Geri Dön
'Başkanın Bütün Adamları' filminin incelemesi

'Başkanın Bütün Adamları' filminin incelemesi

Ünlü yönetmen Alan J. Pakula'nın 1976 yapımı 'Başkanın Bütün Adamları' (All The President's Men) ABD tarihinde Başkan Nixon'ın istifasıyla sonuçlanan Watergate Skandalı'nı anlatan 4 Oscar ödüllü filmdir. Gelin hep birlikte bu filme Molatik olalım...

Aygül Atay
Aygül Atay

4 Oscar ödüllü 'Başkanın Bütün Adamları' (All The President's Men) filmi, Hollywood sinemasına aittir ve ona dair izler taşır. Hollywood sineması sistemin devamlılığını sağlayan filmler üretmekle birlikte eleştirel filmler de üretir. Bu sayede klasik anlatıya itaat etmeyen insanlara da ulaşmak ister. Çünkü bu sistem, herkesi kendine dahil etmek ister. Sistemi dengede tutmak için eleştirel filmlere de yer verilir ve böylelikle sistem rayına oturtulur. Hollywood sineması, filmlerinde içinden çıktığı Amerika Birleşik Devletleri'nin yaşadığı krizlerin yükümlülüğünü, bazı politik figürlere yükler. Hollywood sineması, bu biçimiyle ve anlatı yapısıyla, ele aldığı konuyu genel hatlarıyla gösterir ve sistemde sorunlara neden olan meseleleri derine inmeden anlatır. Fakat bunu sınırlı bir eleştirel tutumla yapar. Bu sayede sistemi dengede tutarak, statükoyu meşrulaştırmayı amaçlar.

Haberin Devamı

'Ciddi meselelerin adamı'

Kriz ve komplo filmleri türü üzerine çalışan Yönetmen Alan J. Pakula'nın, hemen hemen tüm filmlerinin konusu politik entrikalar üzerine kuruludur. Watergate skandalını anlatan 'Başkanın Bütün Adamları' ise Pakula'nın en ünlü filmlerinden biridir. Pakula 'ciddi meselelerin adamı' lakabıyla bilinir. Temelini gerçek bir olaydan alan bu film aynı zamanda kendisiyle aynı ismi taşıyan kitabın uyarlamasıdır.

Film, ABD Başkanı Nixon'ın döneminde geçer. Görevinden istifa eden ilk ve tek Başkan olarak bilinen Nixon'un Watergate skandalının aktörü olduğu söylenir. Watergate skandalından kısaca bahsetmek gerekirse; Nixon, seçim döneminde rakibinin ofisine dinleme cihazları koyarak ve bu sayede öğrendiklerini kendi için bir fırsata çevirerek seçimi kazanmıştır. Daha sonra Washington Post gazetesindeki iki muhabir bu olayı açığa çıkarmış ve bu olay Watergate skandalı olarak akıllara kazınmıştır. Skandaldan sonra Nixon görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır. Film de genel olarak bu skandalın ortaya çıkarılma sürecini konu edinir. Bu skandalı konu edinen filmde aynı zamanda bununla bağlantılı olarak gazeteciliğe dair de izler yer almaktadır. Kamu yararına hizmet eden iki gazeteci, gerekçelendirme, denge, özel hayatın gizliliği gibi konularda da etik mevzulara uygun bir biçimde davranmaya çalışmıştır. Ulaştığı bilgilerin kaynaklarını gizli tutarken her yargı için bir gerekçelendirmeye başvurarak denge unsurunu temel alarak haber oluşturmaya çalışmıştır.

Haberin Devamı

Gerçek görüntülerle başlıyor

Film gerçek bir haberin görüntüleriyle başlar. Bu görüntüler, Başkan Nixon'ın seçimi kazandıktan sonra geldiği oturumda konuşmasını yapacağı anı içerir. Görüntü burada kesilir ve hikâye Nixon'ın rakibi olan Demokrat Parti'nin Watergate Binası'ndaki ofisine bir ekibin dinleme cihazı yerleştirirken yakalanmasıyla başlar. Başta hırsızlık gibi aktarılan bu olaydan sonra Washington Post'un muhabiri Bob Woodward'ın ertesi gün olayla ilgili yapılacak olan duruşmaya gitmesi ile araştırmanın ilk adımları atılmıştır. Sanıklar kendilerini mahkemede CIA emeklisi, anti-komünist ve hükümet için çalışan görevliler olarak tanıtır. İsimlerinin gerçek isimleri değil, birer takma ad olduğu açığa çıkar. Woodward'a polis merkezinden bir telefon gelir. Hırsızlardan bir tanesinin defterinde Howard Hunt'ın yer alması, olayın seyrini değiştirir ve olay yalnızca hırsızlık olmaktan çıkıp politik bir boyut kazanır. Birdenbire gündem haline gelen bu skandal, başlarda hırsızlık süsü verilen bu olay, açığa çıkan gerçeklerle politik bir skandala döner. Washington Post'ta çalışan muhabir Woodward ile birlikte çalışan Carl Bernstein, bu haberi birlikte yapmak üzere görevlendirilir. Olay üzerine derin araştırmalar yapan iki gazetecinin bu skandalı nasıl ortaya çıkardığı film boyunca aktarılır. Washington Post'un genel yayın yönetmeni olan Ben Bradlee, Woodward ve Bernstein'in olayla ilgili bulgularını sık sık değerlendirmeye alır. Bradlee karakteri bir nevi eşik bekçisidir. Haberin oluşum sürecinde denetleme görevinden sorumlu olan eşik bekçileri, haberi süzgeçten geçirir. İşte Bradlee de Woodward ve Bernstein'in haberi oluştururken edindiği bilgileri denetlemekte ve filtrelemektedir. Bradlee, geçmişteki J. Edgar Hoover olayından dolayı bu olayı daha temkinli yaklaşır, yoğurdu üfleyerek yer. Bu yüzden ikilinin elle tutulur bir bilgisini görmediği sürece bulduklarını gazetede küçük bir kutucukta yayınlar. Woodward ve Bernstein, bilginin kaynağına ulaşma konusunda türlü çabalara girerler, bahsedilen dönemde internet ve gelişmiş tekneolojiler olmadığından kütüphane kütüphane gezip kaynakları tararlar. Bu sırada ulaşmaya çalıştıkları insanlar bir şekilde bildiklerini saklarlar, görünmez bir el adeta onları etkisi altına almış ve korkutmayı başarmıştır.

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Her yer karanlık ve ıssız

Filmde Washington Post binası haricindeki her yer karanlık ve ıssızdır. Yalnızca Washington Post binası aydınlık bir biçimde gösterilir. Bu durum, basınının aydınlık tarafına ve basın mesuplarının şeffaflığına işaret etmek amacıyla yapılmış olabilir. Halkı aydınlatmak için uğraşan basın mensupları bu açıdan aydınlık bir umudu anımsatır. Ayrıca Washington Post Haber merkezi çalışanlarının rahat tavırları basının özgürlüğünü yansıtır niteliktedir. Woodward, Deep Throat (Derin Gırtlak) adındaki kimliği gizli tutulan haber kaynağından bilgi edinir. Bu sayede oluşturacağı habere yönelik izleyeceği yolu çizen Woodward, her şey açığa çıkarmaya günden güne yaklaşır. Deep Throat'un verdiği bilgiler adeta bir yapbozun parçalarını birleştirmeye yardımcı olur. İsimsiz bağışlar, kaçırılan paralar ve dahası... Her şey tek tek ortaya çıkar. Kimliği gizli tutulan kaynak yani Deep Throat karakterinin yüzü net bir biçimde gösterilmez. Bu sayede karakterin kimliğinin gizlenmesini, yönetmen sinematografik bir dille anlatır. Woodward ve Benstein'in heyecanına ortak olan izleyici, özdeşleşme yaşayarak kendini karakterlerin yerine koyar ve katarsis yaşar. Katarsis, özdeşleşme sonrası izleyicide oluşan hazzı açıklayan kavramdır. Woodward ve Beinstein'in bu olayı açıklığa kavuşturması artık yalnızca ikilinin derdi değil, hikâyeye onlarla birlikte sürüklenen izleyicinin de derdi haline gelmiştir. Seyirci katarsis'i yaşayana kadar da sürüklenmeye devam eder.

Haberin Devamı

Başkanın Bütün Adamları filminin incelemesi

Hem de televizyona rağmen!

Filmin sonunda, baştaki Başkan Nixon'un konuşması televizyon ekranından tekrar gösterilir. O sırada Woodward ve Bernstein, Watergate haberini yazmaktadır. Bu sahne, vatandaşların Watergate olayına dair henüz gerçek bir bilgisi yokken, iki gazetecinin gerçeği açığa çıkarmak için nasıl uğraştığını simgeler. Başkan Nixon, o sırada seçim zaferi görüntüleriyle vatandaşlardan gerçeği gizlemektedir. Bunu da televizyon aracılığıyla yapar. Fakat iki gazeteci kamu yararına her şeyi ortaya çıkarmıştır. Hem de televizyona rağmen! Bu noktada Başkan Nixon'ın medya araçları üzerindeki hakimiyeti dikkat çekmektedir. Televizyon dolayımıyla kendi gerçekliğini yaratan Nixon, gerçeği manipüle ederek güç gösterisi yapar. O sırada vatandaşın bildiği dünya, yaşadığı dünya değildir. Althusser, kitle iletişim araçlarını devletin ideolojik aygıtlarından biri olarak nitelendirir. Dolayısıyla medya, bu aygıtlarla ideolojisini yeniden üretir.

Film Nixon'ın konuşmasıyla son bulsa da yani skandal resmi olarak çözülmemiş gibi gözükse de, arka fonda skandalın çözüldüğünü gösteren daktilo sesi vardır ve özgür basın bu savaştan zaferle ayrılır. Marş sesi gider ve onun yerini daktilo sesi alır...

Benzer İçerikler