Ders alınacak bir hikaye. Oktay Çetinkaya'nın annesi bir dilenci babası ise alkolikti. Çocukluğunu çöplükte geçirdi. Arkadaşlarıyla kağıt topladı, kaportacılık yaptı. Hatta çalıştığı hurdacı için hırsızlık bile yaptı. Ancak bir gün çöpte bulduğu kitap hayatını değiştirdi... “Muğla'ya bağlı Ortaca kazasının çöplüğü, yıl 1997. Ben yarı çıplak ve diğer geri dönüşüm emekçisi arkadaşlar. Fotoğrafı istanbulda çöpte bulduğum makina ile çekmişti bir arkadaş ..” Oktay Çetinkaya’nın hikayesi Adana’da başladı. Alkolik bir baba ve dilencilik yapan bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. İlkokulu bitirdikten sonra kaportacıda çalışmaya başladı. Sonrasında ise hurdacılara satmak için kablo, kanalizasyon kapağı gibi maddeler çalmaya başladı. Hırsızlık yaptığı dönemlerde hayatını tamamen değiştirecek işe özendi: Kağıt toplayıcılığı… Kaportacılık, hırsızlık ve kağıt toplayıcılığı derken; Oktay’ın yolu bir şekilde taşı toprağı altın İstanbul’a düştü… Tophanede bir binanın bodrum katında hurda deposu 1997 yılı. Sol yanımdaki paltolu arkadaşım artık yürüyemiyor tekerlekli sandalye ile dolaşıyor artık sokakları. Sağ baştaki arkadaşım yusuf ,on yaşında kağıt depolarında yaşamaya başladı yusuf, küçük yaşta alkole başladı, defalarca ceza evine girdi, inanılmaz duygusal bir adamdır hemen ağlar. Bir gece kışın ortasında bunalımdan kendimi boğazın sularına atmıştım dayanamayıp yusufta atlamıştı arkamdan. Azdaha soğuktan donuyorduk. Oktay bir gün çöpte bulduğu bir kitabı okumaya karar verdi… Ve bu karar, onun bütün hayatını değiştirdi. Oktay önce o kitabı okudu, sonra diğerini… Derken artık çöpte bulduğu kitapları biriktirmeye ve hepsini teker teker okumaya başladı. Sırf bu yüzden, kitapları da satmıyordu sahaflara. Arkadaşları ile kaldıkları mekanda biriktiriyor, gözü gibi sahipleniyordu onları… En çok da Dostoyevski’yi seviyordu. Önce kağıt toplayıcılığını bıraktı; sokakta bir kitap tezgahı açtı; sonra bu iş için bir mekan tuttu kendisine. Oktay’ın Beyoğlu’na açtığı dükkan(Lamelif Sahaf), yıllar içerisinde birçok araştırmacının uğrak yeri oldu. O kadar aşkla yapıyordu ki işini, zaten başarılı olması kaçınılmazdı. Oktay Çetinkaya’nın hikayesi yönetmen Enis Rıza tarafından 2009 yılında 83 dakikalık bir belgesele çekildi. Belgeselde Oktay’ın “fakirmeczup” isimli bir Instagram hesabı var; ve orada sokaklardan tanıdığı; sokaklarda tanıştığı insanların hikayelerini anlatıyor… Oktay’ın “fakirmeczup” isimli bir Instagram hesabı var; ve orada sokaklardan tanıdığı; sokaklarda tanıştığı insanların hikayelerini anlatıyor… “Adem abi karadenizli eski bir gemi kaptanı. Yirmi yıl önce istanbula ilk geldiğim yıl tanıdım Adem abiyi. O’da birçok insan gibi etrafındaki insanlara ve hayata uyum sağlayamayıp sokağa ve çöplüğe sığınanlardan. Bir bilseniz öyle ilginç bir insanki.” “Cem kırk yaşında, bir kırk boyunda bir sokak insanı. Birde kardeşi tinerci metin vardı , beyoğlunda terk edilmiş bir binada cesedi yanmış halde bulunmuştu, esnaf çok severdi metini abisi cem gibi. Doksanlı yıllarda bir gazete kupon ile televizyon veriyordu ,cem sokakta yaşamasına rağmen her sabah bir adet gazete alıp kuponlarını kesip biriktiriyordu annesine televizyon hediye edebilmek için.” “Sevim ablanın kocası Tahir abi geçtiğiğimiz aylarda vefat etti . Tahir abide hayatı boyunca çöplerden topladıklarını satarak geçimini sağlamış bir insandı. Karı koca okuma yazmaları yok, çocuklarıda okula gitmedi. Sevim abla çok hasta ,Torunu yardım etmek için Sevim abla ile birlikte çıkmış işe , poşetlerini taşımasına yardım ediyor anneannesinin.” “Nihat abi 75 yaşında bekar bir teknoloji mağduru. Eskiden beyoğlu esnafının tabelalarını boyar, yazar, çizerdi . Arada boya badana işleride yapardı ama asıl işi tabelacılık nihat abinin, teknolojiye ayak uyduramadığı ve birazda huysuz olduğu için bu aralar durumu hiç iyi değil.tophanede yıkılmak üzere olan bir binada tek başına yaşıyor, zamanında benimde içinde yaşadığım bir binada. 50 yıldır tophanede yaşıyor nihat abi, ne hikayeler var nihat abide ah bir yazabilse” Hüseyin abi köpekleri ile dolaşır Beyoğlu sokaklarında , bugün ördekleride katmış gezi turuna. Mekin arkadaşımız bir geri dönüşüm işçisi. İki çocuğu var sırtındaki çuvalda çöpten Bulduğu kilimi evine götürürken çektim fotoğrafını mekinin.160 kilo oldu Mekin ve kilosu artmaya devam ediyor. Çok fakirdir ama hep mutlu,güleryüzlü ve kanaatkardır Mekin arkadaşımız. Dolapderenin şarapçılarından erdoğan abi çöpten bulduğu birkaç kitabı satmak için yağmurlu pazar günü sırılsıklam bir halde dükkanımıza daldığı bir anda. Bu abimiz tanıdığım ilk ve son seyyar berber, kendisini ilk gördüğümde tophanede çalıştığımız kağıt deposunun sahibi hataylı hamido'yu bir taburenin üzerinde tıraş ediyordu. şimdilerde sokaklarda yaşıyor terk edilmiş yıkılmayı bekleyen binalarda yatıp kalkıyor . Yıllar evvel bir çocuğunu trafik kazasında kaybetmiş kısa bir zaman sonrada karısı ve ikinci çocuğuda evinde çıkan bir yangında yanarak hayatlarını kaybetmişler.artık kimseyi traş etmiyor, geçimini çöplerden bulduğu eşyaları ve hurdaları satarak sağlıyor. Adaşım şair oktay,, eskiden beyoğlunda sokaklarda yürüyen insanları durdurur defterine yazdığı şiirlerden okuyarak yolunu bulmaya çalışırdı,, şimdilerde beyoğlunun kaldırımlarında oturup geleni gideni izleyerek vaktini geçiriyor. Çok kilo aldı, hasta . Tophane, hurda deposunda çalışan arkadaşlar.