Moda
Sağlık
Foto Galeri
Yazarlar

1-7 NiSAN KANSER HAFTASI - RADYASYON ONKOLOJİSİNDE 5 ÖNEMLİ GELİŞME

Yeni gelişmiş cerrahi ve radyoterapi teknikleri, moleküler yöntemler ile hedefe yönelik ajanlar, kanserde kullanılan tedavi seçeneklerini artırıyor

|

Acıbadem Maslak Hastanesi’nden radyasyon onkolojisi uzmanı Prof. Dr. Enis Uyar, radyasyon onkolojisinde hastanın daha uzun ve kaliteli bir hayat sürmesini sağlayan gelişmeleri anlattı:
1- Diğer organlar hasar görmüyor Bundan birkaç yıl öncesine kadar radyoterapi tedavisinde tümörü kaçırmamak için geniş bir alan ışınlanıyordu. Ancak tümörle birlikte çevresindeki kritik organların da ışınlanması sorunlara yol açıyordu.
Bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler artık IMRT (yoğunluk ayarlı radyoterapi) tekniğinin uygulanmasını mümkün kıldı. Hastaların tedavisi sırasında, görüntü kılavuzluğu eşliğinde günlük görüntüleme yapılması da tedavinin başarısını artırıyor. Ayrıca bazı tümörlerin içine yerleştirilen ‘altın işaretleyiciler’ sayesinde tümörün yeri, hareketi ve koordinatları kolaylıkla tespit edilebiliyor.
2-Yüksek doz ışın kullanılıyor Eskiden geniş bir alan ışınlandığından tümöre yüksek dozda ışın verilemiyordu. Daha az doz verildiğinde ise tümör yok edilemiyor veya yeniden ortaya çıkma riski önlenemiyordu. Günümüzde sadece hedeflenen bölgeye yüksek dozda ışınlama yapılabiliyor.
3-Radyoterapi süresi azaldı Günümüzde tedavi süresini kısaltmak için ‘volümetrik ark terapi’ adı verilen VMAT tekniği geliştirildi. Böylece eskiden yaklaşık 30 dakika süren tedavi artık 2-3 dakikaya indi.
4-Seans sayıları azaltıldı Uygun tümörlerde normalde uygulanan günlük dozlara göre 10-20 kat yüksek dozlar verilebilmesi mümkün hale geldi. Örneğin, uygun akciğer kanseri hastalarında eskiden tedavi 30-35 seansta tamamlanırken, bugün tüm işlemler 3-5 seansta sonlandırılıyor. Başarı oranı da yüzde 20-30’lardan yüzde 85-95’lere çıkıyor.
5- Yan etki riski düştü Günümüzde hedefi ışınlarken komşu organlardaki yapılar korunabildiği için yan etkiler daha az görülüyor. Mesela baş-boyun kanserle-rinde tükürük bezleri ışınlandığından hasta ağız kuruluğu ile yaşamak zorunda kalıyordu. Ağız kuruluğuna bağlı olarak yemek yerken, gece uyurken, konuşurken hayat kalitesi olumsuz etkileniyordu.
Prostat kanseri tedavisinde prostatı ışınlamak isterken hastanın rektum ve mesanesi de ışınlandığı için bu bölgede kanama oluşuyordu. Günümüzde ise artık bu tür kanamalara yok denecek kadar ender rastlanıyor.

"GELİŞMELER ÖMÜR UZATIYOR”

Acıbadem Maslak Hastanesi'nden tıbbi onkoloji uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demir, biyoloji ve genetik alandaki gelişmelerin ömür uzattığını söylüyor:
* Tedavisi mümkün olmayan kanser türlerinde elimizde artık seçenekler var. İleri evre kanserlerde bile hastalığı kronik bir hale getirerek, şifa sağlanamasa bile uzun süreli hastalık kontrolü elde edilebiliyor. Örneğin ileri evre kalın bağırsak kanserlerinde 20 yıl önce ortalama sağ kalım altı ay civarındayken bugün ortalama 2.5 yıldan söz ediliyor.
* 5 yıldan daha uzun yaşayan metastazlı, bir başka deyişle ilerlemiş kanseri olan hastaların da oranı giderek artıyor.
* Kanser tedavisindeki 'moleküler biyoloji' ve 'genetik' alanında gelişmeler, hastaların yüzünü güldürüyor.
* Artık her tümörün genetik yapısının daha farklı olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla genetik yapısına göre tedavi seçildiği takdirde çok daha etkin hastalık kontrolü sağlanıyor. Örneğin kalın bağırsak kanserlerinde kişiye özel yaklaşımla kemoterapilerin etkinliği yüzde 35-40 oranında artırılabiliyor.
* Böbrek ve karaciğer kanseri gibi kemoterapinin etkili olmadığı tümörlerde elimizde hastalık kontrolü sağlayan hedefli tedavi seçenekleri var.

BiTTi

© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.