Dünyanın en güzel sarayları

Kraliyet sarayları, geçmişte sadece zenginlerin evi görevini görmedi. Dev ve gösterişli yapılarıyla sadece statü sembolü olmadılar ancak tarihin en önemli olaylarına tanıklık ettiler. İnşasına 13’üncü yüzyılda başlanan, İspanya’nın en güzel yapılarından biri olan Alhambra, 1492 yılında Hıristiyanların eline geçti. Alhambra, günümüzde Emevi mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak ayakta duruyor. İngiliz monarşisinin en büyük sembolü olan Buckingham Sarayı’nı, ilk olarak Kraliçe Victoria kullandı. Arjantin’in ilk first lady’si olan Eva Peron, nam-ı diğer Evita, halkına yaptığı ünlü konuşmasını, Casa Rosada’nın balkonundan yapmıştı. Casa Rosada, bu olayın ardından tarih kitaplarında “Pembe Saray” olarak yerini aldı Çan Çan, “saray” tanımına yepyeni bir anlam yüklüyor. Labirentlerden oluşan dünyanın en büyük kerpiç şehri, her biri ev ve bahçelerden oluşan dokuz bölümden oluşuyor. Dünya Kültür Mirasları listesinde yer alan Drottningholm Sarayı, hala İsveç Kraliyet Ailesi’nin yaşadığı yer konumunda Bir zamanlar Roma’nın imparatorlarının kaldığı Domus Augustana’nın ardından, bugün sadece harabeleri kalmış durumda. Birkaç duvarı ve çeşmesi geriye kalan saray, Septimius Severus Sarayı’nın orijinal yapıya eklenmesiyle genişletildi Askeri zaferleri anmak için inşa edilen El Escorial, Kral İkinci Philip’in dini sadakatine verdiği miras olarak kabul ediliyor Etkileyici mimarisi ve tarihi önemiyle, Yasak Şehir 500 yıl boyunca Pekin’den Çin İmparatorluğu’nun merkezi oldu ve tam 24 imparatora ev sahipliği yaptı. Bu saraya adım atmak, Malta’nın on altıncı yüzyılda sahip olduğu gücü sergiliyor. Haçlı seferlerinde şövalyelerin konak yeri, ardından İngiliz valilerin konağı olan saray, bugün Malta’nın parlamento binası konumunda. Minos Uygarlığı’nın başkenti olan Knossos, M.Ö 19’uncu ve 14’üncü yüzyıllarda medeniyetin doruk noktasına tanıklık etti. Yunan mitolojisinde geçen efsane Kral Minos’un burada yaşadığına inanılıyor. “Rüzgarların Sarayı” olarak bilinen Hawa Mahal, görünümüyle kumdan yükselen bir aleve benziyor. Saray, kraliyet ailesi için ev olarak değil, ana saraya ek yapı olarak inşa edildi. 18’inci yüzyıldan beri, kumdan bir abide olarak yükseliyor Kral Sekizinci Henry’nin hayatındaki birçok olaya tanıklık eden Hampton Court, genç kralın tenis oynadığı günlerden, oğlu Edward’ın ölümünde yaşadığı drama kadar birçok önemli olaya tanık oldu. Çar Birinci Nicholas’ın inşa ettirdiği Kremlin, Rus ve Bizans mimarisini içeren etkileyici bir yapı. Dış yapısı yeşil, altın ve krem renginin harika karışımını sergilerken, sarayın içindeki dev avizeler, geniş koridorlar ve büyüleyici dekor, muazzam bir sanat gösterisi sunuyor. Kuzey Amerika’nın yerlilerinden Pueblo halkının yaşadığı alanı kapsayan Mesa Verde Ulusal Parkı, bir zamanlar binden fazla insanın yaşadığı bir yerdi. 150 odaya sahip kum renkli yapı, harika manzarasıyla mükemmel bir heykeltıraşlık örneği Kral 14’üncü Louis tarafından inşa ettirilen Versay Sarayı, her köşesinde mimari ve sanat yeteneği sergilerken, altın kaplamalı dekoru ve mükemmel bahçeleriyle bir “avcı kulübesinin” ne kadar mükemmel bir yapıya dönüştürülebileceğinin örneği 70 bin metrekarelik dev bir alan kaplayan Prag Sarayı, geçmişte Kutsal Roma İmparatorları’nın evi olmuştu. Bugün, Çek Cumhuriyeti Devlet Başkanı’nın evi görevini görüyor. Avusturya’nın yüzyıllar boyu sosyal ve politik merkezini oluşturan Habsburg, sahip olduğu görkemli yapılar ve muhteşeme bahçeleriyle Avrupa’nın en güçlü kraliyet ailelerine ev sahipliği yapmış bir yer. İnşa edildikten sonra defalarca tekrar elden geçirilen Topkapı Sarayı, Osmanlı Sultanlarının geleneksel tarzlarını yansıtıyor. Çok renkli çinileri, dev sütunları ve büyük kemerleriyle, sultanlar için harika bir ortamın ta kendisi. Listede yer alan birçok saray gibi, Topkapı dört bin kişilik nüfusuyla bir saraydan çok saray-şehir özelliği taşıyor Dev tapınak piramitleriyle bilinen Uxmal, bir zamanlar bölgede yaşayan halkın derin dini ve astronomik işaretlerini taşıyor.