SKORER
PEMBENAR
CADDE
YAZARLAR

Paris’ten en iyi cadı dileklerimle...

Paris’ten en iyi cadı dileklerimle...

|


VİTRİN CADISI


       Paris’teyim. Bir kısım cadıyla birlikte burada düzenlenen moda fuarına davetliyiz. Bir uçak dolusu Türk ve ressam ayaklarında sergi açmaya gidiyormuşuz gibi yapan biz. Bir uçağın Türkle dolu olduğu nereden anlaşılır? Şundan... Uçak kalktıktan sonra cep telefonu çalar. Uçak kalktıktan sonra tüm Türkler sanki asırlardır birbirleriyle görüşmüyorlar, uçağa da beraber binmemişler gibi birbirleriyle hasret giderirler. Uçak onların ağırlıklarıyla sallanır. Muhabbetler tavladan, Galatasaray’a kadar uzanır. Paris’te dağıtmak üzere sözler verilir. Birinci Paris Kuşatması başlamak üzeredir. Böyle bir bildiri atılır ama metinsiz, sözlü! Paris’te dağıtılacaktır. En sivri burunlu pabuçları, en Burberys amblemli çantayı, mendili, tokayı, neyse çaput alınacaktır. Burberys’le de yetinmek olmaz. Chanel, Gucci ve tabii Free Lance... Bütün bu Türk istilâsından nasibini almalıdır. Strateji bellidir. Dükkânların yerleri belli olduğu sürece, dükkânlar acayip pahalı olduğu sürece...
       Biz bir kısım cadı işte bu kuşatmanın planlarını yapan bir grup tekstilci cadıyla moda fuarına gittik. Paris’te üç gece dört gün geçiren biz, bir kısım cadı, tabii bu moda fuarının hazır giyim yapıtlarını beğenmedik. Ve hemen fuar gecesi, Cafe De Flore’de yani Sartre’ın cafesinde buluşup fuarda dağıtılmak üzere bir bildiri yazdık. Bildirimizin ilk satırları şöyleydi:
       Modasever kardeş uyan / Uyanmakla kalma / Uyandığını göster / Kendi yüzünü değil / Başkalarının yüzünü de yıka / Logodan, amblemden tasarım olmaz / Anla / Anla onlarca markanın arkasında dönen dolapları.
       Bildiri bu kadarla da kalmıyordu. Dadaizmin mekânında Dada manifestasından alıntı yapmadan yapamazdık. Alıntılarımızı yaptık. Ertesi gün, fuarın çeşitli yerlerine bildirilerimizi dağıttık. Ve sonuç: kimsenin uyanmak istemediğiydi. Bir Arjantinli modacı, yanıma yaklaştı, bir eliyle de bildiriyi tutuyordu. Şöyle dedi: “Modacı uyandı mı, kabus başlar. Bırakın uyusunlar. Rüyalarına dokunmayın onların. Modernizm bitti ama modernist modacı hâlâ düş kurduğu için bunun farkında değil. Farkında olsa ne yapacak? Bir sokak arasında terzilik mi? Anlatabildim mi?öAnlatabilmişti. Bunun üzerine bir kısım cadıdan ayrıldım. Tek başıma Paris sokaklarında gezdim. Kâh sigara içtim kâh orangina. Akşama doğru biraz kırmızı şarap. Vitrinlere baktım. Bir camın ardındaki bu renkli kumaşlardan yapılmış nesnelere her dalıp gittiğimde Arjantinli modacının söyledikleri aklıma geliyordu. Sanki iç sesim olmuştu, o esmer sakallı beyaz gömlekli gümüş Osmanlı yüzüğü takan adamın söyledikleri. Yakasında ismi de gözümünün önüne geliyordu: Fernandez Sonborges. Aslında perişandım. Aslında umutsuzdum. Paris de türlü düz yolları, yokuşsuz dar sokakları ve kasvetli fareli pizzacılarıyla bu ruh halimi besliyordu. Bir tek hip - hop müzik iyi geliyordu.




© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.