Geri Dön
Ortamlarda hava atabileceğiniz az bilinen diziler

Ortamlarda hava atabileceğiniz az bilinen diziler

Sosyal medyanın görsellik anlayışından muzdarip biz gençler için insanlara gösteremediğimiz şeyleri yapmak fazlasıyla korkutucu. Herkes her yaptığımızı bilmeli ve mutlaka onaylamalı... Hal böyle olunca ortamlarda havası olacak az bilinen biraz yaşlı dizileri de toparlamak bizlere düşer...

İrem Küçükçongar
İrem Küçükçongar

'Lie To Me'

21 Ocak 2009-31 Ocak 2011 tarihleri arasına üç sezon sığdıran 'Lie To Me', kuzeni vasıtasıyla diziyle tanışan çocuk yaştaki İrem’i oldukça heyecanlandırmıştı. Dr. Cal Lightman, beden dili ve mikro ifadeleri analiz ederek çeşitli soruşturmaların çözümlenmesine yardımcı olan dahi bir psikolog ayrıca lokal, federal suçların araştırılmasına uygulamalı psikoloji yöntemleriyle danışmanlık yapan Lightman Group şirketinin sahibi. Her ne kadar saniyenin altıda birinde yüze yansıyan mimikleri yakalayarak yanlışı, doğruyu, yalanı, gerçeği anlayabilse de Lightman’ın verdiği bu hizmetin hukuki olarak geçerliliği yok. Lightman, suçluları saptayıp suçlarını itiraf etmeleri için oyunlar oynuyor ve her seferinde izleyiciyi de geride bırakıp önden hareket ediyor. Muhteşem zekanın ürünü olan çeşitli planlar her bölümün sonunda anlaşılıyor.

Suçlunun kovalandığı görüntüler son derece klasik olmakla beraber artık kimseyi cezbetmiyor biliyorum zaten dizinin işleyişinin farklı olması bu mikro ifadelerin gerçekliği. Mikro ifade, insanların saklamaya çalışsalar bile saniseler içinde jest ve mimiklerine yerleşen duygu değişimlerinin genel adı aslında. Kısa süren ama beynimizin bizi ele verdiği ancak birçok ifadenin ancak zamanı durdurarak anlaşılabileceği duyu alaşımları bunlar. Biraz kendimizi 40 yıl kadar eğitip insanların ifadelerini yakalayabilecek duruma gelirsek karşımızda kimse duramaz bence. Eğer Lightman’ı örnek alıyorsak bir 10 yıl da İngiliz aksanı çalışmamız gerekebilir tabii. Hepimiz bunu başarabiliriz lakin Tim Roth gibi bir oyunculuk sergileyemeyiz. İzleme zevkini zirve noktaya taşıyan harika oyunculuğu ile ekrana kitlenmenize sebep oluyor. Belli başlı sahnelerde onun yakaladığı o mimikleri görebilmek için diziyi durduruyor, dikkatli dikkatli bakıyorsunuz inanılmaz derecede gerçek geliyor olan biten her şey. Diziyi yaşlı bulan, izlemek istemeyenlere benden dizide yer alan birkaç mikro tüyo!

  1. Eğer biriyle konuşurken karşıdaki kollarını bağlıyorsa kendini iletişime kapatmış demektir. Kollarını bağlamanın yanı sıra yarım adım geri gittiyse de köşeye sıkışmış ve oradan acilen uzaklaşmak istiyordur.
  2. Eğer bir suçluyla karşı karşıya kaldığınızı düşünüyor fakat karşıdakine sorular sorduğunuz halde suçunu itiraf ettiremiyorsanız tokalaşmayı deneyin. Eli normal vücut sıcaklığından oldukça soğuksa siz haklısınız demektir çünkü ellerindeki kan kaçmaya hazırlık yapmak için çekilip bacaklarda yoğunlaşmıştır.
  3. Birine bir şey anlattığınızda bir saniyeden fazla şaşırıyorsa bu olayı önceden biliyordur.
  4. Herkesin suçluyu bildiği fakat suçluyu ele vermediği bir ortamda hiç kimsenin göz teması kurmadığı kişi suçludur.
  5. Normalde bilinenin aksine gözleri kaçırmak yalan söylememeyi ifade eder. Yalan söyleyen kişi, konuşmasını bitirdikten sonra da karşısındakiyle göz kontağı kurmaya devam eder çünkü kendisine inanıp inanmadığını kontrol etmek ister.

'Perception'

Ana karakterimiz Dr. Daniel Pierce, dizinin ismini de destekler nitelikte nöroloji bilimi uzmanı ve üniversitede profesör. Zevkli derslerini zaman zaman dinleme fırsatı bulduğumuz neuroscience (sinir bilim) hakkında bizi bilgi sahibi yapan sempatik bir adam, Daniel... Paranoid şizofreni hastası olan Daniel geçmişte bir müddet tedavi görmüş iyileştiğini söyleyemeyiz fakat olayı kabullenmek, çözüme kavuşturup bu durumla yaşamak konusunda oldukça yetenekli davranıyor. Hayatının günlük rutinini değiştirmez, her şey belirli bir düzenle ilerlerse hastalığının üzerindeki tesiri oldukça azalıyor ve yaşam pek de zor olmuyor. Lewinki, Daniel’ın hayatının düzenli ilerlemesini sağlayan asistanı. Kalabalıktan hoşlanmayan, kulaklığını takıp yüksek sesle klasik müzik dinleyerek bulmaca çözen Daniel hem kendi için hem de çevresi için bazen çekilmez biri olabiliyor. İşte böyle anlarda da devreye Lewinki giriyor ve okul yönetimiyle arasında tampon görevi görüyor.

Yine normal ilerlemesi gereken bir gün Daniel’ın eski öğrencisi FBI ajanı Kate, insan psikolojisinden iyi anlayan Daniel’dan bir dava için yardım istiyor. Olayın güzel yanı Daniel’ın kendi düzeninin dışına çıkarak bu her bölümde yer alan farklı cinayetleri halüsinasyonları sayesinde çözmesine dayanıyor. Daniel, her davayı yürütürken olaylarla alakalı kendisine yardımcı olan sanrılar geliştiriyor ve bu halüsinasyonlar Daniel’a cinayetlerin diğer yüzünü gösterebiliyor. Bu gerçeklik ve sahtelik arasında kalan bazen kendini son derece kötü hisseden Daniel’ın her daim yanında olan biri daha var: Natalie... Bu algı oyunlarının arasında kalsa bile yine de bu olayların heyecanından vazgeçemeyen Daniel’ın insanların arasına karışmaya cesaret edişine de tanıklık ediyoruz. Bu zeki adam yeteneği ve tatlı tavırlarıyla bizi ekran başında tutuyor. Ayrıca aklımdan asla çıkaramadığım mükemmel bir bölümden bahsedeceğim. Daniel, akıl hastanesinde bir hastayla alakalı davayı çözmek için hastaneye yatıyor ve bu bölümde Daniel’ın olayları çözmesine yardımcı olan halüsinasyonu Freud oluyor. Evet, evet gerçekten Freud! Daniel ve Freud hastaların arasında beraber dolanıp hastalar üzerindeki psikanalizlerini tartışırken bize de nefesimizi tutmak kalıyor.

'Genius'

Soluk soluğa bir yapıt diyebiliriz 'Genius' için... National Geographic katkısıyla 2017 yılında çıkan biyografik bir dizi. Her sezon tarihe yön vermiş önemli kişiliklerin hayatlarının anlatılacağı dizinin ilk sezon konusu, Albert Einstein'dı. Einstein'ın yanı sıra dizide; Philipp Lenard, Max Planck, Fritz Haber, Niels Bohr, Marie Curie, Ernst Weber gibi önemli bilim insanları da yer almıştı. Einstein’ın yarım kalan kuramını tamamlayabildiği asansör sahnesinin ardından verdiği muhteşem konferansta bu bilim insanlarının çoğunu da orada otururken görmüştük, Nobel ödülü yarışlarına da tanık olmuştuk. Aile yaşantısı, öğrencilik hayatı, kendi evlilik hayatı, iş hayatı, verdiği derslerden kesitler mümkün olduğunca ayrıntılı aktarılmış ve Hitler, Einstein, İkinci Dünya Savaşı gibi tarihi olayların anlatım dengesi de düzgündü. Saptırılmamış, abartılmamıştı. Einstein’ın yaşlılık ve gençlik hayatında gidip gelerek izlediğimiz muhteşem sezonun ardında ikinci sezon Pablo Picasso ile çıktı. Picasso’ya değinirken objektiflikten sapılmamış yapım kalite anlayışını ebediyen sürdürecek gibi duruyor. Pandemi sürecinden ötürü çıkamayan üçüncü sezona kavuşunca bu diziyi daha ayrıntılı ele almak istiyorum şimdilik burada ön bilgilendirmesi ile dursun.

'Maniac'

Aile hayatından mutsuz olan Annie, şizofreni teşhisi konmuş bir yetişkin olan Owen ve ikiliyi bir araya getiren bir ilaç deneyi… Bu tarz hastalıkları tedavi etmesi için üretilmiş süper bilgisayar Neberdine'in ikilinin zihnine girebilme yeteneği vardır fakat denekler için işler biraz tuhaf ilerler ve gördükleri rüyalarda buluşmaya başlarlar. Gerçek olmayan kafalarında yarattıkları olaylara, heyecan dolu maceralarına onlar ilacı her yuttuklarında tanık oluyoruz. Beyinlerinin içine girenleri yanıltmaya çalışıyor, farmasötik bu araştırmayı bir nevi aksatıyorlar. Bana çok tatlı gelen olaylar mini dizi olduğu için hemencecik bitiveriyor. Dizinin içinde benim seyir zevkimin kültleşmiş konusu sinir bilimi de bir nevi devrede...

Benzer İçerikler