Moda
Sağlık
Foto Galeri
Yazarlar

Hayatı film olsa bu son terk edilirdi!

Parlak isimli romanları, güzel pozları, müzisyenliği kadınların yüreğine değen açıklamalarıyla bir anda çok sevildi Tuna Kiremitçi... Baş döndürücü ilişki ve açıklama trafiği ise insanları yordu

|

HER KİTABIYLA BİRLİKTE BİR 'OLAY' YARATAN EDEBİYATÇI: TUNA KİREMİTÇİ Bir 'ilk roman' olarak olumlu eleştiriler aldı, çok satanlar listesinin de başına kuruldu 'GTÇS'. Bu boy boy fotoğraf çektirmeler de ilk hevesle açıklanabilirdi neticede... 15 yaşından beri yazan bir çocuk 30'unda hayal edilemeyecek bir övgüye, üne mazhar olmuştu, kimi olsa sarsardı bu bir zaman... Ne var ki bu daha başlangıçtı. 1973 yılında Eskişehir'de Bulgar göçmeni bir ailede başlar Kiremitçi'nin öyküsü. Babası edebiyat meraklısı bir inşaat mühendisidir ve kendi tutkusunu çocuğunda görmek isteyen her ebeveyn gibi oğlunu yazar olmaya teşvik eder. "Edebiyat benim kaderimdi, kaçtım ama kurtulamadım" diye açıklayacaktır durumu ilerde Tuna Kiremitçi. Topu topu beş yıl önceydi, edebiyat dünyasına hızlı bir giriş yaptı Tuna Kiremitçi. Reklam yazarlığından geldiğini asla inkâr etmeyen 'parlak' isimli bir romanla: "Git Kendini Çok Sevdirmeden"... 'GTÇS' gibi bir kısaltması olan, Kürşat Başar kitaplarının adını hatırlatan bir isim. Nitekim kaderi de Başar kitapları gibi oldu, en çok genç kızların çantalarını-ceplerini süsledi. Yazarının fotoğrafı da dergi kapaklarını... Porsuk kenarında futbol oynayarak geçen çocukluğu, 11 yaşında yatılı olarak Galatasaray Lisesi'ne gelmesiyle sona erer. Anne babadan erken ayrılmış bir çocuk olarak vakitsiz büyüyecektir çaresiz. Bir yandan da alkol sorunu yaşanan "hüzünlü" bir ortamdan uzaklaştığı için şanslıdır belki. Galatasaray'da hem müzikle hem edebiyatla iç içe bir öğrenciliği olur. İlk şiirleri okul gazetesinde yayımlanır. 1991 yılında da Varlık dergisinde. Aynı yıl lise arkadaşlarıyla birlikte "İstanbul dolaylarından rock türküleri" söyledikleri "Kumdan Kaleler" topluluğunu kurarlar. Liselerarası mütevazı bir şöhretin sahibi olur grubun solisti Tuna Kiremitçi. Özellikle Ataol Behramoğlu'ndan bestelediği "Bu Aşk Burada Biter" dillere dolanır. 1996'da da "Denize Doğru" diye bir albüm yaparlar. Kumdan Kaleler Herkes müziğe devam etmesini beklerken o Mimar Sinan Üniversitesi'nde sinema okur ve yıllar sonra da kendini "loser bir müzisyen" olarak tanımlar. Ama edebiyatla bağını kopartmaz hiç. 1994'te Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü'nü kazanmış ve ilk şiir kitabı olan "Ayabakanlar"ı yayımlamıştır. Bunu 1998'de "Akademi" izler. Bir taraftan hayatını kazanmak için reklam yazarlığına başlamıştır. Roman yazmak ise hep istediği ama bir türlü kendini hazır hissetmediği bir şeydir. Zaten bu "kendini hazır hissetmemek" hayatına pek çok alanda damga vuran bir histir, bir gün anlar ki hiçbir zaman hazır olmayacak, oturur bir sayfa yazar. Roman yazmaya başladıktan sonraki sloganı "Düşünme yaz!"dır. Masanın başına oturur, gerisi gelir diye düşünür, ya da düşünmez, yazar... Reklamdan romana... 2002, çalıştığı Medina Turgul reklam ajansından Yasemin Yılmaz'la evlendiği, ilk romanının çıktığı, babasını kaybettiği bir yıl olur onun için. Yıldızının en parladığı dönemde, annesini de kanserden kaybetmiş ve oğlu Can'ın doğumunu bekleyen bir yazardır. Kadınların onu ideal erkek ilan etmesine neden olan meşhur "Biz hamileyiz" demecini de hatırlamadan geçmeyelim... Zira aynı demeç kısa zaman sonra kendisinin kara listeye alınmasını da sağlayacaktır...Kitaplarına fiyakalı isim bulmadaki başarısını "Bu İşte Bir Yalnızlık Var" ile sürdüren Tuna Kiremitçi, "Jules ve Jim" göndermeli bir kapağa sahip "Yolda Üç Kişi" romanıyla girdiği 2005'i bir adet "aşk skandalı" ile tamamlar. Skandaldır, çünkü âşık olduğunu söylediği karısıyla röportaj verip o meşhur açıklamayı yaptığı günün üzerinden 1 yıl geçmemiştir bile. Artık İclal Aydın ile beraberdir genç yazarımız. Talihsiz bir biçimde "gamzeli - edebiyatçı âşıklar" olarak geçerler literatüre ve ne evlenirken, ne ayrılırken kurtulabilirler bu sıfattan. Hamileyiz, gamzeliyiz... Birlikte ve birbirlerine dair röportajlar verir, Kiremitçi'nin aşk öykülerini Aydın'ın seslendirdiği bir "Sevgililer Günü" hediyesi hazırlarlar. Çılgınlık ve çocukluk hataları yapma hakkı tanınmamış bir adam olarak kendisini "fazla düzgün ve hatta sıkıcı" diye tanımlayan Kiremitçi, "Hayatımda ilk kez İclal'le birlikte olarak kendi istediğimi yapıyorum" der. Bu arada "A.Ş.K. Neyin Kısaltması?" adlı bir deneme kitabı yayımlanır. Zaten aşk iyiden iyiye ondan sorulur olmuştur, neyin kısaltması olduğunu da o bilecektir elbet... Les Ottomans'da, magazin sayfaları vasıtasıyla 'dillere destan' olan bir düğünle evlenir Aydın-Kiremitçi çifti. Aynı sayfalarda Cevat Çapan'ın adı da ilk kez yazılmış olur, Kiremitçi'nin karısına okuduğu şiir nedeniyle. Adını doğru yazabilen olmaz ama, daha ziyade 'Cevat Çapa' tercih edilir. Bu film de burada biter... Onlar ermiştir muradına... Ama o da ne? Meğer jenerikten sonra yönetmenin hazırladığı bir sürpriz varmış 'sabırlı' izleyicilerine. Düğünün üzerinden yalnızca beş ay geçer ve "gamzeli âşıklar ayrılır". Yetmez, Tuna Kiremitçi oğlunun annesi Yasemin Hanım'a döner. Bu da yetmez, "Zaten İclal'le bizimki arkadaşlıktı, aşk değildi" gibi artık izleyicilerin sabrını zorlayan açıklamalar yapar. Sürpriz son! Şimdi yeni kitabı "Dualar Kalıcıdır" raflarda. Kiremitçi bir yandan eski-yeni eşi Yasemin Hanım'la mutluluk tabloları sergilerken bir yandan "özür diliyor". Attığı yanlış adımlar için, altüst ettiği hayatlar için, "bir yazarın görülmemesi gereken ortamlarda" görüldüğü için... Ve bunu hâlâ o ortamlardan yapıyor. İzleyici ise artık bunun "son final" olmasını arzu etmekte. Zaten bu bir film olsa çoktan "Yok artık, bu kadar da olmaz" deyip salondan çıkmış olacaktı... Özür diliyor ama...

© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.