Geri Dön
Under The Fig Trees: 'İncir Ağaçlarının Altında'ki eğreti huzursuzluk

Under The Fig Trees: 'İncir Ağaçlarının Altında'ki eğreti huzursuzluk

2022 Cannes Film Festivali'nin 'Yönetmenlerin On Beş Günü' seçkisinde yer alan ve Tunus'un 2023'teki Akademi Ödülleri'ndeki 'En İyi Uluslararası Film' kategorisinde Oscar aday adayı olarak seçilen 'Under The Fig Trees' kadın meselesini mevsimlik işçiler üzerinden irdeleyerek kağıt üstünde umut verse de tekrara düşmekten kaçamıyor, izleyiciye yeni bir perspektif kazandırmayı başaramıyor...

Mayk Şişman
Mayk Şişman

2022 Cannes Film Festivali'nde 'Yönetmenlerin On Beş Günü' seçkisinde yer alan Tunus filmi 'Under The Fig Trees' (Türkçe adıyla 'İncir Ağaçlarının Altında') Filmekimi 2022'de izleyicilerle buluştu. Yönetmen Erige Sehiri'nin kadın meselesini merkeze alarak mevsimlik göçmen işçilerin dünyasına bizi ağırladığı 'Under The Fig Trees' aynı zamanda Tunus'un 2023'teki Akademi Ödülleri'nde 'En İyi Uluslararası Film Oscar'ına aday adayı olarak seçtiği bir film olmasıyla da dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. İncir ağaçlarının altındaki mevsimlik işçilere tek mesailik misafir olduğumuz filmde yönetmen ikili, üçlü diyaloglarla her karakterine yakın bir süre ayırarak kendilerini ifade etme şansı veriyor. Gerçeklik hissi amatör oyuncuların yer yer şaşırtan ama çoğunlukla çok da parlak olmayan performanslarıyla verilmek istenmiş. Bereketi ve varlığı sembolize eden incir ağacı metaforuyla bir kadın yönetmenden kadını merkeze alan bir film izleyeceğimizin sözünü alıyoruz. Filmde de akılda kalan çatışmalar çoğunlukla kadınlar arasında gerçekleşiyor. Filmin en can alıcı karakteri Fidé üzerinden modernite ve muhafazakarlık arasında bir köprü aktarılmaya çalışılıyor, bugüne kadar milyonlarca kez hikâyelerine ortak olduğumuz erkeklerin ancak bir kadın tarafından dünyaya getirilebildiğini alttan alta vurgulayarak kamerasını kadın karakterlerine çeviriyor. Yaşlı-genç, kadın-erkek ve kadın-kadın çatışmaları, özellikle de genç kadınların kendi aralarındaki çatışmaları filmin "Geleceğe dair ne yapabiliriz?" sorusuna önemli ölçüde hizmet ediyor.

Haberin Devamı

Diyalogların hiçbiri "Bir de şu açıdan bak" dedirtmiyor

Ancak kağıt üstünde oldukça güzel gözüken bu menü enteresan bir şekilde filmde pek de işlemiyor. Bunun en önemli sebebi ise maalesef senaryo. Filmin afişine baktığımızda moderniteyi temsil eden Fidé karakteri üzerinden bir hikâye izleyeceğimizi zannederken bu karakter daha çok filmin bizi götürmek istediği yere bir köprü görevi üstleniyor. Ana bir hikâyeyi takip etmek yerine maalesef skeç mantığıyla tüm karakterleri ikili, üçlü diyaloglarla neredeyse eşit bir şekilde izliyoruz. Elbette demokratik ve ekonomik bir kullanım denenebilir, hatta iyi yapıldığında ortaya bir başyapıt bile çıkabilir. Ama film bunu başaramıyor. Sadece incir ağaçlarının altında geçen bir hikâyede filmi ayakta tutabilecek bir ana hikâyenin olmaması beraberinde tüm sahnelerin güçlü bir şekilde birbirine eklenmesi ve bağlanmasını doğurur fakat 'İncir Ağaçlarının Altında'da izleyiciye "Bir de şu açıdan bak" dedirten hem doğal hem de zekice yazılmış tek bir diyalog bile yok. Erkek patronunun kendisine verdiği maaşı beğenmeyip hırsızlığa kalkışan erkek, savunmasız yakaladığı kadın işçiyi taciz eden erkek ya da işin önemli bir bölümünü üstlense de toplumun kendine dayattığı 'geri planda dur' mesajını kabullenen orta yaşlardaki kadınlar bugüne kadar sık sık gördüğümüz temsiliyetler arasında. Toplumsal bir meseleyi irdeleyen yönetmenin bu sahneleri ve karakterleri belirginleştirmesi olağan, bunda gariplik yok. Fakat filmin geneline baktığımızda bu film bize daha farklı bir perspektif sunmayı vadederken çoğunlukla bugüne kadar çizilen yolları az buçuk tekrarlaması filmi vasatlaştırıyor. Filmde 'yamuk' yapan erkeklerle aynı kefeye konmamayı talep eden ve "Esas erkeklik bu değil" diyen yaşlı erkek karakterinin çabası umut verse de bu çabaya eşlik eden mizahi doz gülerken düşünmemize engel olacak baskınlıkta. Genç kuşak kadınların kendi aralarındaki çatışma filmin en can alıcı kısmı olarak hedeflense de bu çatışma bir dönüşüme sebebiyet vermiyor, daha da fenası filmin görece kabul edilebilir final sahnesini hatırladığımızda bu çatışmanın da bizi bir yere götürmediğini, tıpkı diğer sahneler gibi mevcut olanı aktardığını fark etmemizi sağlıyor.

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Daha fazlasını yapabilirken ezberleri tekrarlıyor

'Under The Fig Trees', yarattığı atmosferle izleyiciyi bir dönüşüme davet ederken daha çok aktarıcı ve bilinen ezberleri tekrarlama kolaycılığına düşüyor. Final sahnesinde geleceğin gençlerde olduğunu, bir değişime ancak gençlerin gençken imza atabileceğini, her sistem içindeki mevcut tıkanıklıkların çözümünün yaş aldıkça zorlaştığını, ancak yaş aldıkça karar merci haline gelen eskinin gençlerinin tıkanıklığa hizmet ettiğini hatırlatması filmin tek artı puanı. Ancak birçok karakteri olan bir filmin çok daha fazlasını yapabileceği ve maalesef yapamadığı da bir diğer gerçek. Tempo olarak sıkmasa da senaryosundaki tümevarım sıkıntısı ve detaylardaki klişelikler filmin büyüklüğünden ya da durması gereken yerden epey götürmüş. Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen 'Under The Fig Trees', Kuzey Afrika sineması için kaydadeğer bir noktada. Tunus'un Oscar adayı adayı olarak günahıyla sevabıyla kadın merkezli bir filmin yollanması ve filmin iyi kötü bu yolda bir çaba göstermesi fikir olarak bile gelecek yıllarda Kuzey Afrika'ya dair umut verici. 'Under The Fig Trees'teki huzursuzluk tam da bu yüzden eğreti. 'Under The Fig Trees'in başaramadığını gelecek yıllarda muhakkak bir başka film başaracak çünkü. Bu film; kadın, cinsel kimlik, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi ana akım dünya vatandaşlığı problemlerine daha çözüm odaklı, yeni bir ışık sunan, yaratıcı ve büyük eserlere zemin görevi üstlenmiş durumda. Şimdilik bir 'ilk adım' olmanın ötesine geçemeyen 'Under The Fig Trees' bu uzun ve sancılı yolda fikren umut verse de pratikte henüz yolun başında olduğumuzu da maalesef hatırlatıyor.

Haberin Devamı

 

twitter.com/mayksisman
instagram.com/mayksisman
youtube.com/mayksisman
can.sisman@milliyet.com.tr

Benzer İçerikler