
Sosyal medyanın ceza davalarına etkisi
Sosyal medya; kişilerin internet üzerinde birbirleriyle yaptığı diyaloglar ve paylaşımların bütünüdür. Gelişen teknoloji ve internet erişiminin kolaylaşmasıyla beraber dünyada internet ve sosyal medya kullanımı gitgide artıyor. Sosyal medya yaşamımızın her alanında olduğu gibi hukuk alanında da kendisine yer bulmuştur. Hukuk biliminin dalları içerisinde ise şüphesiz sosyal medya ile en çok etkileşim içerisinde olan dal ceza muhakemesi hukukudur. Peki sosyal medya ile ceza hukuku nasıl bir etkileşim içerisindedir?
Ceza muhakemesi, ceza hukukunun ihlal edildiği iddiasının doğruluğunun araştırılması faaliyetidir. Ceza muhakemesi; bir suç işlenip işlenmediği işlenmişse failin veya faillerin kim olduğu, ceza sorumluluklarının bulunup bulunmadığı, sorumluluğun bulunması durumunda fail(ler) hakkında hükmedilecek yaptırımın türü ve miktarının belirlenmesi, infaz edilebilir bir yaptırımın ortaya konulması amacıyla yapılan bir dizi faaliyetten oluşmaktadır.
Sosyal medya çağındayız
Sosyal medya ise kişilerin internet üzerinde birbirleriyle yaptığı diyaloglar ve paylaşımların bütünüdür. Gelişen teknoloji ve internet erişiminin kolaylaşmasıyla beraber dünyada internet ve sosyal medya kullanımı gitgide artıyor. Araştırma sonuçlarına göre; dünya nüfusunun yüzde 53'ünü oluşturan 4 milyar 200 bin kişi internet kullanıyor. Sosyal medya kullanıcılarının toplam nüfus içerisindeki payı ise yüzde 42.
Ocak 2018 itibariyle 3 milyar 190 bin sosyal medya kullanıcısı bulunmaktadır. Ülkemizde ise bu oran nüfusun yüzde 63’üdür. Yani ülkemizde 51 milyon aktif sosyal medya kullanıcısı bulunmaktadır. Sosyal medya kullanıcı sayısının bu denli artması insanların; fikirlerini, düşüncelerini, yaşadıklarını, gördüklerini, toplumsal olayları ve bu olaylar karşısındaki tepkilerini söz konusu platform aracılığı ile geniş bir kitleye ulaştırabilmelerini sağlamıştır. Bu denli geniş ve konu sınırlaması olmayan bir ortamda insanların kendilerini ifade edebilmeleri ve istediklerini paylaşabilmeleri ile sosyal medyanın tamamıyla yaşamımızın her alanına girmesini sağlamıştır.
Tutuklama bir koruma tedbiridir
Sosyal medya yaşamımızın her alanında olduğu gibi hukuk alanında da kendisine yer bulmuştur. Hukuk biliminin dalları içerisinde ise şüphesiz sosyal medya ile en çok etkileşim içerisinde olan dal ceza muhakemesi hukukudur. Ceza muhakemesi hukuku insanların temel hak ve hürriyetlerine müdahaleyi gerektiren işlemler barındırmaktadır. Anayasamızın 13. maddesinde “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” denilerek temel hak ve hürriyetleri sınırlayabilecek işlemlerin yalnızca kanunla düzenlenebileceğini belirtmiştir.
Ceza muhakemesi işlemlerinden temel hak ve hürriyetlerin özüne en çok müdahale eden işlem hiç şüphesiz tutuklama işlemidir. Anayasanın 19. maddesine göre “Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir.” Tutuklama bir cezalandırma biçimi değil bir koruma tedbiridir. Bu yüzden tutuklama bir peşin cezalandırma müessesi olarak kullanılmamalıdır.
Sosyal medya bu koruma tedbirinin uygulanmasında son zamanlarda adından sıkça söz ettirmeye başlamış durumdadır. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi adaletin mülkün temeli olması nedeniyle toplum hukuksal olaylara daha büyük ilgi göstermekte ve adil olmadığını düşündüğü kararlara, olaylara çok çabuk ve büyük reaksiyonlar göstermektedir.
Tepkilerin gücüne şahit oluyoruz
Haklarında tutuklama kararı verilmeyen şüpheli veya zanlıların sosyal medyada oluşan tepkiler, yayınlanan videolar veya fotoğraflar nedeniyle haklarında tutuklama kararı verilmesine sıklıkla şahit olmaktayız. Sosyal medyanın etkisiyle tutuklama şartları oluşmadığı için serbest bırakılan şüpheli veya zanlılar serbest bırakılmalarının ardından çok kısa bir süre sonra tutuklanabilmektedirler. Bu eylem toplumun vicdanını rahatlatsa da adalete olan güveni sarsarak kişilerin temel hak ve özgürlüklerine belki de şartları oluşmadan müdahale etmektedir.
Peki neden bir olayın sosyal medyada trend olması o olay hakkındaki yargı kararını değiştirmektedir? Bu soruya verilebilecek çeşitli cevaplar vardır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi ülkemiz nüfusunun %63'ü aktif sosyal medya kullanıcısıdır. Ve günümüzde teknolojinin hayatımıza kattığı akıllı telefonlar sayesinde istenilen her yerde söz konusu platformlara ulaşılmaktadır.
Her gün 7 saat 15 dakika internetteyiz
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de insanlar her gün 7 saat 15 dakikalarını internette geçiriyor. Türk Uyku Tıbbı Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Hikmet Yılmaz’ın açıklamalarına göre Türkiye’de bir insan ortalama olarak 7 saat 30 dakika uyumaktadır. Olaya bu perspektiften baktığımızda sosyal medyada yapılan bir paylaşımın insanlara ne kadar hızlı ulaşabileceğini daha iyi kavramaktayız. Gösterilen reaksiyonlar kamuda infiale sebep olabilmektedir. Kamuda oluşan infial nedeniyle yargı kararlarının değişmesi toplumda yargıya duyulan güveni sarsmakta ve adaletin yargı aracılığı ile sağlanamayacağı görüşünü toplum içinde yaygınlaştırmaktadır.
Bu yüzden yargı karşısında adaletsizliğe uğradığını veya uğranıldığını düşünen kişiler günümüzün etkin bir kitle iletişim aracı olan ve saniyeler içerisinde milyonlara hitap edilebilen sosyal medyayı kullanarak yargılama organları üzerinde baskı oluşturmaya çalışmaktadırlar. Belki de sebebi bu baskı olmasa da insanların amaçları hasıl oldukça bu yola rağbet artmakta artık insanlar adalet konusundaki umutlarının yargılama makamlarına değil sosyal medyaya bağlamaktadır. İnsanlar artık bu platformlardan verdikleri tepkilerle, oluşturdukları tepki kitleleri ile ceza muhakemesi süjelerinin kararlarını değiştirebileceklerini düşünmekte ve buna inananların sayısı her geçen gün daha da fazlalaşmaktadır. İnsanlar her geçen gün yargılama makamlarının adalete değil başkaca çıkarlara hizmet ettiği yönündeki görüşe daha fazla yönelim göstermektedirler.
Korku hissetmeden paylaşılıyor
Aslında sosyal medyada paylaşılan gönderilerin kararları değiştirmesinin birçok temel hukuksal nedeni olabilir. Örneğin tutuklama açısından bir olayın sosyal medyada yayınlanması bazen gerçekleşmeyen tutuklama şartlarının gerçekleşmesini sağlayabilir, sosyal medyada paylaşılan bir görüntü ihbarın yerini alabilir veya yapılan bir paylaşım söz konusu olaydan haberi olmayan yargı makamlarının olaydan haberdar olarak gerekli işlemleri yapmasını sağlayabilir. Aslında sosyal medyanın bu yönü ceza muhakemesi açısından çok olumlu bir işlev görmektedir.
Günlük hayatlarında çoğu kez insanlar gördükleri olayları görmezden gelip adli bir vakıa içermesine rağmen şahitlik ettikleri olayları ilgili mercilere bildirmekten imtina ederler toplumumuzda yaygın olan anlayış “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” atasözüyle çok kısa ve öz bir şekilde ifade edilebilir. Hal böyle olunca cezalandırılması gereken birçok olaydan ilgili mercilerin haberi bile olmamakta, söz konusu suçlar mağdurun da çekincesiyle cezasız kalabilmekteydi fakat artık insanlar kimliklerini gizleyebildikleri sosyal platformlar sayesinde olaylara herhangi bir korku hissetmeden bu platformlar üzerinden tepki verebilmekte ve olay hakkında gördüklerini bildiklerini hatta sahip oldukları delil teşkil edecek görüntüleri belgeleri vb. şeyleri bile paylaşabilmektedir.
Kararlara etkisi var mı?
Bu paylaşımların ne kadar hızlı yayıldığını ve ne kadar büyük bir kitleye hitap ettiğini yukarıda ortaya koyduğumuz verilerle birlikte düşünürsek bu paylaşımlardan ilgili mercilerin haberdar olmamasını beklemek abesle iştigal etmek olacaktır. Bu minvaldeki paylaşımlardan haberdar olan yargılama makamları gerekli işlemleri -fiilin soruşturma ve kovuşturmasının başkaca herhangi bir şarta bağlı olmadığı hallerde- resen yerine getirecek ve kanunlarla üzerine yüklenmiş vazifeyi ifa edecektir. Bu nedenle de toplumda sanki yargılama makamlarının sosyal medyada oluşan tepkiler nedeniyle kararını değiştirdikleri, toplumun baskısından ve toplumda oluşan infial halinden çekindikleri için toplumun isteğine göre hareket ettikleri, toplumun kendi adaletini kendisi sağladığını bir nevi ihkak-ı hak durumu oluştuğunu düşünmeleri her ne kadar yanlış olsa da işten bile olmamaktadır. Bu düşünce yapısı yargıya ve yargı makamlarına olan güveni sarsmakta, insanlar haklarını elde edebilmek ve kendilerine göre adaleti sağlayabilmek için bazen meşru bazen de gayr-i meşru yollara başvurabilmektedir.
Sanılanın aksine sosyal medya yargının adaleti sağlamasında oluşan tepkiler nedeniyle değil yapılan paylaşımlarla ilgili mercilere verdiği bilgi, sağladığı delil vb. şeylerle hizmet etmektedir.