03.06.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:
DEFNE ALPHAN
Şu anda cebinizde çok nakit para var. Bu paraları nereye harcayacaksınız?
- Siz benim cebimde kaç para olduğunu nereden biliyorsunuz?
Dört ayrı bankada muhafaza ettiğinizi de biliyorum!
Hüsnü Özyeğin’in davetlisi olarak Gaziantep’teyiz. M1 Alışveriş Merkezi’ndeki sinema salonlarının açılışından önce düzenlenen basın toplantısındayım. Ekonomi yazarları Hüsnü Özyeğin’i parasıyla ilgili öyle bir sıkıştırıyorlar ki ben yerin dibine geçiyorum. Benim ancak çok yakın tanıdığım kişilere sorabileceğim bu tip özel soruları herkesin önünde soruyorlar, cevap alamayınca pes de etmiyorlar. Bu benim için özel hayata müdahale! Bu soruyu takip eden ekonomi sohbeti de zaten bana Çince gibi geldi. Hiç alışık olmadığım, beni utandıran bu sorular meğer ekonomiciler için işin raconuymuş.
Neyse, basın toplantısından sonra Özyeğin’in yanına yaklaşıp “Hüsnü Bey, benim konum sinema, toplantıda anlattıklarınız benim işime pek yaramaz. Sizinle sinemayla ilgili kısa bir sohbet edebilir miyim?” deyince kabul edip, açılış töreni sırasında bana az da olsa özel bir vakit ayırma nezaketini gösterdi.
Gaziantep’te sahibi olduğunuz 1301 koltuklu Nakıp Ali Sinemaları’nın açılışındayız şu anda. İş hayatı dışında da sinemaya ilgisi olan bir insan mısınız?
Ben küçüklüğümden beri çok sinemaya giderim. Çocukluğumda İzmir’de otururken sinemaya gitmeyi çok severdim. Yaramaz bir çocuktum. Sinemaya gitmem annemin kafa dinlemesi için bir fırsattı sanırım, beni hep sinemaya yollardı. O zamanlar bilet 25 kuruştu. Her gidişimde 75 kuruş verirdi. “25 kuruşu yemiş alman için” derdi, 50 kuruşu da aynı filme iki bilet almam için. Ne kadar uzun evden uzak kalsam o kadar rahat edecek... İstanbul’a gelince Robert Kolej’de yatılı okudum. En hoşuma giden şey Yeni Melek Sineması’nda 14.15 seansında film seyretmeye gitmekti. O zaman Robert Kolej erkek okuluydu. Bütün kız arkadaşlarımızı sinemada görürdük, 14-15 yaşımdan bahsediyorum. Anlayacağınız hayatımın her döneminde sinemaya çok severek gittim.
Hâlâ sinemaya gidiyor musunuz?
Hâlâ sık sık giderim. Ben film seyretmeyi çok severim, eşim Ayşen benden de çok sever. İstanbul’a gelen her filmi görmeye gayret ediyoruz. Genelde alışveriş merkezlerine gidiyoruz. Kanyon’a gideriz, İstinye Park’a gideriz, bazen galalara gideriz. Her fırsatta film seyretmeyi severim anlayacağınız. Amerika’ya yolculuk yaparken uçakta film seyrederim. Romanya’da bizim sinemalarımız var. Romanya’ya gittiğimde orada film seyretmeyi de çok seviyorum. Mesela Kurtlar Vadisi’ni İstanbul‘da kaçırmıştım, Romanya’da seyrettim.
Beğendiniz mi Kurtlar Vadisi’ni? Dizisini de seyrediyor muydunuz?
Evet filmi beğendim. Diziyi de seyrediyordum. Aslında dizileri seviyorum ama pek seyredemiyorum. Fakat Bıçak Sırtı’nı özellikle sonuna kadar seyrettim. Reytingi çok iyi değildi galiba ama benim çok hoşuma gidiyordu. Oyuncuları güçlüydü. Seyahatte olduğumda kaçırdığıklarımı eşime kaydettirip sonradan seyredecek kadar çok beğeniyordum.
Şimdi Bıçak Sırtı bitti. Yerine Çağan Irmak’ın senaryosunu yazdığı Yol Arkadaşım adlı bir dizi başladı. Onu seyrediyor musunuz?
Hayır, onu hiç seyretmedim. Çok seyahatim var bu sıralarda. Zaten vakit bulduğumda sinemaya gitmeyi tercih ediyorum.
Seçiminiz hangi tür filmlerden yana oluyor?
Vallahi benim tercih ettiğim film türü değil, oyuncular var. Mesela Robert Redford’ı çok severim. Robert De Niro ve Dustin Hoffman muhteşemler. Bir de yeniler var tabii; Matt Damon ve Leonardo di Caprio. Kadın oyunculardan da Julia Roberts’ı çok beğeniyorum. Erin Brockovich hiç unutamayacağım bir filmdir.
Türk Sinemasından beğendiğiniz kimse yok mu?
Var tabii ama ben 18-28 yaşları arasında Amerika’daydım. Sadece birkaç yaz geldim. Özellikle son zamanlarda Türk sinemasında büyük gelişme var. Benim için Türk sinemasının Elizabeth Taylor’ı Türkan Şoray’dır. Sosyal faliyetlere de katılan bir hanım Türkan Şoray, sık sık davetlerde de görüyorum onu, çok takdir ediyorum. Bence bir idol, bir sembol Türkan Hanım.
Yeni kuşaktan beğendiğiniz bir oyuncu ya da son zamanlarda seyrettiğiniz iyi bir Türk filmi yok mu?
Biraz vurdulu kırdılı bir filmdi ama en son Kabadayı’yı çok beğendim. Şener Şen müthiş bir sanatçı.
Gelelim DVD’lere... Evde DVD seyreder misiniz?
Zaman zaman seyrediyorum ama DVD ve sinema arasında çok büyük fark var. Evde sinemadaki kadar filme konsantre olamıyorum. Ancak çok iyi bir filmi kaçıracağım, tek şansım DVD’de görmek olacak, ancak öyle seyrediyorum. Bir de sinemaya gidince arkadaşlarla gidiliyor, arada dondurma yeniyor, öncesinde ya da sonrasında pizza yeniyor, bir şeyler içiliyor... İşin keyfi biraz da bunlar. Sinema bir hayat tarzı bence.
Türk sinemasına finansör gerekli
Bir Türk filmine yatırım yapmayı, yapımcılığını üstlenmeyi düşünür müsünüz?
Çok gençken, 27 yaşındayken, Amerika’da Broadway’e çıkmaya aday olan bir müzikale yatırım yapmıştım. Şimdi çok komik bir para ama o zaman benim için çok büyük paraydı; 2000 dolar. 1971-72’den bahsediyorum. Biliyorsunuz Amerika’da show’lar Off Broadway başlıyor. İlk oyun genelde cuma akşamları oynanıyor. Eleştirmenlerin yazıları da pazar günü çıkıyor. Bizimki o pazar günü mefta oldu. Off Broadway bile kalamadı... Epey üzüldük o zaman.
Ama Amerika’da iyi bir şey var; tiyatroya ve sinemaya yaptığınız yatırım zarar ederse şahıs vergisinden düşebiliyorsunuz. Şimdi Türkiye’de de bu şekilde bir düzenleme üstünde konuşuluyor. Eğer olursa o zaman belki düşünürüm bir filme yatırım yapmayı.
Seneler önce benim Finansbank’tan iki elemanım Hülya Avşar ve Kenan Işık’ın oynadığı Yeşil Işık adlı filme yatırım yaptılar. Amerika’daki şahsi yatırım sistemini Türkiye’ye getirmeyi düşünüyorlardı ama pek umdukları gibi olmadı. Para kaybetmediler ama tatmin de olmadılar. Türkiye’de benim bildiğim kadarıyla filme yatırım yapan finansör pek yok. Ben bankacı gözüyle bakarak Türkiye’de en büyük eksiğin bu olduğunu söyleyebilirim. Türk sinemasının kalkınması ve yabancı festivallerde daha çok görünmesi için bu işe yatırımcı lazım.
Diyelim ki bir Türk filmine yatırım yapmaya karar verdiniz... Recep İvedik gibi gişe yapıp para kazanacağınızın neredeyse garanti olduğu bir filme mi yatırım yaparsınız yoksa daha az para kazanmayı göze alarak iyi bir yönetmenin filmine mi?
Tabii ki iyi bir yönetmenin filmini tercih ederim ya da Şener Şen gibi halkın beğenisini kazanmış güçlü bir sanatçının filmini seçerim. Cem Yılmaz’a da hepimiz bayılıyoruz. Gerçi onun benim yatırımıma pek ihtiyacı yoktur, kendi imkânları da oldukça fazla... Bir filme yatırım yapacaksam mevzu da çok önemli tabii. Türkiye’yi yurtdışına tanıtan bir film olmasını isterim. Bunu bir belgesel film olsun anlamında söylemiyorum. Amerika’dan buraya geliyorlar, Topkapı filmini çekiyorlar. Bunu biz niye yapamıyoruz? Sanatçının ismi önemli bir ölçü olduğu için yabancı birkaç oyuncu da kullanarak biz de bunu yapabilmeliyiz. Bir de tabii sinema benim bildiğim bir iş de değil. Bilmediğiniz bir konuya girmek zordur, genç yaşta öğrenmek lazım. Etrafımda sinema işini bilen ve güvenebileceğim kimseyi de tanımıyorum. Bu çok önemli.
Açılışta 3 film gösterildi
Peki sinema salonu iyi bir yatırım mı? İstanbul’da özellikle gündüz seanslarında salonlar bomboş...
Her zaman bir sinema salonu açmak direkt salona yatırım yapmak olmuyor. Biz bu Gaziantep’teki M1’i satın aldığımızda işleri kötüydü. Biraz da Gaziantep için erken açılmış bir merkezdi. Burayı biraz elden geçirdik. İnsanları çekmek için buz pateni pisti, sinema salonları gibi bölümler ekledik. Bu akşam sinemayı açıyoruz. Nakıp Ali gibi sinemaya gönül vermiş bir Gazianteplinin adını vermiş olmamız da bizim için bir onur. Buradaki sinema biraz M1’i hareketlendirmek için yapılmış bir yatırım. Fakat Romanya’daki sinema sadece salona yatırımdı ve çok iyi para kazandırıyor.
İşte tam bu sırada Hüsnü Bey’i sakladığım ağacın arkasında bulup, sohbetimizi böldüler ve alıp götürdüler...
Açılış töreni bitmek üzereydi. Davetlilere üç ayrı film seçeneği sunuldu. Godard’ın Serseri Aşıklar’ı, Lütfi Akad’ın Düğün’ü ve Derviş Zaim’in son filmi Nokta’nın ilk gösterimi. Sinematek günleri de düzenlenmesi düşünülen Nakıp Ali Sinemaları için çok iyi seçilmiş üç filmdi. Umarım Gaziantepliler Türkiye’nin ilk sinematekini kuran Nakıp Ali’nin yüzünü kara çıkarmaz ve sinema salonları dolar taşar.
7 sinema salonu var
Fiba Holding’in yatırımı olan Sinepark sinemalarının ilk halkası Gaziantep’te açıldı. Gaziantep’te sinemanın doğuşuna ve gelişimine öncülük eden Nakıp Ali’nin adını taşıyan Sinepark sinemalarında son teknolojiye göre donatılmış 7 sinema salonu yer alıyor. Toplam 1301 kişinin aynı anda film izleyebileceği salonlarda dünya sinemasının örnekleri gösterilecek. Kentin Sinematek’i olmayı hedefleyen Nakıp Ali Sinepark Sinemaları, gelecek yıldan itibaren, Fiba Holding tarafından düzenlenecek Sinema Günleri’ne ev sahipliği yapacak.