
Vajinismus: Korkma o sadece bir hastalık!
Yakamdan düşürmem tam 1 yılımı aldı ama bana göre 1 yıldan fazlasıydı... En mutlu olmam gereken günlerde, beklenmedik bir misafir çaldı kapımı: Vajinismus. Eş desteği olmadan aşılabilecek bir sorun değil. Aslında sorun bile değil! Biz büyüttüğümüz kadar sorun... Kiminin ne olduğunu bile bilmediği bir hastalık... Kimine göre hastalık da değil, şımarıklık! Öyle zor bir süreç ki, anlatılmaz, anlatılsa ayıplanır. Paylaşılmaz, paylaşılsa acırlar sana. Öyle tut içinde, debelen dur kendi kendine... Böyle bir şe
Kendi kendime, "Yuh sana be Nermin!" dedim defalarca. Çevremdekiler bana kızsa, ayıplasa ne olur? Ben kendime zaten yapacağımı yapıyordum... Bebekli gördüğüm her kadın, gözümde olağanüstü bir varlık haline dönüşüyordu. Hayranlığımın arkasından imrenme ve asla böyle olamayacağımı düşünüp karalar bağlamak geliyordu. "Nasıl oluyor, nasıl başarıyor?" deyip kendimi yiyip bitiriyordum. Yaşamayan anlamaz. O kadar zor, o kadar tarifi imkansız bir duygu ki çaresizlik... Ve insanın kendine yaptığını düşmanı yapamazmış, bunu anladım.
O zaman bir tweet atmıştım, tam da duygularıma tercüman.. "Anlatmak istediğim şeyler var ama anlayabileceğini düşündüğüm hiçkimse" diye yazmıştım. Ne kadar net aslında! Bazen insan o kadar çok anlatmak ve anlaşılmak istiyor ki, ama bakıyor, anlayan ya da anlayacağını düşündüğü kimse kalmamış etrafında... Kabuklanıp kapanmak belki de en yanlışı ama kendimize bunu yapıyoruz işte... Bu bir kusur ya da hata değil ki. Önce kendimiz kabullenelim ki, başkalarına da kabul ettirebilelim.
"Hele bir hocaya gidelim" zihniyeti
Vajinismus ile tanıştığımda kendi teşhisimi koymam uzun sürmedi. Hemen çare aramaya başladım. Tabii aileler de duyunca, "Ne doktoru? Bu doktorluk iş değil! Hele bir hocaya gidelim!" zihniyeti çok sürmeden sardı başımı. Hayır efendim, ben kendimi bilmiyor muyum? Bunun çözümü dooooktor! Ama dinleyen kim? Beni takan kim? En büyük hata burada başlıyor işte: Çiftler arasındaki sorunlar asla aileye taşınmamalı. Kaldı ki böyle bir sorun hiiiç taşınmamalı. Biz orada çuvalladık, 1-0 geride başladık çözüm arayışlarına.
Aman Allahım, içimden üç harfli mi çıkarmadılar, okuyup üfleyip yüzüme mi tükürmediler, yazıp yazıp bi' yerlerime mi sokuşturmadılar! Neler neler! Şu an hatırladıkça bile "Yok artık ya!" deyip silmek istiyorum hafızamdan. Allah kimsenin başına vermesin! Bir yerden sonra o kadar yoruluyorsunuz ki, kendimi bilmesem aklımı oynatırdım! O kadar zor. Yok arkadaşım, böyle çözülecek iş değil bu. Aksine, insan gittikçe daha da soğuyor, iyice uzaklaşıyor birbirinden. Halbuki gidecektik bir hekime, çözecektik, bitecekti.
Neyse ki eşimle aynı frekansta buluştuk ve çözümü doktor arayışına çevirdik. Keşke "Bir doktorla çözüldü" diyebilseydim ama 'bu mu, o mu?' derken, üç doktorla yıpratıcı bir süreç geçirdik. Kendi kendime dedim ki, yok Nermin, yok. Bu defalarca seansa giderek çözülecek iş değil! Yok ev ödevleri bilmem ne, benlik değil! Süreç uzadıkça sinirler geriliyor çünkü. İlişki yıpranıyor. Öncelikle zihni boşaltmak gerek. Karşımda ne zaman bir hemcinsimi görsem "Acaba yaşadıklarımı yaşamış mıdır?" diye kıyaslama yapardım ki, bu da yanlış. İnsan önce yaşadığı şeyi kabullenmeli ve çözmek için gerçek anlamda adım atmalı. Önce bunu kendi istemeli.
Gerçekten kararlı mısınız?
Tam 1 yıl bu sınavı vermeye çalıştım. Ta ki gerçekten isteyene kadar... İşte o zaman gerçek bir adım attım ve kısa vadede olumlu netice verecek bir hekim buldum. Eşime tedavi yöntemini kabullendirmem zaman aldı. Öyle ya da böyle çözülecekti bu iş. Ben kabullenmiştim, eşim de sonunda ikna oldu ve doktorumuzun da desteğiyle, 3 günlük tedaviden sonra sorunumuz artık sorun olmaktan çıktı. Ne yani; koca 1 yıl, bu 3 gün için mi yıpranmıştım? Aslında ne kadar kolay aşılabilecek bir sorunmuş! Onu dev yapan meğer benmişim...
Sorunlar kafamızın içinde yer kapladığı kadar, büyüttüğümüz kadar, kaygılarımızla beslediğimiz kadar devleşir. Farkında bile olmadan endişe ve kaygılarla besleyip büyüttüğüm bu sorun, kabul edip çözme yolu arayınca, kolayca yok oldu.
Asla paylaşmaktan çekinmemek gerek. Çünkü yalnız değiliz! Bunu ya da benzer şeyleri yaşayan o kadar çok insan var ki... Belki benim başıma gelmese bu kadarını bilemezdim, emsallerimle tanışamazdım. Ama şimdi biliyorum: O kadar çok ki...
Paylaş ki sorunun sorun olmaktan çıksın! Paylaşmamak onu devleştiriyor. Bu bir kusur değil! Onu savaşacak bir şey olarak görmek, gözümüzde öyle büyütüyor ki... Halbuki sadece bir adımla aşılabilir...
Hayatta önümüze çıkan ne olursa olsun aşmak istedikçe, onu engel görmektense "Sadece bir set, atlayıp geçeceğim" kafasıyla gördükçe, her şey daha kolay aslında. Ben öyle yaptım ve şu an bir kızım var. Şimdilerde, kendime yaptığım şeyi hatırlayıp gülüyorum. "İstemek başarmanın yarısıdır" diye bir söz vardır ya, işte tam da öyle. Sen yeter ki iste! Zaten istemek, başarmak için en gerçek adım. Sonrası çorap söküğü... Ve asla paylaşmaktan korkma, saklama, en önemlisi utanma!
Aynı şeyi ya da benzerini yaşamış ya da içinden çıkamayacağı sorunlarla boğuşan hemcinslerim, umarım bir ışık olabilmişimdir, bir nebze de olsa, orada bir yerde, bir kıvılcım çakabilmişimdir sizin için. Harekete geçme zamanı geldiğini anlatabilmişimdir. Çünkü hayat gerçekten çok kısa!
Nermin Candemir
instagram.com/ecekusveannesi
nermincandemir.com