Moda
Sağlık
Foto Galeri
Yazarlar

SATTAS’LAMAYAN KALMASIN

Reggae yapan sayılı yerli gruplardan Sattas, Avrupa’nın en önemli müzik festivallerinden ‘Rototom Sunplash’ kapsamında gerçekleşen yarışmada en yüksek oyu alarak yarı finale yükseldi. Grup, “Gelin bizi bir dinleyin, izleyin” diyor. Biz de gittik, dinledik, sohbet ettik

|

Sattas nasıl bir araya geldi?
Orçun Sünear: Bob Marley ile başladı hikayemiz. Çok seviyorduk adamı. Önce felsefesine ve konuşma tarzına, şarkı söylemesine aşık olduk. Sonra bir baktık ki, Marley bir okyanusmuş. Evde kendi kendimize çalıp söylemeye başladık. Sonra buraya kadar geldik.


Sattas’ın anlamı nedir?
Erdem Birgül: ‘Satta’ kelimesinden geliyor. ‘Sallamayın’ demek. ‘Rockers’ filminde bir karakter sürekli “Satta man” diyordu. Biz de ondan öykündük. Sonundaki ‘s’ takısı da ‘rahatlamak’ anlamına geliyor.


Bilmeyenler için reggae’yi anlatır mısınız biraz?
Orçun S.: Reggae, özünü kalp atışından alan bir müzik. Perküsyonda duyduğumuz o sesler hep kalp atışını temsil ediyor.
Derya Eke: İnsanların basit bulduğu ama aslında o kadar da basit olmayan bir müzik türü. Salınım gerektiren, herkesin kendi olabileceği, rahat hissettiği, akışına bıraktığı bir müzik. Reggea dansı diye bir şey yok mesela; sadece kendini salıyorsun.
Erdem B.: Ama felsefesi vardır. Uzunca anlatılacak bir felsefe bu. Mesela rasta denen bir şey var saça yapılan. O sadece şekil için yapılmıyor, bir anlamı var. Sürekli reggae albüm kapaklarında gördüğünüz renklerin de bir anlamı var.


Siz bu malzemeleri, renkleri kullanıyor musunuz?
Erdem B.: Tabii. Orçun’un atkısı var mesela.
Derya E.: Orçun’un atkısını, Afrika’dan çok sevdiğimiz bir ağabeyimiz hediye etmişti. Afrika’nın renklerini kullanıyorduk. Son dönemdeki, başka etnik grupların aldığı renkler olduğu için biz de daha Marcus Garvey bir tarz izledik. Yani kırmızı, yeşil ve siyah renklerini aldık albüm kapağımız için.
Orçun S.: Marcus Garvey sadece Amerika için değil, bütün dünya için önemli bir karakter. İnsan hakları savunucusu. Ve sürekli siyah, kırmızı, yeşil renkleri taşımış üzerinde. Onu insan hakları ve eşitlik savunucusu olduğu için seviyoruz. Ama bunun dışında sarı, kırmızı ve yeşile saygımız sonsuz. Her türlü bayrağa saygımız sonsuz.

“Para kaygısıyla yapılacak iş değil” Reggae’nin mesaj verme kaygısı vardır ya... Sizin vermek istediğiniz mesaj nedir?
Orçun S. : Reggae’de şöyle bir hikaye var; yaşamın içindeki olumlu olan bütün konuları barındırmak. Biz de buna sadık kalmaya çalışıyoruz elimizden geldiğince. Savaş karşıtlığı, aşk, ant-cinsiyetçilik hayvan hakları, doğa hakları... Güzel olan her şeyden bahseder reggae. Bu dünyada çok daha özgür ve keyifli yaşayabileceğimizi öğütler. Biz de elimizden geldiğince bunu aktarmaya çalışıyoruz.


Günlük hayatınızda da bu felsefeyi uyguluyor musunuz peki?
Orçun S.: Tabii. Uygulamadan olmuyor. Mesela Erdem, devlette çalışan bir öğretmen. Bir sistemin içinde. Ama o ne yapıyor? Aldığı felsefeyi öğrencilerine çok keyifli bir şekilde anlatıyor. Gittiği yerde yenilik yapıyor. Takdir almış, başarılı bir müzik öğretmeni oluyor. Bunda karakterinin de büyük etkisi var tabii ama reggae’nin de etkisi görmezden gelinemez.

Türkiye’de reggae yapmak zor mu? Nasıl tepkilerle karşılıştınız?
Erdem B.: Genelde karşılaştığımız yorumlar, “Müslüman mahallesinde salyangoz satıyorlar” şeklinde oluyor. Bu işi yaparken, ‘elimizi taşın altına sokuyoruz’dan ziyade, bunun Türkiye’deki misyoneri olarak nitelendirdik kendimizi. Sadece para kaygılı yapılacak bir müzik değil bu. O sorunun altında da biraz o var. “Yapıyorsunuz ama para geliyor mu?” gibisinden. Ama yok; bu öyle bir müzik değil ki. O şekilde yapacaksanız zaten yapmayın. Tepkiler aldık mı? Olumlu anlamda aldık. Bazı insanlarda, “Bunlar reggae yapıyor, bir süre sonra yok olacaklar” gibi bir düşünce var. Öyle olmayacak; çünkü Sattas 8 yıldır sahnede. İnanılmaz bir dinleyici kitlesi var. Kendimize güveniyoruz. Bu ‘salyangozu’ çok sevdiğini düşünüyoruz insanların.

“iSTANBUL KARMAŞASIZ OLMUYOR”

Genelde karşılaştığımız yorum, ‘Müslüman mahallesinde salyangoz satmak’ şeklinde oluyor. Ama biz insanların bu ‘salyangozu’ çok sevdiğini düşünüyoruz.

Avrupa’nın önemli müzik festivallerinden ‘Rototom Sunplash’ kapsamında gerçekleşen yarışmada en yüksek oyu alarak yarı finale yükseldiniz...
Erdem B.: Bu festival, reggae türünde düzenlenen en büyük organizasyonlardan biri. Yarı finale oylamayla gidiliyor. Sonra jüri karşısına çıkılıyor. Finale kalırsak, Zürih’e gideceğiz. Orada da kazanırsak Rototom’a ve yaklaşık 5-6 tane çok büyük müzik festivaline katılacağız.

İstanbul’da müziğinizi yapabilmeniz için yeterince adres var mı?
Derya E.: Eskiden tek bir yere hapistik. Belli başlı reggae mekânları vardı. Ama şimdi öyle genişledi ki kitle, her yerde çalmaya başladık. Sanırım Harbiye Açıkhava dışında her yerde çaldık. “Şurada reggae dinlenmiyor” diye bir kısıtlamamız yok.
Erdem B.: Çünkü kolay dinlenir bir müzik... Moda Deniz Kulubü’nde bile çaldık. Rock’la kıyaslanamaz, 7’den 70’e herkesin dinleyebileceği bir tarz.


Hem Türkçe hem İngilizce şarkılarınız var. Nasıl çıkıyor bu şarkılar? İstanbul’dan ilham alıyor musunuz?
Orçun S.: Mesaj kaygısı demiştik ya; başta onlara dikkat ediyoruz. Zaten İstanbul’dan bahsediyoruz. National Geographic bile ‘İstanbul’un sakat yönleri’ diye belgesel yaptı. Biz hepimiz burada büyüdük.
Erdem B.: Yörenin mutfağına göre yemeğe katacağın malzemeler değişir ya... Adanalıysan acısız olmaz mesela. İstanbul da karmaşasız olmuyor.

Bob Marley’den başka favori müzisyenleriniz var mı?
Derya E.: Birçok isim var. Midnite, Gregory Isaacs, Burning Spear, Peter Tosh, Ras Micheal, Jacob Miller... Şu an aklımıza gelmeyen bir sürü isim daha...

© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.