Geri Dön
Yaz dizileri neden hep aynı konuyu işliyor?

Yaz dizileri neden hep aynı konuyu işliyor?

Mevsim kıştan yaza dönerken yeni dizi projeleri de konuşulmaya başlanıyor. Fakat uzunca bir süredir farklı bir yapım izleme şansı bulamıyoruz. Peki yaz dizileri neden hep aynı konuyu işliyor? Gelin Molatik olalım...

Kurabiye Canavarı
Kurabiye Canavarı

Hepimizin aklına aynı şeyler geliyor

Yaz dizileri deyince artık hepimizin aklına hemen hemen aynı şeyler geliyor. Bunların ne olduğundan bile bahsetmek istemiyorum. Çünkü bunun bahsinden bile sıkıldık. Evet, hep söylüyoruz, dile getiriyoruz fakat değişen pek bir şey yok. Ekranlarda yine benzer projeler karşımıza çıkıyor.

Kabahatin hepsi onlara ait değil

Bunları söylerken şunu belirtmek isterim. Oyunculara ya da oyunculuklara pek bir şey söyleme niyetinde değilim. Zira kendimi o konumda görmüyorum. Fakat senaryolar, sadece mekân-zaman farklılaşması yaratmaktan ibaret değil. Hemen hemen aynı karakterlerin, benzer ilişkiler yaşaması, yaşayacak olması ya da yaşayamaması anlatılıyor bizlere. Yani asıl kabahat, senaryoyu yazan kişilerde yani senaristlerde de demeyeceğim. Çünkü kabahatin hepsi onlara ait değil.

Önümüze koyulan bir şeyi, tüketerek devam etmesini sağlıyoruz

Kime ait biliyor musunuz? Bütün bu aynılaşmanın sebebi, bizleriz. Çünkü tüketen biziz. Bizim önümüze koyulan bir şeyi, tüketerek devam etmesini sağlıyoruz. Yaz dizilerinin hafif başına buyruk karakterleri, yaz mevsimiyle beraber güzel bir hava, mekân ve muhakkak bahçeli ya da teraslı bir ev ya da kafe, bizi cezbediyor. Fakat bu kadar kolay olmamalı.

Üretime, farklılığa, farklılaşmaya ve özgünlüğe değer vermemiz lazım

Gelelim 'Neler yapmamız lazım?' sorusunun cevabına… Protesto edelim, izlemeyelim, demiyorum. Fakat bu algının bir şekilde değişmesi, değiştirilmesi lazım. Yani birbirinden güzel ve değerli kitaplar dururken insana hiçbir şey katmayan günümüz dandik kitaplarını okursak ve birçok soru işareti oluşturan filmler ya da diziler varken aynılaşan ve insanı aynılaştıran şeyleri izlersek geleceğimiz nokta zaten burası olur.

Üretime, farklılığa, farklılaşmaya ve özgünlüğe değer vermemiz ve izleyiciler olarak bunu en net haliyle hissettirmemiz lazım. Yoksa suçlayacak çok insan buluruz. Fakat ona buna suç atmayı bırakıp kendimize bakmamız gerekiyor. Çünkü "kabahatin çoğu senin canım kardeşim".

Benzer İçerikler