‘Her yıldız bir gün kayabilir’

‘Beni Affet’, altı sözondur devam ediyor. Sürekli ekranda olmak nasıl bir duygu?

Bu dizide büyüdüm. O süreci pek anlayamadım. İnsanlar çok kısa süre içinde yaptığımız işi sevdi. Her sene de, “Acaba aynı etki olacak mı?” diye düşünüyorum. Kocaman bir aile edinmiş olduk.

Sıkıldığınız zamanlar oldu mu?

Bahar karakteriyle o kadar özdeşleştim ki, parçam haline geldi. Yaptığımız iş, hayattan olduğu için sıkılmıyorum. Ama tabii süreç uzadıkça oyuncu bir değişiklik arayışına giriyor. Ya aksiyon dolu ya da komedi alanında bir proje istiyorum ki, insanları ters köşe yapabileyim.

Altı yıl olduğu için ‘Bahar’ karakteri artık sizi zorluyor mu?

Tabii ki zorladığı zamanlar oluyor. Çünkü oyunculukta enstrümanınız bedeniniz. Karakteri içselleştirmek insanı yoran bir şey. Bahar biraz da masalsı bir karakter. Ben onun kadar güçlü olamam. Tecavüze uğradı, eşi öldü ve çocuğunu tek başına doğurmak zorunda kaldı. Bunlar kolay şeyler değil. Ama bazen diğer oyuncuların söylediği gibi, ‘rolden çıkamama durumu’ bende mevcut değil.

Kariyerinizi etkilediğini düşünüyor musunuz?

Olumlu yönde çok fazla etkilediğini düşünüyorum. Tanınmaya ve insanlar tarafından sevilmeye başladım ama bizim sektörde işler sabun köpüğü gibi... Bir sene ara versem, beni tanımayabilirler. ‘Beni Affet’ günlük bir dizi olduğu için insanlar beni dizi oyuncusu değil de evlerinden biriymişim gibi karşıladılar. O yüzden şanslı olduğumu düşünüyorum.

Haftalık diziye geçiş düşünüyor musunuz?

Günlük dizi anlayışı biraz daha memur kafası. Sabah 8.30’da sete başlıyoruz. Artık tabii ki haftalık bir işte oynamayı istiyorum. Oyunculuğun yeri-zamanı olmaz fakat, sahneyi çekerken elinden geleni yapıyorsun, kendini yerlere atıyorsun ama o gün hemen tüketiliyor. Seyircinin gelmediği tiyatro gibi oluyor.

Dizide bu sene partneriniz değişti...

Yeni partnerim Saim Karakale çok iyi. Başarılı biri ve oyunculuğuna hayranım. Önceki partnerim Mert Altınışık giderken çok ağladım. Başka oyuncularla oynamak da iyi bir keşif ama Mert ilk partnerim ve yeri başka... Çünkü altı sene olduğu için Mert artık sahnede ne yapacağımı ezberlemişti. Saim’in gelişiyle bunu kafamdan atmış oldum.

Dizi kaç sene daha gider?

Daha devam edeceğini düşünüyorum, ucu açık. Ama benim bu sene son senem. Planlama olarak benim Bahar’a verebileceğim çok fazla bir şey kalmadı. Anne olmak gibi araya başka şeyler katmak gerekiyor. O yüzden İstanbul’a yerleşmeyi düşünüyorum. Paylaştıkça mutlu olan bir insanım. Aileme vakit ayıramayacaksam ne anlamı var.

‘İnsanlığa faydam dokunsun istiyorum’

Cezaevinde sahnelenen ‘Duvarların Dili’ tiyatro oyununda mahkumlarla oynadınız. Nasıl bir duyguydu?

Beni değiştiren asıl oyun odur. Yıldız Kenter o oyuna geldiğinde bana, “Biz sizleri eğitirken kurguyu gerçeğe çevirmeye çalışıyoruz. Fakat bugün gerçek sahnedeydi” demişti. O insanların hepsi yaşamışlığıyla oradaydı. Bambaşka bir deneyimdi benim için, çok etkilenmiştim.

Fikir nasıl ortaya çıktı?

Menajerim aracılığıyla oldu. Çok sevinerek kabul ettim. İnsanlığa faydam dokunsun istiyorum. LÖSEV’le de çalışıyorum. Televizyon hepimizi ayaktayken uyutan bir şey. Çocuk orada seni izlediğinde karton bir karakter görüyor. Onların hayran olduğu kişiye iyi bir davranış ekleyip örnek olabiliyorsam ne mutlu bana...

Tiyatro mu? Ekran mı?

Altı senedir popüler bir iş yapıyorum. Ama tiyatro sahnesi çok farklı. Orası er meydanı diyebilirim. Tiyatro yapmam için biraz ısınmam gerek. Dizilerde herkesi oynatıyorlar. Bunu söylemek kötü bir şey ama zamanında Türk televizyonlarında maymun oynadı. Televizyon oyuncunun işinden çok arka planda bitiyor.

Dizide ikiz kardeşinizi oynayan Deniz Evin’le evliliğiniz nasıl gidiyor?

Aynı işte yer almak zevkli ama zor bir şey. Çünkü siz gerilince, eşiniz de aynı şekilde reaksiyon gösterebiliyor. Dengeyi oturtmak lazım biraz. Biz oturttuk ama çok hassas bir konu. Kocamla ilgili söyleyebileceğim en güzel şey o benim tek gerçeğim. Fikri neyse dobra dobra onu söyler.