
Bu telefon tiryakiliği nereden çıktı?
Artık düğün davetiyelerinde, "Davetiye 2 kişiliktir ama telefonlarınızı komşuya bırakınız lütfen" mi yazsa?
Asgari ücretin neredeyse iki katı olan akıllı telefonların en iyisini, en kullanışlısını (en iyisi bile olsa ömrü en fazla 4 sene gerçi) almak için çok çalıştık. Ve vaktiyle en düşük gelirlisinden en üst düzey gelirlisine kadar herkeste aynı telefonlardan oldu. Hatta bir ara hatırlıyorum, telefonumuz akıllı değil diye masaya bırakmazdık. Sanki herkes muhteşem pahalı akıllı telefon kullanmak zorundaymış da, kullanmayan çok ayıp ediyormuş gibi...
Neyse taksitlerle, kredi kartlarıyla, aylık maaşlarıyla bir şekilde herkes o hayallerindeki telefona kavuştu!
Şimdi herkeste akıllı bir telefon! Kullanım alanları ise ev, işyeri, tuvalet, otobüs, direksiyon başı, arkadaş ortamı, kınalar, düğünler, sokaklar; yani her yer! Çocuklar bile onunla susturuluyor artık, üstelik bebeklerin hedef noktası olmuş.
Telefona kavuştuğumuz senelerde değişmeye başladı muhabbetlerimiz işte, orayı kaçırdık. Sohbetler telefonlarımızın özelliklerinden başladı, uygulamalardan içeriğine kadar ilerledi... "Nasıl da kolaylaştırıyor hayatı", "Ne de süper bir şey değil mi bu cihaz?"
Bu aletlerden önce sülalece isim-şehir, kim-kiminle oynardık. Muhabbet edilirdi. Sıcak, keyifli sohbetler dönerdi. Herkese söz hakkı verilir, bir şeyler anlatılırdı.
Şimdi ise muhabbet sadece telefondan dönüyor. Sosyal medyada olup bitenler, o sırada cevaplanması gereken WhatsApp mesajları, ama Snap atmazsak da olmaz! Dur az önce yaptığın espriyi Twitter'da paylaşayım... Facebook'ta hepimizi etiketledik mi? Selfie çektik ama sen hangi uygulamadan filtreledin, harika gösteriyor. Instagram hesaplarımız, hatta her arkadaş grubunun ortak kullandığı o fake hesaplarımız... "ŞARJIM BİTİYOR ÇABUK PRİZLİ BİR YERE GİDELİM"ler.
Telefonlarımızla ilgilenmekten, birbirimizle ilgilenmeyi unuttuk. "Hmm Tuğba'da bugün şu yemeği yapmış", "hmm Ramazanla eşi bi' yere gitmiş", "Selen bi' kutlamada..", "Ecem şu sıralar bir şeyler paylaşmıyor, neden acaba?" "Tamam herkes iyi olduğuna göre boşuna dakikalı paket yapmışım, iki like atayım da onu unuttum sanmasın"...
Derken saatlerimi telefonda geçirdiğimi fark ettim bir gün ve inanılmaz üzüldüm.
Arkadaşlarımızla artık telefonun dahil olmadığı kaliteli bir muhabbet çevirememekten sıkıldım.
Telefonların bize pek de bir şey katmamasına üzüldüm.
Altın gibi saatlerimizi o küçük ekranda bir aşağı bir yukarı yaparak harcamımıza ve nasıl da hayattan soyutlaştığımıza şaşırdım.
Sonra geçtim odama; koşa koşa aldım telefonu şarjdan, beni defalarca aramışlar, ee bir seferde açmayınca korkuyor millet "Telefon hep elinde olurdu, neden açmıyor" diyerek. WhatsApp gruplarına mesaj yazmamışım, 1 saat geyikten geri kaldım tüh. Son görülmem de 2 saat önce... Eyvah! Merak etmişler. "Telefonu neden elinden bıraktı çok mu yoğun?" diye.. Tuhaflık burada işte, telefonlarla o kadar bütünleştik ki, sürekli elimize-cebimize yapışık gezmek zorundaymışçasına yaşamaya başladık. Elimizde değilse büyük problem varmış gibi bir algı çıktı ortaya.
NEDEN SON GÖRÜLMESİ SAATLER ÖNCE ACABA!!!
Hayatımızı kolaylaştırsın diye aldığımız bu aletler, aslında ne kadar da hayatı kaçırmamıza sebep olmuşlar. Anları yaşayamayışımıza... Hayatı ıskalamışız. Oysa ki ne kadar da ihtiyacımız vardı bu aletlere. Onlara sahip olunca hayatımızı kolaylaştıracaktı... (Gerçi onlar bize sahip oldu, burası bambaşka bir konu) Düşünsene yarın düğünün var ve insanlar konuşacak bir şey bulamadığından herkes telefonlarıyla ilgilenecek! Kabus.
Bir an önce uyanmak lazım, gerçek hayata dönmek lazım. Önce farkına varmak lazım. Zaten sonrası gelir!