Geri Dön
Brother And Sister: 'Aile Bağları'ndan geriye kalan 'hayat'lar

Brother And Sister: 'Aile Bağları'ndan geriye kalan 'hayat'lar

Bu yıl Cannes'da ana yarışmada karşımıza çıkan ve Oscar ödüllü aktris Marion Cotillard'ın da başrollerinde olduğu 'Brother And Sister', 20 yıldan fazla bir süredir birbirlerinden nefret eden iki kardeş üzerinden toplum ve birey ilişkisini mercek altına alıyor...

Mayk Şişman
Mayk Şişman

Fransız şarkıcı Édith Piaf'ı canlandırdığı 'La Vie En Rose'daki performansıyla 2008 yılında düzenlenen 80'inci Akademi Ödülleri'nde 'En İyi Kadın Oyuncu' Oscar'ını kazanan Marion Cotillard, bu tarihten itibaren film kariyerinde bazen çok iyi bazense beklentileri çok da fazla karşılamayan filmlerde rol aldı. Belçikalı Dardenne Kardeşler'in 'Two Days, One Night'ını ve bol César ödüllü Rust and Bone'u sırtlayan aktris, Xavier Dolan'ın seyirciye adeta ikiye bölen ve Cannes'dan Grand Prix ödülüyle dönen 'It's Only The End Of The World'ünde de karşımıza çıkmıştı. Son olarak 'Holy Motors'un yönetmeni Leos Carax'ın ilk İngilizce yapımı 'Annette'le karşımıza çıkan Cotillard bu kez Fransız yönetmen Arnaud Desplechin'in Türkçe adıyla 'Aile Bağları' olan 'Brother And Sister' (Orijinal adı: Frère et soeur) ile Filmekimi 2022'de karşımıza çıktı. Bir sevgi/nefret hikâyesi olan 'Brother And Sister' her ne kadar bu yıl Cannes'da ana yarışmaya dahil edilse de festivalden ödülsüz ayrılmıştı. Filmi izlediğinizde 'Brother And Sister'ın neden ana seçkide yer aldığını anlamak rahatlıkla mümkün.

Haberin Devamı

'Kapalı kutu' kalmasının bir sebebi var

Oyuncu olan Alice ile şair olan Louis adlı iki kardeşin aralarındaki 20 yıldan fazla bir süredir devam eden nefreti irdeleyen 'Brother And Sister'da film boyunca bu nefretin sebebini arıyor, ikili arasında bir yüzleşme talep ediyoruz. Bu beklentilerimizi aslında çok da boşa çıkartmayan ve bizlere ikili üzerinden toplum ve birey arasındaki hem güçlü hem de kırılgan iletişimi aktaran 'Brother And Sister', önce ikili arasındaki gerilimi veriyor izleyiciye, ardından zaman atlaması ile birlikte ikilinin yüzleşmesini hızlandıracak bir kaza ile düğmeye basıyor ve hikâyesini anlatmaya başlıyor. Bu esnada bir yandan çocuk sahibi olan ve tiyatro sahnesinde rol arkadaşları ve toplumla iç içe olan Alice'e diğer yandan ise çocuğunu kaybedip özgürlüğünü seçen ve şiirler yazarak sanatını bireysel bir çabayla ortaya döken Louis'e odaklanıyor, her ikisinin de yüksek egosunu, kariyerlerindeki yükseliş ve düşüşler esnasında birbirlerine olan tutumlarını, kıskançlıklarını ve her zaman kırılgan olan 'Aile Bağları'nı gözlemliyoruz. Ancak bunu yaparken Louis, hikâyenin ana unsurlarından biri olmasına rağmen bize fazla bir done vermiyor, daha çok Alice'in duygu durumuyla empati kurmaya yöneltiliyoruz. Bu esnada Alice'e hayran Romanyalı kadın ya da gelecek yıllarda büyük bir patlama yapması beklenen 2000 doğumlu genç aktör Max Baissette de Malglaive'in canlandırdığı Alice'in oğlu gibi yan karakterler ise yine sadece bu karakterin egosuna ya da anneliğine odaklanmamızı sağlarken Louis karakteri ise filmde en fazla 'About Elly' ile tanıdığımız İranlı/Fransız aktris Golshifteh Farahani'nin canlandırdığı eş karakteri üzerinden karakter testine tabi tutulabiliyor. Filmin Alice'in nefretine ve ruh hali dönüşümüne fazlasıyla zaman tanıması Cotillard'ın duyguyu ve bocalamayı aktarmada bir tık sönük kaçan performansını ortaya koysa da hikâyenin gidişatını da ağzından kaçırmış oluyor. Alice'e fazlasıyla odaklanan kamera, finali ve olası geçmişi biraz fazla açık ediyor. Louis'in film boyunca 'kapalı kutu' kalması, meselenin aslında ne olduğunu ya da olabileceğini oldukça erken bir şekilde ele vererek heyecanın kaybolmasına sebep oluyor.

Haberin Devamı

Haberin Devamı

'Yüzleşme' öncesi ve sonrası

Film boyunca neden yalnızca Alice'in iç dünyasına fazlasıyla odaklanmamız ancak finalde anlam kazanıyor. 'Brother And Sister'ın finaline yaklaşılırken geçmişe dair bilinmeyen anılar devreye giriyor ve az çok nefretin kökenini çözmüş olan izleyici tamamen altı çizilmese de haddinden fazla direkt verilen bir geçmişle 'anlamayanlar için bir daha' şaşkınlığına sürükleniyor. İkili arasındaki nefretin kökenini izleyiciye aktarırken geçmişi kullanması ilk etapta büyük bir kolaycılık olarak geliyor. Final ise şaşırtıcı ölçüde doğru işliyor. Fikir ve çaba olarak 'geçmiş'i hem fiziksel hem de hafızada öldürüp yeniye odaklanan, çözülmeyeni çözdüren, gidilmeyene götüren, doğmamıza vesile olan aileyle kurduğumuz iletişimdeki 'anne'li, 'baba'lı rolleri sorgulatan, aslında bir karından yalnız doğduğumuzu ve toprağın altına yalnız bırakılacağımızı hatırlatan 'Brother And Sister', annesinin yaşaması için bacağının kesilmesine karşı çıkacak kadar 'içerde', 'geçmişte', 'ailede' olan Alice'in ancak yüzleştikten sonra iyileşebildiğini ve yürümesi gereken yolu ancak bireysellikle başlatabildiğini vurguluyor. Ablasının oğluna aile içi rolsüzlüğü öğütleyen ve sinagogda duyduklarıyla kendi içinde bir dönüşüm başlatan Louis karakterine film boyunca fazlasıyla mesafeli duruşumuz da 'yanlış yer'e odaklanmamız ve hem Alice hem de içinde yaşadığımız çağ yüzünden fazlasıyla 'geçmiş/aile' odaklı düşünmemiz sebebiyle açıklanabilse de ikili arasındaki nefretin sebebini hatırladığımızda Louis'in yüzleşme esnasında bile kayıtsız kalması yönetmenin bizi götürmek istediği yolda karşılaşabileceğimiz olası 'vicdani kaza'lar karşısında yeterince hazırlamıyor. Halbuki böyle bir yolda tek yolun yerden metrelerce yükseğe çıkmak olmadığının ve birey odaklılıkta da geçmiş ile gelecek, aile ile birey arasında da bir köprü kurulabileceğinin mesajı bu noktada Alice haricinde Louis karakterinin anlamlı bir repliğiyle verilseydi o zaman Louis çok daha anlaşılır ve kolay kabul edilebilir bir karaktere dönüşebilirdi.

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Ancak hayattaysak hayat anlamlı

Keza masadaki yüzleşmede de toplumu temsil eden Alice'in sebepsiz yere Louis yani bireyden özür dilemesi ve "Ama sen de haksızdın" diyerek karşı tarafı konuşturmaması, Louis'in bir erkek olarak zaten konuşmaması gerektiğini düşünen izleyicinin bireysel ifade özgürlüğünün kısıtlanmasını ve toplumun dayatmasını istemeden kabullenmesine sebebiyet veriyor. Yönetmen yüzleşme esnasında Alice'i, kadını, toplumu ve onun özrünü aktarırken Louis, erkek ve birey kendi hatasını yeterince ifade etmiyor ya da edemiyor. Yönetmenin abla olan kadına toplum, yaşı abladan küçük olan erkeğe birey sembolünü yakıştırması önemli bir ters köşe. Bugüne kadar tam tersi temsiliyetlere alışkın olduğumuz için film bu noktada güzel bir oyuncağa sahip. Bir kadının konuşması ve erkeğin susması ataerkil düzen eleştirisi için kaydadeğer olsa da alttan alta bireyin suskunluğunu kabul etmemiz de çarpıcı bir detay. Son sahnede bireyselliğini keşfetmiş Alice'in göz yaşları ve rahatlaması umut verici, çocuğunun ölümünden sonra bireysel yolculuğunu başlatan Louis karakterinin ablasıyla arasındaki probleme ve hatasına dair nasıl bir vicdani muhakemeden geçtiğini bilmememiz, çünkü zaten aynı tarafta olduğumuz bu karakterin bireyselliğinin en başından beri bizi çok da fazla ilgilendirmemesi de keza bu noktada anlam kazanıyor. Film, Alice'i dönüştürüyor ama bunu yaparken Louis karakterini konuşturmayarak hem bir portre sunuyor hem de bireysel yanlış ve doğrulardan ziyade toplumun doğrusuna ve yanlışına odaklanıyor, toplumun bireyle yüzleşmemesi halinde bireyin değil toplumun belki Alice gibi burnu kanayarak ya da antidepresan kullanarak daha çok zarar göreceğini vurguluyor. 'Aile Bağları'ndan geriye iç ve dış dünyamızda neler yaşarsak yaşayalım her şeyin yalnızca bizi ilgilendirdiği, ancak hayattaysak ve bir birey olmayı başarabilmişsek hayatın anlamlı olduğunu hatırlamak kalıyor.

 

twitter.com/mayksisman
instagram.com/mayksisman
youtube.com/mayksisman
can.sisman@milliyet.com.tr

Benzer İçerikler