
Eyleme dönüşmeyen arzu, ruhsal bozukluğa yol açar mı?
İnsan hayatını bir şeyler için çabalayıp, harekete geçmekle geçiriyor. Tabii bunda hedeflerin çok büyük payı var. Bu hedeflere ulaşmak için de arzu duygusuna ihtiyacımız var. Biz de bu duruma ve William Blake’in “Eyleme dönüşmeyen arzu, ruhsal bozukluğa yol açar” sözüne Molatik olduk.
Arzu nedir? Sözlük anlamına baktığımızda "İnsanın bir şeye karşı duyduğu istek, dilek" anlamı taşıyan Farsça "ārzū" sözcüğünün Türkçeye geçmesiyle tanıdık arzuyu. Ancak buradaki “istek, dilek, talep” anlamları bana biraz yavan gelmekte. Bu duygular duyu organlarıyla yapılırken arzu daha derin bir his. Örneğin, canınız dondurma istediği vakit gidip dondurma alıp yiyebilirsiniz. Bu çok basit bir şekilde telafi edilebilecek, tatma duygusunu tatmin ederek söndürebiliriz. Ama arzu çok farklı. Duyu organlarından çok ruhun derinliklerinden gelen bir durum.
Akıl devreden çıkıyor
Arzunun yoğunluğu o kadar fazladır ki ruhu ele geçirebilir. Devreye girdiği vakit insanın mantıklı ve doğru düşünebilmesi oldukça zordur. Daha sonra dönüp yaptıklarına bakan insan “Bunu nasıl yaptım acaba?” diyebilir. İşte burada da şair William Blake’in “Eyleme dönüşmeyen arzu, ruhsal bozukluğa yol açar” devreye giriyor. Evet, arzu dediğimiz olgunun eyleme dökülmesi gerekiyor. Gerçekleştirilemeyen arzular zamanla ruhun her bir noktasını ele geçirir, farkına bile varamadan bambaşka yerlerde bulabilirsiniz kendinizi.
Ancaaaaak burada dikkat edilmesi gereken bir şey var; Başka insanlara zarar vermemek. Diğer türlü istediğinizi yapabilirsiniz, arzunuz peşinde koşabilirsiniz ruh sağlığını korumak için.
İnsanın hayatını şekillendiren hedefleri ve o hedefleri geçekleştirecek arzulardır. Ruh sağlığınız için gerekli motivasyonu sağladıktan sonra aruzlarınızı gerçekleştirebilirsiniz. Hedefleriniz sizin karakterinizi yansıtır…