklı kalalım.

KENAN AKDENİZ: Life Kinetik Antrenörü

Çok garip bir dönemden geçiyoruz
Dünyayı ve Ülkemizi etkisi altına alan salgın sadece fiziksel sağlığımızı tehdit etmiyor aynı zamanda psikolojik, sosyal hayatımızı ve ev yaşamımızı da etkiliyor. Life Kinetik Almanya’da geliştirilmiş ve dünyanın birçok ülkesinde uygulanan nöronal öğrenme sürecini canlandırarak, yeni beyin ağlarını yapılandırıp sinirsel semptomları azaltırken, konsantrasyonu ve görsel sistemin performansını iyileştiren bir eğitim programı. Çocuklar, öğrenciler, sporcular, çalışanlar, genç olgunlar, eğlenerek ve oyun oynayarak Life Kinetik yapabilirler. Evdeki her nesneyle Life Kinetik antrenmanı yapılabilir.
Hedefimiz görsel algı ve egzersiz ile beynimizin kapasite kullanımını artırmak. Life Kinetik zihinsel kaynaklarımızı canlandırarak bu kullanılan kapasiteyi yükseltecek ve bu da performansımızı artırarak bize başarı elde etmemizi sağlayacak bir yöntem. Alıştırmalar seçilirken eğlenerek öğrenme yöntemi her zaman ön plana çıkmaktadır. Düşünce ve hareket antrenmanlarından oluşturulan bir kombinasyon beyin yaşlanmasına karşıdır, düşünce performansını yükseltir, özgüven sağlar, sinirsel semptomları yavaşlatır ve iyileştirir (Prof. Dr. Gerhard Roth from the Üniversite of Bremen).

‘ÇOLUK-ÇOCUK EVDEYİZ NE YAPALIM?

“Salgın sonrası sıkça sorulan sorulardan biri olan ‘çoluk çocuk evdeyiz, sürekli birbirimizle kavga ediyoruz, bu konuda ne yapabilirsiniz?” sorusuna verdiğim cevap: Ailece ve bireysel olarak yapılacak Life Kinetik antrenmanları kortizol (kaygı) hormonunuzu dengeler. Bu şekilde yüzde 30 daha fazla dopamin (mutluluk) hormonu salgılamaya başlarsınız.

KALİTELİ VAKİT GEÇİRMEK

Konsantrasyon ve odaklanma oranınız yüzde 40 daha artar. Life Kinetik eğlenerek öğrenme antrenmanları ile genç olgunların, çalışanların, öğrencilerin, ailemiz ve çocuklarımızın kaygıdan uzak kalmasına ve anı yaşamalarına yardımcı olur. Unutulmamalıdır ki bir çocuk veya erişkin için “kendini faydalı hissetmek” ya da “birşeyi başarabilme duygusu” en önemli ruhsal destekdir. Sabah akşam yüzlerce kaynaktan haber takip etmektense çocuklarımızla birlikte kaliteli vakit geçirmek çocuklarımızı olduğu kadar anne babaları da bir nebze olsun rahatlatacaktır.

DUYGUSAL TEMASTA KALALIM

Dünyanın sadece bizim değil hepimizin. Önce kendi sağlığımızı düşünerek, bu konuda bilinçlenerek çevremize yardımcı olabiliriz. Bilim insanları, uzman sağlık personelleri bu konuda hepimiz için gece gündüz çalışıyorlar. Bize düşen de birbirimizi kaygılandırmak yerine Covid-19’la mücadelede tedbirlerimizi alalım, uyulması gereken kurallara uyalım ve fiziksel değil duygusal temasta kalalım.

HAKAN KIZILIRMAK: TEKSTİLCİ

Çok garip bir dönemden geçiyoruz
Covid-19 etkisini en çok giyim parekende sektöründe gösterdi. Fırtına devam ettiğinden hasarı tam olarak belli değil. Salgın öncesinde dünyadaki teksil sektöründe daralmaların da yaşanacağı ön görülüyordu. Türkiye’deki tekstil üreticileri de bu durumdan oldukça etkilenecek. Fakat Türkiye’nin lojistik olarak Avrupa’ya yakınlığı ve ülkemizdeki salgın etkisinin azalmasıyla Türk firmaları bir avantaj elde edebilir. Üreticilerimizin Avrupa standartlarında üretim yapabilecek durumda olmaları gerekiyor.

‘TALEPTE ARTIŞ OLACAKTIR’

Bu standardı yakalayan tekstil üreticilerinin çabuk toparlanacağını umuyorum. Turizm, restoran gibi sektörler de yastık, yatak ve masa örtüsü gibi ürünlerin tek seferlik kullanımlık olmaları halinde talepte oldukça artış olur. Bunu iyi değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. Ülkemizde ertelenen tekstil fuarlarının ağustos ayında yapılması ön görüldü. Bu fuarlarda ihracata yönelik siparişlerin alanacağını tahmin ediyorum. Şu da bir gerçek ki virüs bütün dünya ticaretini daraltırken, bundan bizim payımıza da bir olumsuzluk düşeceğini unutmamalıyız. Devamında, yılın ikinci yarısında ilk yarıdaki açığı nasıl kapatacağımızın planlamasını da şimdiden yapmaya başlamalıyız.