Geri Dön
2019 yılında en çok okunan kitaplar

2019 yılında en çok okunan kitaplar

Bazı yazarlarla ve kitaplarla tanışmak ; Aşkı ilk defa yaşamak gibi, denizi ilk defa görmek gibidir. Bazı kitaplar, "ben bu muameleyi haketmedim" diye düşünüp kendinizi yerken çıkar gelir ve  "Değmeyecek şeyleri kafaya takmamak çok önemlidir"(Mark Manson ) der yol gösterir. Ebediyete göçetmiş yakınlarınız varsa O olsaydı bana bu durumda ne derdi diye düşündüğünüz zamanlarda  "Herkes kendi talihinin mimarıdır"  (İlber Ortaylı) gibi iddialı bir cümleyle giriş yapıp içinizi ferahlatan büyüklerimiz vardır. Bazı yazarlar " Bir kadın bakıyor pencereden mutsuz. Bir adam geçiyor karşı kaldırımdan umutsuz… Aşk tam ortada duruyor. Adam bakıyor. Kadın ağlıyor. Aşk geçip gidiyor"  (Fyodor Mihayloviç Dostoyevski) der .. Ahh dersiniz daha ben bu sözün üzerine neyin özetini yapıp anlatayım. İşte 2019 yılında klasik ve güncel çok okunan bazı romanları, romanların kısa özetlerini ve yorumlarımızı sizlerle paylaşmak istedik. Gelin birlikte inceleyelim

fevziye Adamcıl Küçükay
fevziye Adamcıl Küçükay

İlber Ortaylı / Bir Ömür Nasıl Yaşanır?

Büyüklerimizin yazdığı kitapları okurken bize gönül ferahlığı sağlayan tavsiyeler sunulduğunu hissedip rahatlarız. Sebebi, tavsiye verene güvenmemizdir.

Daha anlamlı yaşamak için İlber Ortaylı’dan tavsiyeler…

*Cesur olun. Kendinizi rahat hissettiğiniz alanın dışında pencereler açın. Farklı dünyalarla ancak böyle tanışırsınız. Bir insanın bittiği an, miskinliğe esir olduğu andır. İnsan, konforundan vazgeçmeyi göze almalıdır. Kendi dünyasını yerinden kendisi oynatmalıdır.*

İlber Ortaylı, yediden yetmişe herkesin faydalanacağı, bilge şahsiyetinden ve yaşam tecrübesinden süzülen tavsiyelerden oluşan bir eserle karşımızda. İlber Hoca bu kitapta, bir insanın, çocukluktan itibaren hayatın hemen her alanında ihtiyaç duyacağı çözümleri nasıl bulabileceğini örnekler vererek anlatıyor. *Herkes kendi talihinin mimarıdır* sözünü hatırlatarak, kendi yolunu çizmenin ne anlama geldiğini tüm kritik noktalarıyla yorumluyor.

  • Bir ömrü hakkıyla yaşayabilmek ve yaşanan her andan tat alabilmek için önce ne lazımdır?
  • İnsan hayatı kaç dönemden oluşur ve her bir dönemde neleri tecrübe etmek gerekir? 15, 25, 40 ve 55 yaşları neden birer eşiktir?
  • İnsan kimden, ne öğrenebilir? Kendi kendini yetiştirmek nasıl mümkün olur?
  • Kişi mesleğini neye göre seçmelidir?
  • Bir işin uzmanı olmak ve o uzmanlık bilgisiyle çalışmak için nelere ihtiyaç vardır?
  • Bir dil, en iyi nasıl ve ne zaman öğrenilir?
  • En verimli sonucu alabilmek için nasıl çalışmak gerekir?
  • Sorumluluk sahibi bir insan, kendisi veya çocukları için nasıl bir eğitim modeli aramalıdır?
  • Hayata değer katmak için ne tür insanları arayıp bulmak gerekir?
  • Doğru kararları alabilmek için en çok kimleri dinlemek gerekir?
  • En iyi nasıl seyahat edilir; bir şehir nasıl dolaşılır? Hangi müze, hangi meydan, hangi sokakları görmek için dünyanın bir ucuna kadar gidilebilir?
  • İyi film, güzel müzik, doğru kitap nedir? Hangi temel eserleri dinlemeli, okumalı ve seyretmeliyiz?
  • İnsan yaşadığı şehirden tam manasıyla nasıl yararlanabilir?

*Bir Ömür Nasıl Yaşanır?*, ülkemizin medarıiftiharı olmuş bir tarihçinin gözünden, insanın hayattaki anlam arayışına, bu arayışın tadını nasıl çıkaracağına ve süreç boyunca karşılaşacağı zorluklarla nasıl baş etmesi gerektiğine dair çok özel bir kılavuz

Mark Manson / Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı

Ah şu kafaya takmak olmasaydı! Dünyayı çekmek daha kolay olurdu diyorsanız.. İyi gelen motive eden bir kitap tavsiye ederim.

“Büyük Güç Büyük Sorumluluklar Getirir.” Doğru. Ama bu sözün daha iyi bir akış açısı var, ve gerçekten derin bir bakış açısı. Tek yapmanız gereken sözlerin yerini değiştirmek: “Büyük sorumluluklar büyük güç getirir.” “Her şeyi iyi tarafından görmek” gibi bir şey iyi gibi görünse de, gerçek şu ki hayat bazen berbattır ve yapabileceğiniz en sağlıklı şey de bunu kabul etmektir.

Negatif duyguları inkâr etmek daha derin ve daha uzun ömürlü negatif duygulara ve duygusal bozukluğa neden olur. Sürekli pozitif olmak hayatın sorunları için geçerli bir çözüm değil, bir inkâr biçimidir. Doğru değerleri seçerseniz, bu sorunlar size zindelik, kuvvet ve şevk verir. Dedemin zamanına dönersek, kendini çok kötü hissettiğinde şöyle düşünürdü, “Bugün berbat bir günümdeyim. Ama n’apalım hayat böyle, ben samanları havalandırmaya devam etmeliyim.” Ama ya şimdi? Şimdi beş dakikalığına bile kendinizi çok kötü hissetseniz son derece mutlu ve harika hayatları varmış gibi sunan insanların 350 fotoğrafıyla bombardıman ediliyorsunuz, bu durumda hatanın sizde olduğunu hissetmemeniz imkânsız kuşkusuz.

Değmeyecek şeyleri kafaya takmamak çok önemlidir. Dünyayı kurtaracak olan şey budur. Dünyanın bazen berbat olduğunu ama bunun da doğal olduğunu kabul ederek yaşamak gerek. Çünkü her zaman böyleydi ve her zaman da böyle olacak. Sosyal medyada her gün milyonlarca kere paylaşılan “Nasıl Mutlu Olunur” tarzı saçmalıklarda yanlış olan ve kimsenin fark etmediği şey şudur: Daha pozitif bir deneyimi arzu etmenin kendisi negatif bir deneyimdir. Ve de tam tersine, insanın negatif deneyimini kabul etmesinin kendisi pozitif bir deneyimdir. Pokerde elinde korkunç kağıtlar olan biri çok güzel eli olan birini yenebilir. Elbette eli güzel olanın kazanma ihtimali daha büyüktür, ama sonunda kazanan her oyuncunun oyun süresinde yaptığı seçimlerle belirlenir. Hayatı da aynı şekilde görüyorum. Hepimize dağıtılmış bir el var. Bazılarının eli daha iyi. Sadece kağıtlara bakarak berbat durumda olduğumuzu söylemek kolaysa da, gerçek oyun o kağıtlarla yapacağımız seçimlere, almaya karar verdiğimiz risklere ve birlikte yaşamayı seçtiğimiz sonuçlara bağlıdır. İçinde bulundukları duruma göre sürekli en iyi seçimleri yapanlar tıpkı pokerde olduğu gibi hayatta da öne çıkarlar ve illa da eline en iyi kağıtlar gelmiş olmaları gerekmez.

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski / Suç ve ceza

Meşhur Raskolnikov ile tanışma : Dostoyevski’nin Rusya’yı, Rus halkını gözlemleyerek içlerinden çekip çıkardığı Raskolnikov hem yazarın hem de edebiyat tarihinin en karanlık karakteridir. Yoksulluğunun güzel ve parlak bir hayat kurmasına izin vermeyeceğine inanan genç bir hukuk öğrencisinin, yaşlı tefeci kadını öldürüp parasını çalmayı planlamasıyla başlayan hikâyesi, Raskolnikov’un ikilemlerinden, iç çatışmalarından hareketle insanlığa sorduğu ahlaki ve felsefi sorularla edebiyatı başka bir boyuta taşımıştır.

Günümüzde de cevabını düşündüğümüz sorular sormuş Suç ve Ceza yayımlandığı 1866 tarihinden bu yana, modern insana yaklaşımıyla ve sorduğu can alıcı sorularla güncelliğini hiç kaybetmediği gibi, edebiyatın çıtasını erişilmesi güç bir seviyeye yükseltmiştir. Dostoyevski’nin dehasını tüm yönleriyle yansıttığı roman, bir suçun psikolojik kaydıdır aynı zamanda.

“Aşkı ilk defa yaşamak gibi, denizi ilk defa görmek gibi, Dostoyevski’ yi keşfetmek de insanın hayatında önemli bir tarihtir.” JORGE LUIS BORGES

Dostoyevski Suç ve ceza yapıtında dünyayı anlamlandırma ve kendini anlatma çabası, derin karakter çözümlemeleri, sosyoloji, hukuk- siyaset, insan vicdanı, tutku-gurur-aşk, melankoli, felsefi boyut ve varoluşçuluk, insanın inanma ihtiyacı gibi sorgulayıcı konular uzun anlatımla edebi bütünlük içinde sunulmaktadır. Bu eser hukuk fakültelerinde öğrencilere ödev olarak verilir. Aslında sadece hukuk öğrencileri değil her insanın okuması faydalı bir eserdir. Suç; insanlığa yardım edilmek için işlendiğinde de suç mudur? Bir suç başka bir suçu nasıl sebep olur? Suçlu kişinin kendinden mi cezasından mı kaçıyor? Kitabı okurken toplum yapısındaki kibarlık, nezaket, fakirlik, zevk ve sefaya düşkünlük mekanların ve kişilerin hayalini canlandırarak okumanıza imkan verecek tasvirlerle anlatılmıştır. Suç ve ceza kitabını ikinci kez okumak isteyebilirsiniz. Dostoyevski eserleri her okuyuşta farklı bir anlamını keşfettiğiniz aşk gibi eserlerdir. . Öyle ya! hangi aşkta vardır, bir okumada çözdüm, otur konuşalım, anlaşırız. Yoktur ! Düşünerek keyifli okumalar .

Orhan Pamuk / Masumiyet Müzesi

Kitap “hayatımın en mutlu anıymış bilmiyordum” cümlesiyle başlar. Geçmişi ve geleceği düşünmeden yaşadığımız anın tadını çıkarmanın ne kadar önemli olduğunu sorgulatan bir cümleyle başlayan kitap ile “güzeel iyi başladık” hissini yaşarsınız. Kitabın ortasına kadar durağan devam eden, okuru meraklandırıp sürüklemek için bariz kurgular yaratılmış bir yapıt değil. Önce düşündürüp sorgulatarak başlıyor.

Doğru ve Yanlış Nedir ? Kitapta İstanbullu zengin çocuğu Kemal ile uzak ve yoksul akrabası Füsun’un hikayesi anlatılmaktadır. Kemal’in herkesin kendisine yakıştırdığı Sibel ile nişanlanıp evlenmek üzereyken, varlığından haberi bile olmadığı uzak ve yoksul akrabası Füsun’un ile Nişantaşı- Şanzelize butikte başlayan karşılaşması sonrasında vuku bulan, bütün hayatını değiştirecek olaylar ve rastlantılar anlatılır. Bu bağlamda Doğru ve yanlış nedir. Toplum tarafından dayatılan doğrular ve bir de içimizdeki sesin dedikleri. Doğru mutluluk olabilir mi sorusunu bu satırları okurken düşünmeye başlıyorsunuz...

Harika İstanbul Tasvirleri : Bir çok Orhan Pamuk eserinde olduğu gibi İstanbul’un sokakları köprüleri yokuşları meydanları o zamanda orada yaşıyormuşsunuz gibi hissettirecek kadar canlı tasvir edilmektedir. Merhamet apartmanında yaşananlar; aşkın büyüsü, aşk sırtta açılan bir çift kanat, aşık olunca ayaklar boşuna yerden kesilmiyor duygusunu Kemal ile yaşıyorsunuz. Teşvikiye camii avlusuna bakan evlerinde anne ile yenen öğle yemeği ( barbun tavanın lezzetinin tasviri) sonrası kahve içerken izlenen zengin cenaze törenleri, babayla Emirgan’da (nefis boğaz tasvirleriyle) yemekte babanın oğluna tavsiyelerini sıralarken buz da koy gibi sohbetin doğallığını hissettiren akış, babanın oğluna metres itirafını yaparken aşkını nasıl öldürdüğünü ( genç kadın kanser oluyor) anlatışı, okurken insanız hepimiz dedirtecek doğallığı yaşıyorsunuz.

Sonundan çok hikayenin kendisine aşık olunan durumlar vardır ya! işte bu kitap öyle bir kitap.Tasvirlerin tadına vararak okumanızı tavsiye ederim.

Sabahattin Ali / Kürk Mantolu Madonna

"Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor.

Romanı okurken; kendinizi ve hayatı sorguluyorsunuz “Gözün yaşı olmadan, ruhun gökkuşağı olmaz” sözünü düşünüyorsunuz.

Aşk Kimin Karşısına Çıkar? Kitabı okurken; yaşadığımız bu çok sesli tüketim dünyasında, aşkın ancak her şeyi göze alabilecek bir yürek ve cesarete sahip olanların yoluna çıkacağı gerçeğini görmezden gelip, kırılmasın diye kalbimizi sakındığımızı farkediyorsunuz.. .Sevmek isterken incitip ona acı vermekten mi korktuğumuz, Sevilmek isteyip de kahrolmaktan mı korktuğumuz ikilemini yaşıyorsunuz. Ağlamaktan veya ağlatmaktan korkarsak, bir yüzü “bulutların üzeri”, diğer yüzü “yerin dibi ” olan aşkı nasıl yaşayabiliriz? Gibi sorgulamalarda buluyorsunuz kendinizi.

Aşkın Bilinmezliği : Eserin kahramanı olan Raif’in aşkın bilinmezliğine karşılık; cesaretle İç sesine kulak vererek, içindeki ıssız tünele girip gerçek hayata yansımamış Raif’i bulduğu, ama daha sonra onu yaşatma imkanı bulamadığı hikayesi anlatılıyor. Aynı zamanda çok güzel çizim yapan bir adamın hikayesi bu.. Eee Güzel duygular yürekte tutulmaz yansımak için bir kanal illaki bulur. Duyguyu hissederek okunduğunda güzel düşünceler sağlayan bir kitap.. Keyifli okumalar

John Steinbeck / Fareler ve İnsanlar

Acaba, bazen sevdiklerimize daha az acı çektirmek için kendi silahımızla biz mi onları vuruyoruz ?

Nobel ödüllü yazar John Steinbeck’in ilk kez 1937 yılında yayınlanan eseri; çiftlikten çiftliğe dolaşarak çalışan iki yakın arkadaşın başından geçen maceraları ve onların hayallerine sıkı sıkıya olan bağlılığını konu ediniyor. Kendisi de bir dönem gezici çiftlik işçiliği yapmış olan John Steinback’in hayatından da izler taşıyan roman, realist yaklaşımı ile dikkat çekiyor. Gerçeğe yakın bir dil ile kurgulanan eser, oldukça sürükleyici ve etkileyici anlatımı ile günümüzde hala en çok okunan kitaplar arasında bulunuyor.

Gerçek bir dostluk hikayesi ile tanışmaya hazır olun!

Kitaptaki olay örgüsü ana karakterler George Milton ile Lennie Small etrafında şekilleniyor. Hayallerini gerçekleştirmek için para biriktirmeye çalışan bu iki arkadaş, aynı zamanda gerçek bir dostluk hikayesini de gözler önüne seriyor. Hüzünlü ve trajik sonu, okuyucuda biraz hayal kırıklığı yaşatsa da geriye, yalnız kalmamak için insanların verdiği tavizleri, dostluğu ve insanların hayallerine ulaşma çabalarını yeni baştan sorgulatacak güzel bir hikaye bırakıyor.

“Ufak tefek, fakat zeki ve kurnaz” olarak betimlenen George ile zeka olarak biraz daha saf, fakat fiziksel bakımdan daha güçlü olan Lennie’nin arkadaşlığı ve hayallerine ulaşma çabasındaki umudu, içinizi ısıtacak. Hayallerine tam yaklaşmışken hiç beklenmedik olayların yaşanması ve sonunda George’un seçimi, sizin de isteklerinize ulaşırken yapacağınız seçimlere adeta bir ayna tutacak.

Zülfü Livaneli / Serenad

Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi’nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran’ın (36) ABD’den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner’i (87) karşılamasıyla başlar.Maya Duran’ın hayatını okadar doğal anlatır ki işe gidip gelen yalnız çocuğuyla yaşayan bir kadını kendi hayatınızdaki tanıdık parçalara birleştirirsiniz.Kafkasların çay nasıl demlediği gibi bilgileri hiç çaktırmadan verir aklınıza yazarsınız .

1930’lu yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile’ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir.

Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini de göz önüne seriyor.

Okurunu sımsıkı kavrayan Serenad'da Zülfü Livaneli’nin romancılığının en temel niteliklerinden biri yine başrolde: İç içe geçmiş, kaynaşmış kişisel ve toplumsal tarihlerin kusursuz Dengesi.
Zülfü Livaneli eserlerinde aşk he vardır ama dünyanın dönmeye devam ettiğini aşkın içinde, yanında, sağında solunda bir çok kavramın olduğunu ve bunlarında aşkı beslediğini farkedersiniz. Aşk, heyecan, bilgelik, düşünce ,hayal dolu mükemmel sürükleyicilikte bir yapıt.

Benzer İçerikler