Kadın hükümdarların ilginç özellikleri

Kraliçe Mary

The Guardian'a göre, şu anki İngiliz kraliçesinin büyükannesi Kraliçe Mary'yi kleptomanik olarak adlandırabiliriz.
Kraliçe, insanların evlerine gider ve düpedüz bir şeyler alırmış. Royal Babylon, tekniğinin şöyle olduğunu söylüyor: "Kraliçe, evinize uğrar ve hoşuna giden bir şey görürdü".
Ziyarete gelen normal bir insan gibi sohbet etmek yerine, uzun süre istediği nesneye bakarmış. Bu onun gözünde o nesneye sahip olabilmek için ilk uyarı işaretiymiş. Eğer uyarıyı anlamadıysanız, iç çeker ve yüksek sesle "Keşkeeem benim olsa" gibi bir şey söylermiş. Ev sahibi, bunu söyleyen Kraliçe olduğu için, muhtemelen beğendiği nesne her ne ise ona hediye etmek durumunda kalırmış.

Kraliçe bu, beğendiği bir aile yadigarı ya da manevi değeri yüksek bi hediye de olabilir? Bu gibi durumlarda ev sahibi hediye etmek için gönüllü olmazsa, ev sahibi fark etmeden alırmış. İnsanlar onun ne yaptığını anladıklarında, o gelmeden önce parlayabileceğini düşündükleri her şeyi saklarlarmış. Kraliçe'nin bu huyu onu zamanla zor duruma sokacak bir boyuta gelmiş ve bu durumu yakınları idare etmek zorunda kalmışlar.

İmparatoriçe Elizabeth, Rusya'yı kendi başına yönetti ve II. Catherine'in teyzesiydi. Tıpkı diğer kraliçeler gibi Elizabeth'in istekleri de oldukça ilginçti. Elizabeth'in isteği giyim şekli ile ilgiliydi. Ona göre bacakları oldukça güzeldi ve vücudunun şeklini gösterebileceği şekilde giyinmek istiyordu.

Dönemin giyim şekline göre erkeklerin kullandığı ve kullanırken rahat ettiği pantolonlar onun için her zaman daha uygun bir giyim şekliydi. Açıkçası bunu tuhaf istekler kategorisinde değerlendirmek ne kadar doğru bilemiyorum. Sonuçta kraliçe de olsa insan istediği şekilde giyinme özgürlüğüne sahip olmalı. Fakat olayları tarihe ve döneme göre değerlendirdiğimizden bu istek o dönem için oldukça ilginç bir istekti.

Angola Kraliçesi Nzinga kardeşi öldükten ve yönetimi devraldıktan sonra, egemenliği süresince yoğunluk olarak Portekizliler ile savaştı. Savaş dönemi süresince kendisine bir harem kurduğu ve bu haremde erkek esirlere de kadın kıyafeti giydirdiği kaydedilmiş. Şimdi ne desem bilemedim... Bu haremi ile ilgili oldukça değişik rivayetler ve uygulamalar olsa haremin 75 yaşına gelene kadar aktif bir şekilde varlığını koruduğu biliniyor.

Kraliçe Victoria

Birleşik Krallık Kraliçesi Victoria'nın ölümle ilgili bir korkusu vardı. Görevi süresi boyunca tüm sevdiklerini kaybetti. Deseret News'a göre Kraliçe, öldükten sonra 'modern zamanların en uzun yasını'n tutulmasını emretmiş. Üstelik bu öyle sıradan bir yas da değilmiş, neredeyse bir yıl süre ile simsiyah giyinmekten bahsediliyor. Oldukça ilginç buldum bu isteği. Bu kadar üzücü olan ne olabilir diye düşündüm içimden...

II. Katerina

II. Katerina, bütün bir ülkeden sorumlu olan en ünlü kadınlardan biriydi. Rusya'yı demir yumrukla yönetti ve oldukça iyi iş çıkardı. Çok yoğun çalışan ve büyük bir ülkeden sorumlu olan Kraliçe'miz kaynaklara göre biraz çapkınmış. Açıkçası bu da ilginç olarak değerlendirilebilir mi bilemiyorum, yani bir insanın flörtöz olması onu diğer kişilerden hatalı ya da kusurlu mu kılıyor? Hiç sanmıyorum, tamamen tercih meselesi!

Marie Antoinette

Marie Antoinette, muhtemelen gelmiş geçmiş en ünlü kraliçelerden biriydi. Louis XVI ile evlendi ve zenginlik içinde bir hayat yaşadı. Kelimenin tam anlamıyla etrafında ona hizmet eden yüzlerce insan vardı. Bu durum onun canını bir noktada sıkmış olacak ki bu yaşantıya dayanamadı ve kaçmanın bir yolunu aradı. Gerçekten kaçabileceği bir yer istiyordu, fakir insanların nasıl yaşadığına dair kendi fikri olan bir yer. Bu yüzden kendine sahte bir köy kurdu. 


Modern Nation, bunun 11 farklı kulübenin yanı sıra bir göl, bir su değirmeni, çalışan bir mandıra, hiçbir şeyi öğütmeyen bir yel değirmeni, bir ahır ve diğer 'köylü' tipi binaları içerdiğini söylüyor. Koca bir zenginliğin içinde yaşayan biri için oldukça, radikal bir istek olsa da bir o kadar da insani bir yaşama isteği aslında.

Valeria Messalina

Romalıların imparatoriçesi olduğunuzda, hemen hemen istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz. Valeria Messalina istediği her şeyi yapmış zaten. Oldukça değişik arzuları olan Kraliçe bu arzularını yaşarken insanların hayatının değerini biraz göz ardı etmiş olacak ki tarihçiler kendisinin arzularının pek de hoş olmadığını belirtiyor.  Kraliçe'nin dönemin kadınlarını farklı amaçlar uğruna kullandığını ve bu kadınların cinsel hayatları üzerinden değişik turnuvalar düzenlediği efsanesi var. "Umarım efsanedir" diyor, gönüllerin sultanı Kraliçe II. Elizabeth'e geçiyoruz.

Kraliçe II. Elizabeth

Kraliçe II. Elizabeth hakkında hemen hemen çoğumuzun birkaç fikri var. İngiliz Kraliyet ailesinin ilginç geleneklere sahip olması bir yana, bu geleneklerin hâlâ bir yasa olarak uygulanıyor olması büyük bir otoritenin göstergesi. Kraliyet bu istikrarı kesinlikle Kraliçe II. Elizabeth'e borçlu diye düşünüyorum. Modaya olan ilgisi ve stili ile dünyaya örneklik teşkil eden Kraliçe'nin aslına bakarsınız o kadar da ilginç yönleri yok. Kraliçe ile ilgili gerçek bir hayvansever olduğunu 'corgi' cinsi köpekleri çok sevdiğini ve 'dorgi' isminde yeni bir köpek soyu başlattığını en büyük hobilerinden birinin fotoğraf çekmek olduğunu söyleyebiliriz.

Kastilyalı Juana ile ilgili ilginç olan nokta eşi ile yaşadığı -bence problemli bir- ilişki. Çok da yorum katmadan açıklayacak olursam Kastilyalı Juana'nın eşi değişik hevesleri olan biriymiş çok eşli olmayı tercih etmiş olacak ki eşi bu durumdan -doğal olarak- ruhsal olarak oldukça fazla etkilenmiş. Bir takıntı haline gelen bu durum ilişkilerini dönem dönem derinden sarsmış.

Kraliçe, eşi öldüğünde onun gömülmesini bir süreliğine ertelemiş. Ölen eşini de gözlerden uzak bir yere defnedilmesini istemiş sebebi ise oldukça ilginç 'kadınlardan uzak tutmak'. Yani yaşarken eşinin yarattığı travma o öldükten sonra da farklı bir boyut almış. Bu ilginç bir yön, bilinmesi gereken bir hobi değil olsa olsa bir erkeğin Kraliçe kadar güçlü de olsa bir kadında yarattığı büyük boşlukla ilgili olabilir.

Maria Eleonora

Açıkçası Maria Eleonora ile ilgili pek de iyi bir şey söyleyemeyeceğim. Çünkü kendisinin en büyük arzusu bir erkek çocuğuna sahip olmakmış. Hatta bu arzusu o kadar baskınmış ki kendi doğurduğu kızına sırf erkek olarak dünyaya gelmediği için türlü türlü eziyetler yaparmış.
İsminin önünde büyük büyük unvanlar olsa da, büyük zenginliklere sahip olunsa da bazen olmayınca olmuyor işte.