Honduras'da bulunan bir cezaevi görenleri şoka uğrattı. Hapishanede video oyunları oynayıp televizyon izleyecekleri odalar,klimalı hücreler, ve hatta seks odaları bile bulunuyor. Honduras’ın en tehlikeli ve kalabalık hapishanelerinden biri olan San Pedro Sula Merkezi Cezaevi’nde, mahkumlar iPhone’lardan fahişelere, her şeyin satılabildiği bir açık pazar işletiyor. Hapishane de sıradan bir cezaevinden çok, rakunların, tavukların ve domuzların yiyecek tezgahlarının arasında ve açık kanalizasyon kanallarında rahat rahat dolaştığı etrafı çitlerle çevrilmiş bir kasabayı andırıyor. Ancak bu kasaba sarıyla çizilmiş “ölüm çizgisi” tarafından kesin bir şekilde ikiye bölünmüş durumda. Ne gardiyanlar mahkûmların idaresindeki iç kısma giriyor, ne de mahkûmlar gardiyanların bölgesine çıkıyor. Cezaevinin müdür yardımcısı Carlos Polanco, Associated Press’e yaptığı açıklamada, “Burayı mahkûmlar yönetiyor. Biz sadece dış güvenlikten sorumluyuz. Ama çizgiyi geçtikleri anda ateş edeceğimizi de biliyorlar” diyor. San Pedro Sula Merkezi Cezaevi’ndeki mahkumlar parmaklıklar ardında iş yürütürken, yöneticiler de cezaevinin ihtiyaçları için harcandığını öne sürdükleri karlarını riske atmamak için bu duruma göz yumuyor. Aslına bakılırsa, bu gayrı resmi bölünme, Honduras’taki cezaevlerinin geneli için geçerli. Üç ay önce bir cezaevinde yaşanan ve 361 kişinin ölümüyle sonuçlanan dev yangının yarattığı uluslararası tepki bile durumun değişmesine yetmedi. Comayagua Cezaevi’ndeki yangından sadece bir ay sonra, San Pedro Sula’daki mahkumlar liderlerine karşı ayaklandı. Ayaklanmada 14 kişi öldürüldü; yetkililer üç hafta boyunca içeri girmeyi başaramadı. İki hafta kadar önce de çıkan arbedede bir başka mahkum öldü 11 mahkum da yaralandı. Associated Press muhabirlerinin girdiği San Perdo Sula cezaevi 800 kişi kapasiteyle inşa edilmiş ancak içeride 2 bin 137 kişi yaşıyor. Gazeteciler içeriye hapishane müdürünün izniyle değil, “başmahkum” Noe Betancourt’un onayıyla girebildi. Hatta Betancourt, gazetecilere mahkumlardan oluşan sekiz kişilik bir koruma ekibi sağladı. Kadınların ve çocukların içecek, meyve, giyecek, hamak, halı hatta halı sattığı iç kısımdaki, özerk kasabaya güvenlik görevlileri giremiyor. Ancak her gün 30 kadar kişi içerideki pazarda çalışmak için mahkumların bulunduğu bölüme geçiyor. Gardiyanlar ise iki taraftan kilit altında tutulan bir alanda görev yapıyor. Bu kapalı kapıların bir tanesi dış dünyaya, bir tanesi ise hücrelerin ve pazarın olduğu alana açılıyor. Gardiyanlar geceleri zaman zaman hücreleri kilitlemeye kalkıyor. Ancak Betancourt’un söylediğine göre mahkumların kapıları açmak için anahtarları ve levyeleri var. Çünkü, Betancourt’un ifadesiyle, “Bir yangın çıksa, polis bizi burada bırakır gider” gibi bir düşünceleri var. Gazetecilere mahkûmların bulunduğu bölümü, kız arkadaşıyla birlikte gezdiren Betancourt, yeni mahkumların kabulünden ve bilgilendirmesinden sorumlu. En önemli konu da hücre fiyatları… En kötü hücre 1000 lempiradan (yaklaşık 90 TL) başlıyor. Fiyatlar 15000 lempiraya (yaklaşık 1400 TL) kadar gidiyor. Bu fiyatları karşılayamayan mahkumlar yerde uyuyor ve temizlik gibi en kötü işleri yapmak zorunda kalıyor. Betancourt, bu göreve diğer mahkumlar tarafından geçen ay seçildi, zira bir önceki “başmahkum” Mario Enriquez fiyatları çok fazla yükselttiği için azledildi. Aslına bakılırsa Enriquez, mahkûmları dövmek, taciz etmek, geceleri tavana asmak, köpekleri mahkumların üzerine salmak gibi uygulamaları için nefret edilen bir isimdi. Ancak hücre ve yiyecek fiyatlarını yükseltmesi, mahkumlar için bardağı taşıran son damla oldu. Mahkumların ve hapishane yetkililerinin anlattığına göre, kafasını ve organlarını kestiler, kalbini köpeğine yedirdiler. Sonra köpeği de öldürdüler. Enriquez’nin adamlarından 13’ü de onunla birlikte öldürüldü, cesetleri döşeklerin altına gömülüp ateşe verildi. Olaydan sonra mahkumlar üç hafta boyunca cezaevini kontrol etmeye devam ederken, yetkilileri ve yangına müdahale etmek isteyen itfaiyecileri içeri sokmadı. Daha sonra cesetler gardiyanlara teslim edildi. Hapishane aşırı kalabalık… Ranzalar geniş hücrelerin duvar diplerine yan yana dizilmiş halde. Mahkum yakınları aile üyelerini diledikleri gibi ziyaret edebiliyor. Mavi ceketli hapishane memurları vızır vızır hareket ediyor; içeri yiyecek, tütün ve para taşıyor. Bir köşede bir müzik grubu ellerinde elektrogitarlarıyla prova yaparken, bir başka köşedeki grup televizyonda futbol maçı seyrediyor. Ancak her şeyin bir bedeli var. Tutuklular haftalık 75 lempira (yaklaşık 6 TL) karşılığında yerlerini temizletip klimalarını tamir ettirebiliyor. Sokaktaki fiyatın üç katına bira, uyuşturucu ya da bir gecelik cinsel ilişki satın alabiliyor. Bu yoğun ticaretin karı da çalışanlar, tezgah sahipleri ve hapishane yönetimi arasında bölüşülüyor. Yönetimin payına 120000 lempira (yaklaşık 11000 TL) düşüyor. Hapishane müdürü Hugo Hernandez bu parayla hapishanedeki tamirat işlerinin yapıldığını, tutukluları mahkemeye ya da hastaneye taşımak için gereken benzinin alındığını ya da gıda alışverişi yapıldığını söyledi. Hernandez, “Devlet bize her tutuklu için günlük 13 lempira iaşe veriyor. Bu parayla açlıktan ölürler, dolayısıyla biz de üstünü tamamlamaya çalışıyoruz” dedi. Hapishane yetkilileri bu sistemin bir parçası olduklarını kabul ediyor. Zira ülkedeki toplam 8 bin kişi kapasiteli cezaevlerinde 12 bin tutuklu kalıyor. Dahası hükümet mahkum başına yılda sadece 500 TL harcıyor. Polanco, “Bazıları bunu yolsuzluk olarak görüyor ama bizim için bu sistemin çöküşünü önlemenin tek yolu” dedi.