14.06.2021 - 17:43 | Son Güncellenme:
Yangınlar, Japon evlerini tehdit eden etkenlerin sonuncusu. Deprem, tayfun ve küf oluşumuna karşı mücadele başta geldiği için Japon geleneksel mimarisinde ahşap kullanımını görüyoruz.
Küf, dünyadaki 20. yüzyıl binalarında bir vebadır. Enerji verimliliği adına, gelişmiş ülkeler, evlerin içi ve dışı arasındaki hava akışının azalmasını zorlayan yeni ısı yalıtımı yöntemlerini uygulamaya koydu. Ne yazık ki bu da küf oluşumunu hızlandırdı. Japonya’nın çoğu, küf ve diğer birçok mantar türünün büyümesi için ideal koşullara sahip. Japonya’da, tipik olarak sıcak yaz aylarında, nemin birkaç hafta boyunca %70'in üzerinde kalması çok sık rastlanan bir durumdur. Ve yağışlı mevsimin başlangıcı ise, küfün gerçekten yıkıcı olabileceği bir dönem oluyor. Öyle ki, Japon kadınları, saçlarını yeterince kurutamadıkları zaman saçlarının bile küfleneceğinden korkarlar.
Bu nedenle, geleneksel ahşap yapılarda küf oluşumunu önlemek için bina genellikle yükseltilir, zemin seviyesinin üzerine inşa edilir ve binanın serbest hareketine izin vermek için duvarlar neredeyse açık bırakılır. 300 yıldan eski ve hala orijinal durumunda olan binalar genellikle çok sadedir ve çok az mobilya ve donatı içerir. Bunlara üst sınıf insanların tapınakları, sarayları ve evleri dahildir.
Geleneksel Japon evleri genellikle, doğal olarak çok iyi havalandırmaya izin veren ağır kereste ile inşa edilir. Nem, kışın bile nispeten yüksek olabilir, bu nedenle ev kapalıyken bile bol miktarda hava akışı sağlanmak istenir. Havanın dolaşımı için ahşap panjurlar ve sürgülü kağıt shoji kapıları tercih edilir, ayrıca bacalar da tamamen açık bırakılır.
Ancak bu havalandırma sayesinde geleneksel Japon evleri yazın oldukça rahattır, kış mevsimi için aynısını söyleyemeyiz. Geleneksel bir Japon evinde kat kat giysiler giymeden kışı geçirmek mümkün değildir.