Bir yaşam rutini olarak haftada en az bir kere kitap çeşitliliğini doyurucu bulduğum birkaç kitapçıya uğramayı kendime bir kentli vazifesi olarak belirlemiştim, bundan yıllar önce. Yeni çıkanlar kısmı da kitapçının en heyecan verici bölümü benim için. Gerçi artık internet bu sürprizi biraz bozuyor. Son yıllarda özellikle çeviri kitap konusunda bir patlama yaşanıyor. Çıkan yeni kitaplarda çevirilerin ağırlığı en son baktığımda %60’lara yaklaşmıştı. Bunu kendimce nedenlerle olumlu buluyorum. Dünyada olup bitenleri kavramak için başka yerlerde yazılmış kitapların Türkçeye çevrilmesi olumlu bir gelişme. Öte yandan insanlığın ortak mirası olan klasik yapıtların henüz Türkçeye kazandırılmamış olanlarının tercümesi de oldukça güzel bir gelişme. Bu konuda adını anmadan geçemeyeceğim yayınevi İş Bankası Kültür Yayınları’dır. Hasan Ali Yücel serisinden her ay birkaç klasik metni Türkçeye kazandırıyorlar. Alfa, Say, Pinhan gibi yayınevleri de bu konuda oldukça iyi işler çıkarmakta.
Ancak kitapçılara girdiğimde beni rahatsız eden bir nokta var. Ünlü ünsüz birçok yayınevinin aynı eseri Türkçeye çevirmesi, ticari açıdan getirisi olan bir girişim olsa da ben yadırgıyorum.