Geri Dön
Kar ve Ayı: Atmosferiyle büyülese de potansiyelini taşıramayan bir ilk film

Kar ve Ayı: Atmosferiyle büyülese de potansiyelini taşıramayan bir ilk film

Bu yıl Altın Portakal'da Merve Dizdar'a 'En İyi Kadın Oyuncu' ödülünü kazandıran 'Kar ve Ayı', İstanbullu izleyicilerle buluştu. Selcen Ergun'un yönetmen koltuğunda oturduğu bu 'ilk film'de yaratılan güçlü atmosfer izleyiciyi kendine hayran bıraksa da senaryodaki bazı problemler filmin güçlü potansiyelini tam olarak beyazperdeye taşımasına engel oluyor...

Mayk Şişman
Mayk Şişman

59. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin yarışma filmlerinden 'Kar ve Ayı', İstanbullu izleyicilerle 10. Boğaziçi Film Festivali kapsamında buluştu. Merve Dizdar'a 'Aslı' rolündeki performansıyla 'En İyi Kadın Oyuncu' dalında Altın Portakal kazandıran ve rakibi olmamasından ötürü otomatik olarak 'En İyi İlk Film' ödülünün de sahibi olan 'Kar ve Ayı' bir ilk film. Yönetmen koltuğunda Selcen Ergun'u gördüğümüz 'Kar ve Ayı', şehirli bir karakterin taşrayı ziyaret etmesiyle birlikte taşrayı kavraması, tanıması ya da tanıyamaması gibi aslında kağıt üzerinde son dönemde çok sık örneğini gördüğümüz örneklerden biri. Dünya prömiyerini Kanada'da, 47. Toronto Uluslararası Film Festivali'nde yapan ve birçok kişinin aylardır merakla beklediği film, bir ilk film olmasının beraberinde getirdiği sıkıntılara sahip olsa da, özellikle senaryo bazında bazı ciddi problemler yaşasa da Florent Herry'nin üstlendiği görüntü yönetmenliği, yaratılan başarılı atmosfer ve iyi oyunculuk performanslarıyla akılda kalıyor. Ancak potansiyeli çok daha büyükken ne yazık ki bir hayli azını beyazperdeye yansıtabiliyor.

Haberin Devamı

Etkileyici bir atmosfere sahip

Kışın bitmek bilmediği uzak bir kasabaya mecburi hizmet nedeniyle atanan genç hemşire Aslı'nın kasabadaki eril yapıyla yüzleşmesi olarak özetlenebilecek filmde Merve Dizdar, Saygın Soysal, Asiye Dinçsoy ve Erkan Bektaş dikkat çeken rolleri paylaşıyor. Merve Dizdar ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu 'Masumlar Apartmanı' dizisiyle tüm Türkiye'ye kanıtlamıştı. 'Kar ve Ayı' ise ona performans olarak büyük alanlar açan bir film olmamasına rağmen ekranda gözüktüğü her anda ilgi uyandırmayı başarıyor, prestijli Altın Portakal'ı sonuna kadar hak ettiğini net bir şekilde ortaya koyuyor. Son dönemin en dikkat çeken oyunculuk performanslarına imza atan isimlerden Saygın Soysal, Asiye Dinçsoy ve Erkan Bektaş gibi isimler de başka oyuncular tarafından canlandırıldığı takdirde sönük kaçabilecek karakterleri oynamıyor, adeta yaşıyor. Güçlü oyunculuk performanslarının daha da ötesinde ise film gerçekten etkileyici bir atmosfer yaratmayı başarıyor. Başından sonuna kadar sizi karlar altındaki kasabaya hapseden filmin sizi götüreceği noktayı az çok tahmin edebiliyorsunuz ancak yine de filmden kopmuyor, kopamıyorsunuz. Birçok yerli filmde karşımıza çıkan görüntü yönetmeni Florent Herry bu noktada gayet iyi bir iş çıkartmış diyebiliriz.

Haberin Devamı

Ataerkil zihniyetin 'doğal' ölümü

'Kar ve Ayı' bütün bu başarılı noktalarına rağmen seyirciyi ne yazık ki tam anlamıyla can evinden vurabilecek kadar güçlü bir senaryoya sahip değil. Film, izleyicinin ilgisini her daim diri tutmayı başarsa da senaryodaki bazı boşluklar nedeniyle tam olarak "İşte bu!" dedirtmekten uzak. Bunun en önemli nedenleri arasında ise karakterlerin iyi oyunculuklarla canlandırılmasına rağmen kağıt üstünde bir hayli karikatürize olması geliyor. Üstelik bu karikatürize karakterler psikolojik gerilim tadındaki bir filmde asla güçlü bir çatışma içine girmiyor ve ilk yarım saat sonra sadece tek bir noktaya odaklanarak az biraz 'polisiye'ye geçiş yapılması nedeniyle bir noktadan sonra çok daha yüzeysel bir tat veriyor. Halbuki kar, ayı gibi metaforlar daha güçlü bir anlatı eşliğinde çok daha fazlasını vaat ediyor. Filmin en can alıcı final sahnesinde yaratılan ikilem ve Merve Dizdar'ın sergilediği performans gerçekten iyi olsa da finale gidilen yol o kadar tahmin edilir bir kıvamda ki bu noktada herhangi güçlü ve ışıltılı çatışma ortamlarının yaratılmamış olması filmi boşlukta, askıda, havada bırakıyor. Halbuki 'polisiye'ye geçiş sonrasında çok daha sert yüzleşmelerle, özellikle de baştan sona aynı ilerleyen karakterlerin dönüşümleriyle ilerleseydi finaldeki ikilem çok daha etkili olabilirdi. Film, karlar altındaki kasabayla korkuyu, finalde ise ataerkil zihniyetin ölümünün 'doğa'dan, doğaldan, organik gelişini hatırlatmasıyla güzel bir noktada bağlansa da ikinci yarıdaki boşluk nedeniyle güçlü ve cesur bir eleştiriyi, potansiyelinin yüzde 100'ünü geçelim yüzde 80'ini bile kullanmaktan çekinir bir hale geliyor... 'Kar ve Ayı' potansiyelinin çok daha azıyla yetinen ancak yine de umut veren bir ilk film. Yurt dışındaki izleyicilere evrensel, yerli izleyiciye yerel bir tat verme hedefindeyken 'biz'i, 'yerel'i az biraz ıskalamış, gerektiğince net olmakta bazı sıkıntıları olan bir film. Senaryo haricinde gayet sınıfı geçen, en kötü ihtimalle izleyiciye bir atmosfer vaat eden yönetmen Selcen Ergun'un çok daha iyisini yapacağına yürekten inanıyorum.

Haberin Devamı

 

twitter.com/mayksisman
instagram.com/mayksisman
youtube.com/mayksisman
can.sisman@milliyet.com.tr

Benzer İçerikler