Geri Dön
İstanbul'a dair şehir efsaneleri

İstanbul'a dair şehir efsaneleri

İstanbul tarih boyunca insanların ilgi odağı oldu. Kurulduğu günden beri birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Haliyle hakkında birçok söylence de geçmişten günümüze ulaştı. Bizler de İstanbul’a dair şehir efsanelerine Molatik olduk.

Kurabiye Canavarı
Kurabiye Canavarı

Haliç’teki altınlar

Bir dönem Haliç baya kirliydi. Ne kadar kirliydi derseniz (genç bireyler için açıklamaya çalışayım) bildiğiniz leş kokuyordu. Haliç civarındaki fabrikalar ve atıklar nedeniyle kokusuna dayanılmıyordu. Bu dönemde çıkan bir muhabbet vardı; Haliç’in dibinde Bizans’tan kalan altınlar varmış. Japonlar Haliç’i temizleriz ama dibindeki altınları da alırız demiş, devletimiz kabul etmemiş. Sonra kendimiz temizledik Haliç’i. Altın da çıkmadı haliyle.

Çemberlitaş’taki kadeh

Rivayet odur ki Çemberlitaş’ın altında Hz. İsa’nın son kez kullandığı kadehin bulunuyor ve bin havari tarafından korunuyor. Bu kadehten bir şey içenin ölümsüz olduğuna inanılıyor.
Bizans imparatoru Helena’nın Kudüs ziyaretinde Hazreti İsa’nın birçok eşyasıyla birlikte kadehi de alarak İstanbul’a getirdiği ve bu kadehin kenti koruması için 3. Konstantinos adına Çembertaş’ta dikilen sütunun altına yaptırdığı odada saklattığı ifade ediliyor.

Kapalıçarşı’nın altındaki tüneller

Bu biraz abartı, hatta abartının da ötesinde. Efsaneye göre Kapalıçarşı’nın altında dehlizler bulunuyor, bu dehlizler Yerebatan Sarnıcı’na bağlandığı, hatta Marmara Denizi’nin dibinden Kınalıada’ya (neden Kınalıada) ulaşıyormuş.


Dehlizlerin Kapalıçarşı’nın da altında geçtiğine inanılan efsaneye göre, çarşının gizli tutulan bir yerinden bu dehlizlere girildiği, buralarda yemek takımı üzerinde çalışan gümüş kaplama atölyelerinin bulunduğu, çalışanlara da işe başladıkları gün söz konusu dehlizlerden bahsetmemeleri için Kuran-ı Kerime el bastırıldığı söyleniyor.

İstanbul’u yılandan koruyor

Sultanahmet Meydanı’nı gezenler bilir, yılan heykeli bulunmaktadır. Yunanistan’dan İstanbul’a getirilen heykel o dönem adı Hipodrom Meydanı olan yere yerleştirilmiş. Yılanlı sütun rivayetlerde Konstantinopolis’i yılanlardan sürüngenlerden koruyan bir tılsımdır.


Uzun zamanlar boyunca İstanbul’u korumuş ve kollamış olan bu tılsım padişahlardan birinin sakarlığı yüzünden kırılmış ve o gün diyarı yılanlar basmıştır. Bizim padişahlar oyun ve eğlenceyi severlerdi ama tılsım ve büyülere de inandıklarından muhtemelen içleri pek rahat etmemiştir.

Kayzer lahdi istedi ama…

Alman İmparatoru Kayzer II. Wilhelm İstanbul’a Osmanlı-Alman dostluğunun bir göstergesi olarak 1898’de bir çeşme yaptırmıştı, Alman Çeşmesi. Ama bunun sebebi tam olarak dostluk değilmiş. Kayzer, Arkeoloji Müzesin’de gördüğü İskender lahdini istemiş ve alabilmek için çeşmeyi yaptırıp şirin görünmeye çalışmış.


Lahdi, bugünkü Lübnan’da yaptığı bir kazı sonucu İstanbul’a getiren Osman Hamdi Bey ise belki de kellesi pahasına çıkmış sultanın karşısına; “Ancak ölümü çiğneyerek verebilirsiniz” demiş. Kayzer’e ise hayal ettiği hediyeyi değil bir Hereke halısını almak düşmüş.

Benzer İçerikler