SKORER
PEMBENAR
CADDE
YAZARLAR

Sektöre yön verenler anlattı: Zorluklara karşı hangi adımlar önem kazandı?

Ukrayna’daki savaş öncesinde Avrupa başta olmak üzere küresel enerji piyasalarındaki volatilite, savaşın da etkisiyle enerji başta olmak üzere pek çok ekonomik, siyasi sorunların ortaya çıkmasına neden oldu. Avrupa’nın enerji arz sorununun yanı sıra, petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki artışın yanı sıra, tedarik zincirindeki sorunlar, piyasalardaki tedirginlik ve girdi maliyetlerindeki artış tüm dünyanın mücadele ettiği sıkıntıların başında geliyor. Türkiye’de enerji sektöründeki oyuncular ise bir yandan küresel gelişmeleri yakından takip ederken, bir yandan da değişen enerji dinamiklerine hazırlıklı olmaya çalışıyor.

|

İklim kriziyle mücadelede liderlik bayrağını alan Avrupa Birliği’nde yeşil dönüşümün sekteye uğradığı dikkatlerden kaçmıyor, ancak Türkiye enerji sektörü oyuncuları yenilenebilir ve temiz enerjiye olan iştahlarını azaltmış değil. Milliyet Enerji’ye özel açıklamalarda bulunan Aydem Enerji, Borusan EnBW, Polat Holding ve Ülke Enerji yöneticileri, küresel düzeyde yaşanan krizin ve sorunları en gerçek haliyle analiz ederken, sektörde sahip oldukları önemli tecrübelerini küresel krizin etkilerini değerlendirmede kullanıyor. Sektöre yön veren enerjinin önemli aktörleri, küresel dinamikleri, Türkiye’nin yaşanan sorunlar ve gelişmeler karşısında ihtiyaç duyduğu adımları anlattı. Bugün yaşanan ve yakın önemde yaşanabilecek zorluklara karşı hangi stratejileri izlediklerini paylaşan şirket yöneticileri, yenilenebilir enerji yatırımlarının hala cazibesini koruduğuna dikkat çekti.

Enerji arz güvenliği bambaşka bir seviyeye taşındı

İdris Küpeli, Aydem Enerji CEO’su, Yönetim Kurulu  Üyesi

2021’de Avrupa ülkelerinde yaşanan doğalgaz arzındaki sıkıntılar ve sonrasında rekor kıran doğalgaz fiyatları enerji arz güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu yeniden hatırlatırken, Ukrayna ve Rusya savaşıyla birlikte yüksek petrol fiyatları, enerji arz güvenliğini bambaşka bir seviyeye taşıdı. Enerji fiyatlarının günbegün artıyor oluşu her ne kadar endişe yaratıyor olsa da, bu noktada Türkiye’nin kendi enerjisini kendi üretmesi konusunda attığı adımların da karşılık bulduğunu söylemek mümkün. Özellikle yenilenebilir enerji alanında atılan adımlar çok değerli. Enerji alanında çalışan düşünce kuruluşu Ember’ın geçtiğimiz günlerde yayınladığı analize göre, Türkiye’nin rüzgâr ve güneş enerjisinden elektrik üretimi, son 12 ayda 7 milyar dolarlık fosil yakıt ithalatını önleyerek enerji ithalatını düşürdü. Önümüzdeki aylarda gaz fiyatlarının sabit kalması durumunda her ay yaklaşık 700 milyon dolar tasarruf edilebileceği hesaplanıyor. Elektrik üretiminde ithale dayalı kaynak payı 2019 yılında yüzde 38 civarında iken, 2021 yılında bu oran yüzde 50’ye yaklaştı. Şu anda ise Türkiye’nin elektrik üretiminin yarısından fazlası, yağışların geçen seneden daha iyi olmasının da etkisiyle yenilenebilir kaynaklarından elde ediliyor.

İthal kömür ve fiyat artışları sorunu

Öte yandan ithal kömür ile tamamına yakını ithal edilen doğalgazda yaşanan sert fiyat artışlarının yol açtığı sıkıntılar, şu anda sektörümüzün karşı karşıya kaldığı sorunların başında geliyor. Böylesi bir durum yerli kömürü vazgeçilmez kılıyor. Fakat bu noktada da bazı santrallerimizde kendi ruhsatlı sahalarımızda olan kömürü kullanamadığımız ve başka bölgelerden kömür nakliye ederek santrallerimizi ayakta tutmaya çalıştığımız için maliyetlerimiz yükseliyor. Uzaktan kömür taşımak da santraldeki elektrik üretim maliyetlerimizi kilovatsaat başına 2,5 sent artırıyor.

Baz yük santrali yatırımına ihtiyaç var

Pandemi sürecinin ülkemiz üzerindeki etkilerinin azalmasıyla, elektrik tüketimi gün geçtikçe arttı. Yaklaşık olarak yıllık yüzde 4 tüketim artış söz konusu. Böyle bir tabloda arz güvenliğinden bahsedebilmek için ülkemizin kurulu gücü ile enerji talebinin en yüksek olduğu zamanda sistemde bulunan ya da bulunması gereken enerjinin yani puant yükünün dengeli yapıda olması gerek. Bunun içinde baz yük santrallerinin yani minimum elektrik tüketimini karşılayabilecek şekilde, kesintisiz üretim gerçekleştiren enerji santrallerinin operasyonlarının devamlılığı kritik öneme sahip. Şu anda Türkiye’de baz yük santrali olarak sadece nükleer güç santrali yatırımı devam ediyor. Yenilenebilir enerjinin tüketim oranı içerisinde daha yüksek seviyelere ulaşıp optimum üretimi sağlayabilmesi için baz yük santral tesisleri yatırımları yapılması kaçınılmaz. Baz yük santrali grubundaki termik santraller, yüksek emreamadelikle çalışabiliyor. Bu santrallerin kesintisiz ve verimli şekilde çalışarak yerli kömürle enerji üretmesi enerji arz güvenliğimize çok büyük katkı sağlıyor, cari açığı engelliyor ve tabii ki istihdama katkı sağlıyor. Ancak elektrik arz güvenliğinden bahsedebilmek için bu santrallerin işletilmesinin devamlılığını sağlayacak koşulların oluşturulması gerekiyor. Bu koşulların sağlanmaması, yerli kömür termik santrallerinin ülkemiz elektrik üretimine katkı oranının azalmasına sebep olacak ve neticesinde ithalatı artırarak cari açığa olumsuz etki yaparken istihdamı da negatif etkileyecektir.

Fiyat artışları etkiliyor

Bir diğer önemli husus, ülkemizdeki termik santrallere kömür sağlayan maden işletmelerindeki araç, yakıt ve bakım gibi temel maliyet kalemlerindeki fiyat artışları. Bu artışlar, santrallerin üretim maliyetlerini ciddi oranda yükseltiyor. Tüm bu artışlara rağmen sabitlenen Piyasa Takas Fiyatı’nın yerli kömür santralleri için maliyetlerinin altında kalması, baz santrallerin üretimini ve dolayısıyla arz güvenliğini riskli duruma sokuyor.

Enerjide dışa bağımlılığın, kritik bir zaaf olduğunu hatırlattı

Enis Amasyalı, Borusan EnBW Enerji Genel Müdürü

24 Şubat 2022’de başlayan ve kısa sürede savaşa dönüşen Ukrayna’daki gerilim, sadece bölge ülkelerini değil tüm dünya ekonomilerini derinden etkilemeye devam ediyor. Tedarik zincirindeki aksamalar ve Rusya’ya uygulanan yaptırımlardan etkilenen petrol/ doğalgaz tedariği özellikle Avrupa ülkelerine enerjide dışa bağımlılığın en kritik zaaflarından biri olduğunu hatırlattı. AB ülkeleri bir yandan fosil yakıt tedariki için alternatifler arayarak enerji arz güvenliğini sağlamaya çalışırken, diğer yandan yenilenebilir enerji dönüşümünü hızlandırmak için düğmeye bastı. İklim krizi nedeniyle AB Yeşil Mutabakatı ile kıtayı bu alanda lider yapan yeşil ekonomiye geçiş, enerjide stratejik olarak dışa bağımlılığı daha kısa sürede sona erdirilmesine yönelik artması beklenen finansman kaynakları ve hızlandırılan yatırım izin süreçleri v.b çabalarla daha da ivmeleneceği öngörülüyor. Diğer yandan bozulan tedarik zincirleri, arz/talep dengeleri yenilebilir enerji santrali komponentlerinin tedarik sürelerinde ve fiyatlarında bozucu etki gösterdi.

Türkiye’nin en büyük RES-GES hibrit tesisini kuracak

Borusan EnBW Enerji olarak tamamı yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı kurulu gücü ve portföyü ile Türkiye’nin ve dünyanın sürdürülebilirliğine doğrudan katkı sağlayan, rüzgâr enerjisi alanında lider bir elektrik üretim şirketiyiz. Kurulduğumuz 2009 yılından bu yana odağımız sadece yenilenebilir enerji kaynakları yatırımları üzerine oldu. Bu kapsamda rüzgar, güneş ve hidroelektrik santrallerimizle yenilenebilir enerji üretimi gerçekleştiriyoruz. Yatırımlarımızın toplam tutarı 1,1 milyar doların üzerinde gerçekleşti. Şirket bünyemizde tamamı yenilenebilir enerji santrallerinden oluşan 930 MW’lık bir portföyümüz bulunuyor. Bu gücün 725 MW’ını işletmedeki 12 santralimiz, 210 MW’ını ise geliştirme aşamasındaki santrallerimiz oluşturuyor. Son olarak gündemimizde rüzgar ve güneş enerji santrallerinin bir arada olduğu Türkiye’nin en büyük RESGES hibrit tesisini hayata geçirmek var. Bu kapsamda kurulumunu tamamladığımız Türkiye’nin ilk 5 büyük rüzgar tesisinden biri olan Çanakkale’deki Saros RES tesisimize, 94 MWp gücündeki GES tesisini kuracağız. Böylece YEKA’lar dışında ülkemizin en büyük kurulu güce sahip GES’ini hayata geçireceğiz. Ayrıca, yenilenebilir enerji santrallerini bir ölçüde baz yük santrallerine dönüştürecek ve tüm bu denklemde bir kayıp halka olan depolama tesisleri kapsamında da çalışmalarımız devam ediyor. Diğer yandan, Yenilenebilir Enerji Tedarik Anlaşmaları, müşterilerimiz için ortak geliştirilen öztüketimin karşılanmasını hedefleyen yenilenebilir enerji yatırımları konusunda çalışmalar yapıyoruz. Önümüzdeki dönemde de iklim, insan ve inovasyon odak alanlarındaki sürdürülebilirlik stratejimiz doğrultusunda ülkemizin temiz enerji potansiyelinin en verimli şekilde kullanılmasına yönelik çalışarak yenilikçi bakış açımızla önemli bir rol oynamaya devam edeceğiz.

Global kriz kendini, en derin enerjide gösteriyor

Arkın Akbay, Polat Holding Enerji Grup Başkanı

Günümüzde küresel anlamda yaşadığımız kriz, endüstri ve sanayinin hemen her noktasında kendini bizlere hatırlatıyor. Global krizin kendisini en derin şekilde gösterdiği alan ise hemen her sektörde enerji konusu oluyor. Polat Holding olarak çeyrek yüzyıla yakın bir süredir enerjide dışa bağımlılığı azaltmak, çevreci ve temiz enerji üretmek ve bugün de yaşadığımız enerji krizine karşı daha dayanıklı olabilmek için çalışıyoruz. İşletmede olan 695 MW kurulu gücümüz ve 1 milyar doların üzerindeki yatırımımız ile Türkiye’nin rüzgar enerjisi alanında en büyük yatırımcıları arasındayız. Bu sene en son devreye aldığımız Göktepe Rüzgar Enerjisi Santralimiz 112,7 MWm/110 MWe ile tam kapasite devreye girdi. Rüzgar santrallerimizden SOMA RES, 288,1 MW kurulu gücüyle Türkiye’nin en büyük rüzgar enerji santrali. GEYCEK RES ise, 168 MW kurulu gücüyle, Türkiye’nin en büyük dördüncü rüzgar enerji santrali. Grup olarak 2022’de yaklaşık 2 milyar kWh ile 45 milyon ağaç dikimine eşdeğer yaklaşık 1,2 milyon ton sera gazı emisyonu azaltımı sağlamayı hedefliyoruz. Bugün ortalama 600 bin hanenin elektrik enerjisi tüketimini karşılayacak temiz enerji üretiyoruz.

Kapasite artışına hazır

Polat Enerji Grubu olarak yenilenebilir enerji için rüzgar ve güneş enerjisini odağımıza almış durumdayız. Bugün, Türkiye’nin en yüksek kurulu güce sahip rüzgar enerjisi yatırımcısı konumunda olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Mevcut rüzgar kurulu gücümüz, Türkiye rüzgar kurulu gücünün yaklaşık yüzde 5,4’ünü oluşturuyor. Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları konusunda yüksek potansiyele sahip. Özellikle, güneş kuşağı adı verilen güneş enerjisi açısından zengin bir bölgede yer alıyor. Hatta güneş enerjisinden elektrik üretme potansiyeli açısından da Avrupa ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alıyor… Türkiye’nin rüzgarı da güneşi de kısa süre içinde çok daha yüksek kurulu güce çıkarması lazım. Bu sayede milli güvenliğimiz açısından çok önemli olan başta doğalgaz ve kömür tedariki olmak üzere enerjide dışa bağımlılığımız azalacaktır. Enerjide arz güvenliğini ve kalitesini artırmak için en kaliteli rüzgara ve ışınıma sahip sahalarımızda yüksek miktarda kapasite artışları gerçekleştirmeye hazırız, temiz, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ulaşımı sağlamak için Bakanlığımız teşkilatlarının yarattığımız her değeri yine ülkemize değer katmak için yeni kapasite tahsisleri ile temiz enerjinin öncüsü Polat Enerji’yi görevlendirmesini bekliyoruz.

Avrupa’ya yenilenebilir enerji köprüsü kuruyor

Yurt dışında ise güneş enerjisi santralleri geliştirmek amacıyla 2017 yılında Macaristan’da başladığımız çalışmalara hız kesmeden devam ediyoruz. Holding iştiraklerinin Türkiye’de birinci karargahı İstanbul, Macaristan’daysa Budapeşte. Globalde birçok ülkeden teklifler alıyoruz ama bizim ilk hedefimiz Doğu Avrupa. Türkiye’de Avrupa’ya yenilenebilir enerji köprüsü kuruyoruz.

 

Yenilenebilir enerji, krizlerden daha az zarar görmeyi sağlıyor

Ali Aydın, Ülke Enerji Genel Müdürü

Küresel arenada etkileri her açıdan görülen savaş, birkaç yıldır yaşanan salgın ve fosil yakıtlardan elde edilen enerji üretimindeki sıkıntılar, enerji üretimini darboğaza sokarken buna bağlı olarak enerji tedariki, fiyatlandırmalar ve ithalatında da ülkeleri krize sürüklüyor. Fosil yakıtların hem çevreyi hem de ekonomiyi dar bir boğaza sürüklemesi de yenilenebilir enerjiye, özellikle de rüzgar enerjisine büyük fırsatlar verilmesine neden oluyor. Enerji üretim ve tedarik projeksiyonlarını yenilenebilir enerjiye göre planlayan ülkelerin bu krizlerden diğer ülkelere nazaran daha az zarar gördüğünü, enerjideki dışa bağımlılıklarını da azaltabildiklerini görüyoruz. Burada rüzgar enerjisi de yenilenebilir enerjinin yükselen değeri olarak görülüyor. Son 10 yılda Türkiye’de de rüzgar enerjisi sektöründe atılan adımlar, gelecek ve ekonomi adına önemli kazanımlar sağlıyorken, yaşanan krizler süresince de enerjiyi güvende tutabilen bir liman olarak görülüyor. Özellikle koronavirüs salgını ile başlayan enerji krizinde rüzgar enerjisi sektörünün birçok problemle uğraşsa da üretime devam edebildiğini, kriz anlarında bakım ve onarımlar konusunda bizzat çalışan sağlığını koruyabilmek için teknolojik altyapının güçlendirildiği ve yeni iş fırsatlarının ortaya çıktığını görebiliyor.

Rüzgarda hizmet ihracatını da artırıyor

Yaşanan krizlerden dolayı rüzgar enerjisi sektörü için hayli hareketli bir dönemin içinde olduğumuzu belirtmemiz gerekiyor. Rekor kurulumlar gerçekleştiren ve enerji üretimindeki payını globalde ve ülkemizde gün geçtikçe artıran rüzgar enerjisi ve sektörünün, tüm zorlu ekonomik koşullara rağmen daha da ileriye dönük projelerle gelişmeye açık olduğunu belirtebiliriz. Ülke Enerji özelinde büyüyen sektörümüzdeki servis gereksinimlerini eksiksiz şekilde karşılayabilmek için yatırımlarımıza devam etmekteyiz. Tabii ki artan kur riski, sektör geneli için bir tehdit olarak görünse de ülkemizin temiz, yerli ve milli kaynaklardan elde edilen enerji kapasitesini artırma yolculuğunda biz de elimizi taşın altına koymaktan çekinmeyeceğiz. Özellikle kurulumu devam eden ve ihalesi yeni tamamlanan santraller, sorunların mücadelesi için sektörümüze can verecek. Bunlara eş zamanlı olarak Ülke Enerji, rüzgar servisleri konusunda hizmet ihracatını günden güne artırarak ülkemizin gelişimine katkıda bulunuyor.

© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.